Mücadelenin derslerini çıkaralım safları sıklaştıralım: Grev yasaklarını grevle aştık! MESS’i ezeceğiz istibdadı yeneceğiz!

mess grevi

Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu MESS üyesi Hitachi, GE Grid Solutions, Arıtaş Kriyojenik ve Schneider Elektrik fabrikalarında toplu sözleşme sürecinde anlaşma sağlanmaması üzerine greve çıkıldı. Birleşik Metal-İş sendikası grevi aşamalı olarak uygulamaya koydu. İlk olarak 4 Aralık tarihinde Hitachi’de grev başladı. 13 Aralık’ta ise GE Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikaları da greve çıktılar. 

Patron grev yasağını arkasına alarak saldırdı! 

14 Aralık’ta patron sendikası MESS’in ısmarlaması üzerine Cumhurbaşkanı, grevleri “millî güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü” bahanesiyle anayasaya aykırı bir şekilde yasakladı. Grevlerin yasaklanmasına ve fabrika yönetimlerinin grevdeki işçilere tehdit dolu mesajlarına rağmen bir metal işçisi bile grevi bırakmadı. 18 Aralık’ta ise bu sefer grev yasağı geldiğinde henüz greve çıkmamış olan Arıtaş Kriyojenik işçileri de tam katılımla greve çıktılar. Grev yasaklarının ardından fabrikaların önünde polisle kısa süreli ve düşük yoğunluklu gerilimler yaşandıysa da işçilerin tam bir birlik ve kararlılık içinde greve sahip çıkmaları sonucunda çadırlar yerinde durdu, grev pankartları asılı kaldı, çoban ateşleri yanmaya devam etti. Grev yasağına karşı grev hakkını grevle savunan metal işçileri grevlerinin meşru olduğunu gayri meşru olanın grev yasakları olduğunu gösterdiler. 

MESS patronları ilk etapta grev yasağından istedikleri sonucu alamadılar. Ancak grev yasağını kullanarak işçiler üzerinde baskı kurmaya ve işten atma tehditlerini arttırmaya başladılar.  Hitachi patronu, grev yasağını fırsat bilerek bunu haklı fesih sebebi olarak kullanacağını ve anlaşma imzalanmadığı takdirde temsilciler dahil 150 işçiyi işten atacağını belirtti. Grev yasağının Anayasa’ya aykırı olduğu daha önce yasaklanan grevlerle ilgili Anayasa Mahkemesi kararları ile sabitken, olası işten çıkarmaların da “haksız fesih” niteliğinde olacağı açıktır. Ancak mevcut yargının işleyişi ile, mahkemeler işten çıkarmaların haksız fesih olduğuna belki yıllar sonra karar verecek, bu aşamada da patron yine kanunun kendi lehine olan maddelerini kullanarak atılan işçilerin geri almak yerine tazminat ödeyerek bu öncü işçilerden kurtulabilecekti. Dolayısıyla 150 işçinin işten atılmasına ancak fiili grevi daha da büyüterek yanıt verilebilirdi. Diğer bir seçenek ise grev yasağına rağmen grevi sürdürerek elde edilen kısmi kazanımları koruma düşüncesiyle anlaşmayı imzalamaktı. 

24 Aralık tarihinde grev yasaklarının ve işten atma tehditlerinin gölgesinde Hitachi fabrikasında anlaşma sağlanarak toplu sözleşme imzalandı. Hitachi işçileri, greve çıkmadan önce teklif edilen zam oranı %38 iken yasaklanmasına rağmen 18 gün boyunca sürdürülen grevin sonucunda %52 oranında zam aldı. Alınan her kuruş Hitachi işçilerinin grev iradesi sayesinde alınmıştır. Bekaert ve Green Transfo’dan sonra Birleşik Metal-İş sendikası Hitachi’de de grev yasaklarına boyun eğmeyerek grevlerine devam etmiştir. Bu irade Türkiye işçi sınıfının önünü açması ve daha da önemlisi örgütlü işçileri devletin en tepesinden gelen yasakların bile durduramayacağını göstermesi açısından oldukça önemlidir. Grev iradesini ortaya koyan Hitachi işçileri başta olmak üzere Birleşik Metal-İş sendikası Kavel işçilerinin mirasına sahip çıkmış ve geleneklerinin gerektirdiği şekilde hareket etmiştir. 

Kazanımları savunmalı, sınıf kavgasının zaferi için dersler çıkarmalıyız

Fakat MESS sözleşmeleri her zaman bir toplu sözleşmeden fazlasıdır. Hazırlık da buna göre yapılmalıdır. Her dönem MESS’in elindeki en önemli koz grev yasakları olmuştur. AKP hükümetinin en istikrarlı olduğu konulardan biri metal işçilerinin grevini yasaklamaktır. Her dönem olduğu gibi bu grup sözleşmesinde de greve çıkılması halinde grevin yasaklanma ihtimalinin çok yüksek olduğu herkes tarafından bilinmekteydi. Grevin yasaklanmasının ardından patronların “yasadışı grev” bahanesiyle işçileri işten çıkarmakla tehdit edeceği ve masadaki pazarlık kozunu bu şekilde arttıracağı da kimse için sürpriz değildi. Bu sebeplerden dolayı grev yasaklarına rağmen grevlere devam etmek hem örgütsel hem de maddi olarak büyük bir hazırlık gerektirmektedir. Aksi takdirde patronların işten çıkarma tehditlerine karşı rest çekmek zor olacaktır. Sonunda da tüm kazanımlarına rağmen işçilerin beklentisini karşılamayan toplu sözleşmelere imza atmak kaçınılmaz olacaktır. 

Hem grevleri devam eden fabrikalar hem de gelecek için, bu deneyimden yararlanmak ve gerekli dersleri çıkarmak önemlidir. Hem grev yasağı dayatmasını kırmak hem de işçilerin beklentilerini büyük oranda karşılayan bir toplu sözleşmeyi kazanmak için patronların tehditlerine mücadeleyi bir seviye daha yukarı çıkararak cevap vermek gerektiği gözükmektedir. Örneğin Hitachi’de patronun işten çıkarma tehdidi karşısında Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu MESS’e bağlı fabrikalar başta olmak üzere, bütün fabrikalar bu saldırılar karşısında seferber edilebilir, gayri meşru işten çıkartma dalgasına meşru dayanışma grevleriyle cevap verilebilirdi. Hali hazırda Birleşik Metal-İş öncülüğünde metal işçileri grevler yasaklandıktan sonra greve devam ederek bu mücadeleyi bir toplu sözleşme mücadelesi olmaktan çıkarmış ve istibdada karşı hürriyet mücadelesine çevirmiştir. Bu kavgada işçi çıkarma dayatması karşısında geri adım atmak, ister istemez, grevde olan diğer fabrikaların patronlarına güven vermiş, işçilerde ise moral bozucu bir etki yapmıştır. MESS’e karşı verilen bu önemli kavgada süreç bir bütün olarak yönetilmeli, tek işletmede imzalanan sözleşmenin sürecin bütününe etki edeceği de göz önüne alınmalıydı. Ayrıca toplu sözleşme imzalanırken işçi demokrasisi organları aktif olarak işletilmeli ve toplu sözleşmenin taslağını hazırlayan işyeri komitelerinin fikri alınmalıydı.

Patronların tehditlerine ve iktidarın yasaklarına karşı her fabrika Kavel olmalı! 

Sendikal önderlik Hitachi’de TİS’i imzalarken elbette ki mücadeleyi sertleştirmenin olası sonuçlarını ölçüp biçmiştir. Mücadeleyi bir üst seviyeye çıkarmanın risklerini hesaba katarak, işten atma saldırısı karşısında saflarda bir bozulma ya da dağılma olasılığını değerlendirerek TİS’i imzalamak da meşru bir karardır. Değerlendirme ve öngörü doğru yapılmış, TİS imzalama kararı bu değerlendirmenin bir gereği de olabilir. Ancak bu durumda da sınıfın öncüsüne düşen görev fabrikalarda işçilerin bilinç ve örgütlülük seviyesini saldırıyı püskürtecek şekilde yükseltmek, bunun mutlak bir gereği olarak sendikanın mali ve örgütsel kapasitesini bu tür bir mücadeleye hazır hale getirmektir. Tüm bunlarla birlikte Hitachi muharebesi kısmi kazanımlarla sonuçlanmış ama daha MESS’le sınıf savaşımı neticeye ermemiştir. Halen MESS’e bağlı diğer fabrikalarda ve münferit Green Transfo’da mücadele sürmektedir. Bu cepheler içinde özellikle GE Grid Solutions’da çetin bir mücadele bizleri bekliyor. “Hitachi’de yapılanı ben de yaparım, işten atma tehdidiyle işçiye geri adım attırırım” diyen patron, Grid işçisinin sendikasıyla birlikte ördüğü irade duvarına çarparak beklemediği bir sürpriz yaşayabilir. Aynı şekilde MESS üyesi olmayan ve henüz grevi yasaklanmamış olan Green Transfo da metal işçisinin göreli olarak avantajlı olduğu bir mücadele cephesidir. Bu cephelerdeki mücadelenin neticesi stratejik önemdedir. Bu neticenin metal işçilerinin zaferi olması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır!

Metal işçisinin grevi iş aş hürriyet içindir! Zaferi açlığın ve sefaletin dayatıldığı milyonlarca işçinin zaferidir! 

Kazanması için süreçlerden gerekli dersler çıkarılmalı ve mevcut grevlerin zaferi için sadece o işyerlerinde saflar daha da sıklaştırılmakla kalmamalı başta büyük MESS grubuna bağlı olanlar olmak üzere tüm fabrikalar seferber edilmelidir. Ayrıca patronların eline bu kozları veren AKP hükümetinin kendisidir. Grevler bizzat Cumhurbaşkanı’nın imzası ile yasaklanmıştır. Bu grev yasakları İMF destekli Orta Vadeli Program’ın vazgeçilmez bir parçasıdır. Toplu sözleşme de bu yasaklama kararının gölgesi altında imzalanmıştır. Hitachi işçileri istedikleri ücretleri alamadılarsa bunun baş sorumlusu grevi yasaklayan işçi düşmanı istibdad hükümetidir. Metal işçileri grev yasaklarına karşı dişe diş bir mücadeleye girmişse de bu sadece kendi ücretleri ve sosyal hakları için bir mücadele değildir. Emekçi halkın geniş kesimlerinin bu gerçeği görmesi ve metal işçisinin etrafında birleşmesi son derece önemlidir. Metal işçisinin grevleri örgütsüz bırakılmış ve açlığa mahkûm edilmiş 10 milyon asgari ücretli işçi için bir umuttur. Metal işçisinin grevleri açlık dayatmasını kırmanın yolunu göstermektedir. Bu mücadele sermayenin ve emperyalizmin çizdiği rotada krizin faturasını emekçi halka çıkartan istibdada karşı iş aş hürriyet mücadelesinin ön cephesidir. 

Bugün metal işçilerinin MESS’e karşı verdiği ekmek mücadelesi aynı zamanda istibdada karşı hürriyet mücadelesi ile iç içe geçmiştir. Metal işçileri 1976’da “DGM’yi ezdik sıra MESS’te” sloganını atıyorlardı. Şimdi “MESS’i ezeceğiz istibdadı yeneceğiz” diyerek iş aş hürriyet mücadelemizi büyütme zamanıdır!