Hükümet yarım milyon işçinin toplu sözleşme hakkını gasp ediyor!

Önümüzdeki sonbahar işçi sınıfı mücadelesi açısından çok kritik bir öneme sahip. Sermayenin taarruzu, tek tek işyerlerindeki toplu sözleşme hakkından bir bütün olarak işçi sınıfının elinde kalan tek büyük kazanımı olan kıdem tazminatı hakkına, çalışma koşullarının daha da esnekleştirilmesinden (sivil havacılıkta ve borsada görüldüğü gibi) grev hakkının gaspına kadar her düzeyde ve çok yönlü olarak yoğunlaşmış durumda. İşçi sınıfı da ancak son yıllarda görülmemiş ölçüde büyük bir güçle ayağa kalkarsa bu büyük taarruza karşı koyabilir. Gün, bu mücadeleyi örme günüdür!

Yüz binlerce işçi aylardır toplu sözleşmelerinin yenilenmesi için bekliyor, bekletiliyor. Bu gidişle özlük ve sosyal haklarının iyileştirilmesi bir yana herhangi bir ücret artışı bile alamadan 2012 yılını kapatacaklar. Bu durumun nedeni olarak karşımıza bir kez daha hükümetin sendikalara yönelik yetki şantajı çıkıyor.

 

Şu anki yasaya göre bakanlığın her yıl Ocak ve Temmuz aylarında sendikalı işçilere ait istatistikleri açıklaması gerekiyor. Bu rakamlar en son 2009 Temmuz ayında açıklanmıştı. Sendikalar işyerinde yetki tespiti için başvurduklarında 2012 yılının başına kadar 2009 Temmuz’unun rakamlarına göre toplu sözleşme yetkisini alıyorlardı. Ancak çalışma bakanlığı 1 Şubat’tan beri yetki için başvuran sendikalara cevap vermiyor. Gerekçe olarak da eğer yetki tespitine girişirse bakanlık istatistiklerini açıklamak zorunda kalacaklarını, böyle bir durumda da sendikaların büyük bir çoğunluğunun yetkiyi kaybedecek olmasını gösteriyor.

Çünkü gerçek rakamlar açıklanırsa Türkiye’de sendikalı işçi sayısının 3 milyon 230 bin değil, yaklaşık 930 bin olduğu ortaya çıkacak. Bu durum çoğu sendikanın toplu sözleşme yetkisini kaybetmesi anlamına gelecek. Çalışma Bakanlığı da sözde işçileri, sendikaları düşünüyormuş gibi görünmek için işkolu barajının düşürülmesini öngören yeni Toplu İş İlişkileri Kanunu’nu (TİİK) beklediklerini ileri sürerek yüz binlerce işçinin toplu sözleşme hakkını gasp ediyor. Başta otomotiv, beyaz eşya ve demir çelik olmak üzere 200 bin işçi toplu sözleşmelerin yenilenmesi için bekliyor. Yeni sendikalı olmuş işyerlerindeki işçiler yetki tespiti ile birlikte toplu sözleşme yapılması için bekliyor. Yasanın geçmemesi, bunu bahane ederek bakanlığın bu yıl istatistikleri yayınlamaması durumunda kamuda çalışan 200 bin, özel sektörde de 350 bin olmak üzere toplam 550 bin işçinin toplu sözleşmesi yapılamamış olacak.

Burada ikili bir görev çıkıyor karşımıza. Birincisi, toplu sözleşme hakkının yetki tespiti şantajı ile fiilen gasp edilmesine karşı sendikalarımızla birlikte mücadele etmek, aylardır mecliste sürünen, ne zaman çıkacağı belli olmayan bir yasaya havale edilmesine daha fazla izin vermeden toplu sözleşmelerin tamamlanmasını sağlayacak basıncı oluşturmak.

İkincisi ve uzun vadeli haklarımız açısından daha önemlisi ise TİİK’in kendisine karşı verilecek mücadele ile ilgili. 12 Eylül’ün sendikal örgütlenmeye indirdiği en büyük darbelerden olan 2821 ve 2822 sayılı yasaların yerine sanki sendikal alanda özgürlükler getirecek bir yasa olarak sunulan TİİK’in, sendikal örgütlenmenin önünü açmak bir yana bazı bakımlardan geriletici bir etkisinin olacağını gazetemizin önceki sayılarında ayrıntılı olarak ele almıştık. Burada sadece tek bir yönüne, toplu sözleşme hakkının gaspı bağlamında hükümetin ikiyüzlülüğüne bir kez dikkat çekmekte fayda var.

Sendikaların bugün yapılacak bir tespit sonucu yetkiyi kaybedecekleri için yeni yasa ile barajın düşürülmesini beklemek istemeleri tam bir yalandır. Çünkü yeni tasarıda kimi işkollarının bileştirilerek işkolu sayısının 28’den 18’e indirilmesi sonucu birleştirilen işkollarında çalışan toplam işçi sayısı arttığı için, şu an işkolu barajını sağlayan birçok sendika bile barajın altında kalacak. Daha basit ifade etmek gerekirse, şu anda istatistikler açıklansa, 51 sendikadan 39’u yetkiyi kaybedecekken, baraj tasarıdaki haliyle yüzde 3’e indirilirse 31’i kaybedecek! Demek ki şu an askıda kalan toplu sözleşmelerin yapılabilmesi için yeni yasayı beklemenin sonucu da çoğu sendika için aynı olacak. (Bu rakamlar tasarı ilk ortaya çıktığında çeşitli sendikalar tarafından yapılan açıklamalarda ifade edilen rakamlar. Ancak işkollarının birleştirilmesi ile sektörde örgütlenmesi gereken toplam işçi sayısı artarken, o işkollarında bugün ayrı ayrı örgütlü sendikaların birleşmesi birkaç sendikayı daha yetki barajına takılmaktan kurtarabilir. Kesin rakamlar elbette ancak SGK verileri açıklanınca ortaya çıkacaktır.)

Önümüzdeki sonbahar işçi sınıfı mücadelesi açısından çok kritik bir öneme sahip. Sermayenin taarruzu, tek tek işyerlerindeki toplu sözleşme hakkından bir bütün olarak işçi sınıfının elinde kalan tek büyük kazanımı olan kıdem tazminatı hakkına, çalışma koşullarının daha da esnekleştirilmesinden (sivil havacılıkta ve borsada görüldüğü gibi) grev hakkının gaspına kadar her düzeyde ve çok yönlü olarak yoğunlaşmış durumda. İşçi sınıfı da ancak son yıllarda görülmemiş ölçüde büyük bir güçle ayağa kalkarsa bu büyük taarruza karşı koyabilir. Gün, bu mücadeleyi örme günüdür!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2012 tarihli sayısında yayınlanmıştır.