Başyazı: İşçi sınıfı kendi göbeğini kendi kesmeli

Amerikan kovboyu Türkiye’nin boynuna kemendi geçirmiş sıktıkça sıkıyor, Erdoğan kalkmış “ABD’ye göbekten bağlı değiliz” diyor. Amerikan emperyalisti somut yaptırımlarla tehdit ediyor. Uçak vermeyiz, dolar kredilerini keseriz diyor. Bütün bu kararlar Amerikan senatosuna ve kongresine getirilmiş durumda. MGK toplanmış somut tehdide anca lafla karşılık veriyor. ABD’nin tehdit dili kabul edilemezmiş!

ABD diliyle tehdit etmiyor, eli İncirlik’te, kolu Kürecik’te… Her bir NATO üssü Amerikan emperyalizminin birer ayağı… Nihayet en önemlisi ekonominin damarlarından Amerika’nın zehirli kanı, yani dolar akıyor. Emperyalizmin elini, kolunu, ayağını kıracaksın, zehirli kanı atacaksın, ondan sonra emperyalistin tehdit dilini kopartmak kolay!

Devrimci İşçi Partisi, 18 Temmuz’da Denizlerin Amerikan 6. Filo askerlerini denize döküşünün 50. yılında, askerlerin denize döküldüğü Dolmabahçe’de eylem yaparak bir kez daha haykırdı: “Türkiye NATO’dan çıksın! İncirlik kapatılsın!” Peki, Erdoğan ne diyor Amerika’ya, sadık müttefikiniz Türkiye’yi kaybetmeyin! Tüm Türkiye ABD emperyalizmine karşı pazarlık masasına konmuş, bu laftan sonra Rahip Brunson’la ilgili pazarlık yapılmış yapılmamış bir önemi kalır mı?

Denizler mahkemede ABD ve NATO üslerini kastederek 35 milyon metrekare vatan toprağı işgal altında diyordu. Bugün iktidarda olanlar ise NATO’ya, vatan toprağında yeni üsler hediye ettiler; İsrail’e kalkan olmak için Kürecik’e füze kalkanı üssü kurdular. İzmir’deki üssü Libya’nın bombalanması için kullandırttılar. İncirlik ise kesintisiz biçimde Ortadoğu halklarına kan kusturmaya devam etti. Nihayet son Brüksel toplantısında NATO’nun “mızrak ucu” olmaya gönüllü oldular ve şimdi İstanbul Maslak’taki askeri kışlayı NATO karargâhına çevirmeye hazırlanıyorlar.

Evet! Emperyalizme karşı mücadele Erdoğan’ın ve Amerikan liyakat madalyalı generallerin değil, Denizlerin yolundan gidecektir.

Dedik ya mesele sadece üsler değil, esas Türkiye’yi emperyalizme bağlayan Amerikan dolarıdır. Türkiye’nin kapitalist ekonomisinin damarlarında Amerikan doları dolaşmaktadır. Ve bu zehirli kan bünyeyi içten içe kemiren kanserli hücreleri yani tekelleri beslemektedir. Besbelli, bünye hasta bitap düşmüş. Haziran ayında yıllık enflasyon 15,4'e yükseldi. Yaz ayları olmasına rağmen daha da artması bekleniyor. Yavaş yavaş da olsa toplu işten çıkarmalar başladı, işsizliğin ayak sesleri giderek daha güçlü duyuluyor. Halkın cebinde de, yastığının altında da, banka hesabında da dolar yok. Ama dolardaki her artış halkı daha da yoksullaştırıyor.

Emperyalistler bakanları belirlemeye kalktı. Mehmet Şimşek’i ve Naci Ağbal’ı isteriz dedi. Ekonominin başına Albayrak geçince dolar fırlıyor. Berat Albayrak, mali disiplin ve yapısal reform vaadi vererek  “merak etmeyin ben de sizin çıkarınızı koruyup halka kemer sıktıracağım” mesajını iletince dolar anca dizginleniyor. Tabii Naci Ağbal da arada bütçenin başına emperyalizmin komiseri olarak atanıyor. Brunson ilk ev hapsine çıkartıldığında dolar düşüyor; ABD’nin elinde koz olarak tuttuğu Halkbank’ın, hisseleri tavan yapıyor; Amerika tehdidi savurunca bahar havası yine tersine dönüyor.

Dolar artıyor halk yoksullaşıyor. İktidar krizin faturasını halka kesecek politikalar izledikçe dolar düşüyor ve yine halk yoksullaşıyor. Ekonominin damarlarında dolaşan kirli kan işte toplumu böyle zehirliyor. Kanserli hücreler ise büyüdükçe büyüyor. İşte büyük patronların bazılarının ilk altı aylık kârları: Garanti Bankası 3,9 milyar lira, Akbank 3,3 milyar, Turkcell 915 milyon, Tofaş 693 milyon lira… Bunların hepsi geçtiğimiz aylar boyunca öldük bittik edebiyatı yapıp ağlayanlar, kendilerine bu kârları sağlayan işçi ve emekçilere zam yok işçi çıkarma var diyenlerdir!

Ekonomide de emekçiden yana çözüm olacaksa zehirli kanı boşaltmaktan yani doları, avroyu yasaklamaktan, borsayı kapatmaktan, sömürüp kârlarını dışarı uçuran sermaye hesabını devlet kontrolüne almaktan, özel bankaları ve kilit sanayi kuruluşlarının kamulaştırarak kanserli dokuyu atmaktan başka çare yok!

Emperyalist zincirleri kırmak, Türkiye’nin hayat memat meselesidir. Emperyalist boyunduruktan kurtulmak için istibdadın halk iradesi, sermayenin de emek üzerindeki zincirlerini kırmalıyız. Bu, örgütlenmekle olur. Hem sendikal hem de siyasal olarak örgütlenmek gerek. Sınıfın en geniş kesimlerini sendikalara üye olmaya, sahip çıkmaya, denetlemeye; öncü işçileri Devrimci İşçi Partisi’nde örgütlenmeye çağırıyoruz. Örgütsüz her fabrikaya sendika sokarak, işten çıkarmalara örgütlü şekilde ve üretimden gelen gücü kullanarak cevap vererek, toplu sözleşmelerde krizin faturasını patronlara ödeterek, grev hakkını grev yaparak savunarak mücadeleyi yükseltmeliyiz. Nihayet siyaset masasına sınıfın yumruğunu vurmalıyız. Emperyalizmi kovacağımız, istibdada ve sömürüye son vereceğimiz yer siyasettir.   

Örgütlü işçi sınıfı kendi göbeğini kendi kesecek, istibdada, sermayeye ve emperyalizme karşı hürriyet mücadelesinde millete öncülük edecek güce sahiptir.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ağustos 2018 tarihli 107. sayısında yayınlanmıştır.