Yarı askeri rejimde sivil anayasa olmaz! Yeni bir düzen devrimsiz kurulmaz!

meclis

AKP iktidarı bir kez daha “yeni ve sivil bir anayasa” tartışmasını ülkenin gündemine taşıdı. Hiçbir söylediği ile yaptığı birbirini tutmayan AKP ve Erdoğan’ın bu iddiası da tabii ki gerçeği yansıtmıyor. Ekonomideki kötü gidişat, dış politikadaki sıkışıklık ve emperyalizme teslimiyet, pandeminin kontrol altına alınamaması, ayyuka çıkan yolsuzluklar AKP ve gayriresmi koalisyon ortağı MHP’nin iktidara tutunmasını giderek güçleştiriyor. Amaç bu zor durumdan çıkmak. Bu dönemde AKP ve MHP’nin yaptığı her şey, açtığı her tartışma bu hedefe hizmet ediyor. Bu gerçeği görmeyip, biz de yeni anayasa konusundaki fikirlerimizi söyleyelim diyenlerin vay haline! AKP ve MHP’nin oyununa balıklama atlıyorlar demektir. Tabii eğer bu oyunun gönüllü oyuncuları olarak halkı kandırmıyorlarsa!

Sivil anayasa iddiası son derece gülünç. Erdoğan 2014 yılından başlayarak ve 15 Temmuz darbe girişiminden sonra açıkça iktidarı doğrudan orduyla paylaşmaktadır. Kürt sorunu ve dış politika hiçbir yönüyle sivil değildir. 12 Eylül darbesinin cunta yönetiminin ardından 1982 Anayasası ve ilk seçimlerle birlikte kurduğu rejimde bile ordu doğrudan hükümet ortağı değildi. Ordu Milli Güvenlik Kurulu üzerinden iktidara müdahalede bulunurdu. Şimdi Milli Savunma Bakanlığı TSK’nın hükümet içindeki sandalyesi konumuna gelmiştir. Askeri vesayetin bittiğini iddia eden Erdoğan, kendi cumhurbaşkanı yardımcısını, milli savunma bakanını ve dahası içişleri bakanını TSK’dan icazet almadan belirleyemez durumdadır. Türkiye yarı askeri rejimle yönetilirken sivil anayasadan bahsedilemez.   

Dert yeni anayasa yapmak değil eski iktidarı korumak

AKP ve MHP’nin yeni anayasayı 2023’te yapılacak (ya da daha erkene alınacak) seçimlerden sonra oluşacak meclise havale edeceği anlaşılıyor. Dolayısıyla da bu tartışma adım adım soyut bir tartışmadan çıkıp somut olarak bir sonraki meclis aritmetiğinin belirlenmesine odaklanacaktır. Bu yüzden de önümüzdeki süreçte esas olarak seçim sisteminin değiştirilmesi tartışması öne çıkacaktır. Elbette yapılacak öneriler, dar bölge ya da daraltılmış bölge gibi, AKP ve müttefiklerinin aldığı oya oranla daha fazla milletvekili çıkartmasını sağlayacak nitelikte olacak. Erdoğan ve AKP’nin tüm yolu yalnızca MHP ile yürüyemeyeceği açık. Yeni müttefikler edinmesi lazım. Ancak bunu yapması için kendisini “daha kapsayıcı” bir ambalajla pazarlaması gerek. Anayasa tartışmasının bu ambalajı oluşturacağı görülüyor. CHP ve İyi Parti’den kopan/kopartılan Muharrem İnce ve Ümit Özdağ gibi isimler doğal adaylar olarak öne çıkıyor. Kürt siyasetine ise adem-i merkeziyetçi (yerinden yönetimci) 1921 Anayasası’na referans verilerek göz kırpılıyor. Her şey iktidara tutunmak için! Bunun için AKP’ye de MHP’ye de her yol, her ittifak mübah!

Değiştirilmesi gereken Anayasa’dan önce müstebit iktidardır

12 Eylül darbesinin ürünü olan Anayasa’yı değiştirmekten bahsediliyor. Kenan Evren’in bile hayal etmediği yetkilerle ülkeyi yöneten Erdoğan söylüyor bunu. Kaldı ki pek çok değişikliğe uğrasa da 12 Eylül’den kalan bu Anayasa’nın temel hak ve özgürlüklere dair pek çok maddesi uygulanmıyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, sendika hakkı, grev hakkı, hepsi istibdadın keyfi kararlarıyla çiğneniyor. Emekçi halkın temel hak ve özgürlüklerini kullanması için anayasa değişikliğine değil, iktidar değişikliğine, istibdad rejimine son verilmesine ihtiyaç var.

Yeni bir düzen için Zincirsiz Kurucu Meclis ve işçi emekçi iktidarı

Mevcut istibdad rejiminin, baskı altındaki seçimleriyle oluşturulan, zincire vurulmuş ve yetkisizleştirilmiş meclis bugün yasa dahi yapamıyorken, yeni seçimlerden anayasa yapacak bir meclis beklemek de hayaldir. Emekçi halkın ekmek ve hürriyet mücadelesinin üzerinde yükselecek, zincirsiz bir Kurucu Meclis olmadan “yeni” bir anayasadan bahsedilemez. Zincirsiz Kurucu Meclis de anayasa tartışmalarının değil, sermayenin, emperyalizmin ve istibdadın zincirlerini kıracak ekmek ve hürriyet mücadelesinin ürünü olacaktır. Bu devrimci bir mücadele olmak zorundadır. Bu mücadelenin yolu anayasa panellerinden değil, genel grevlerden, fabrika işgallerinden, boykotlardan, direnişlerden geçecektir. Önce işçi sınıfının iktidar olduğu yeni düzen kurulacak, sonra bir anayasa yazılacaksa o zaman yazılacaktır.  

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mart 2021 tarihli 138. sayısında yayınlanmıştır.