KYK yurtlarından yükselen ses: “Susma sustukça sıra sana gelecek!”
26 Ekim’de Aydın Işıklı’daki KYK yurdunda asansör düşmesi sonucu hayatını kaybeden Zeren Ertaş’ın ölümü, Türkiye’nin dört bir yanında 100’den fazla KYK yurdunda yapılan eylemlerin fitilini ateşledi. İstanbul’dan Ankara’ya, Eskişehir’den Van’a, Çanakkale’den Bayburt’a onlarca ilde öğrenciler, devletin kendilerine reva gördüğü koşullara karşı eylem yaptı. Eylemlere damga vuran slogan ise “susma sustukça sıra sana gelecek” oldu çünkü öğrenciler Zeren’in ölümünün bir rastlantı ya da Aydın KYK’sına özgü olmadığını, her gün kendi yurtlarında yaşadıkları benzer sorunlardan çok iyi biliyorlardı. Öğrenciler de sıraya girip başlarına gelecekleri kabullenmek yerine kendi kaderlerini ellerine almaya çalışıyor; yurdunun bahçesinde, sokaklarda ve meydanlarda sesini yükseltiyor.
Zeren’in ölümü kaza değil, cinayet!
Zeren’in hayatını kaybettiği facia beklenmedik bir olay değildi aksine göz göre göre geliyorum diyordu. Asansörün arızalı olduğu öğrenciler tarafından defalarca yönetime bildirilmişti. İddialara göre asansör 10 aydır “kullanıma uygun değil” anlamına gelen kırmızı etiketle çalıştırılmış ardından asansöre hiçbir bakım yapılmadan etiketi “kullanıma uygun” anlamına gelen mavi etikete çevrilmişti. Öğrenciler, Zeren’in ölümü sonrası sosyal medyada paylaştıkları CİMER başvurularında, faciadan daha birkaç gün öncesine kadar asansörle ilgili sorunların devam ettiğini ifade etmiş ve şikâyette bulunmuşlardı. Yani Zeren’in ölümü kaza değil, devletin göz yumduğu bir cinayettir!
Devletin büyük ihmalleri sonucu gerçekleşen olaydan sonra da devletin tavrında pişmanlıktan ziyade pişkinlik vardı. Aydın’ın en yetkili devlet görevlisi olan Vali Yakup Canpolat, Zeren’in ölümü sonrası yaptığı açıklamada, öğrencilerin 15 kişilik asansöre 16 kişi binmesine dikkat çekerek “15 kişinin sağlık durumu iyi maalesef 1 öğrencimizi kaybettik” diyerek suçu üstünden atmış, öğrencilerin suçlu olduğunu ima etmiştir. Oysa İş Sağlığı ve Güvenlik Kanunu ilgili maddesi çok açıktır: Normal şartlar altında 15 kişilik bir asansör 19 kişilik bir yükü kaydırmadan tutabilmelidir. Kısacası, devlet, kendi yurdundaki öğrencisine sahip çıkmamış, ölümüne göz yummuş, sorumluluğunu da almamıştır. Zeren’in babasının kızının cenazesinde devlet görevlilerine “Çocuğumu ilk defa devlete emanet ettim ama ona 25 gün bakamadılar” sitemine karşılık görevlilerin suratında hiçbir pişmanlık olmaması tüm süreci özetliyor.
İstibdad yine tüm gücüyle öğrencinin karşısında!
Zeren’in öldüğü gece yurt arkadaşları haklı öfkeleriyle bu katliamın hesabını sormak için yurdun önünde toplandıklarında istibdad rejiminin yine ilk refleksi öğrencilerin karşısına TOMA’larını, polislerini dikmek ve öğrencileri susturmaya çalışmak olmuştur. İşte bu ucube yönetimin adı olan istibdada karşı öğrenciler en ufak hakları için bile mücadele etmek zorundadır!
Zeren’in hesabını sormak ve haklarımız için mücadeleye!
Bugün KYK yurtları öğrencilere insanca yaşayacak koşullar sağlamaktan çok uzaktır. Zehirlenme vakaları, ulaşım sorunları, temel hijyen koşullarının sağlanamaması, yurt içinde fare, böcek, akrep görülmesi, uyuz vakalarına rastlanması, balık istifi gibi odalarda yaşanması gibi bir sürü sorun var. İçinde bulunduğu derin yoksulluğa, dayatılan kötü şartlara dayanamayıp intihar edenlerle birlikte son 10 günde dört öğrenci hayatını kaybetmişken, patronların milyarlarca liralık vergi borçlarını gözünü kırpmadan silen devlet, öğrencisine bütçe yok diyor. Zeren’in ölümü sonrası öğrenciler artık yeter diyerek hem Zeren’in hesabını sormak için hem de devletin bu tutumuna karşı ayağa kalkmıştır. Bu mücadeleler henüz örgütlü bir hâle gelmediyse de hemen beraberinde kazanımları da getirmeye başladı. Yetmez! Zeren’in ölümünün gerçek sorumlularından hesap sorana kadar, devlet yurtlarındaki insanlık dışı koşullar düzelene kadar mücadeleye devam!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2023 tarihli 170. sayısında yayınlanmıştır.