Yunanlı yoldaşlarımız EEK’in kampından izlenimler - 1

25-26.07.2011 Yunanistan'ın büyük mücadeleler ile sarsıldığı, DEYK'in Yunanistan seksiyonu EEK'in düzenlediği yaz kampına katılmak için daha havaalanından çıkıp kamp yerine giderken kolayca anlaşılır oldu.

Atina'nın hemen çıkışında otobanın şehre bağlandığı yerde yüzlerce taksici arabalarıyla toplanmış bir gösteri düzenliyorlardı. Yunanistan'da büyük sermayenin çıkarlarına paralel bir yönelişin parçası olarak gündemde olan bir konu da serbest meslekler diye gruplanan ve bir çeşit profesyonellik gerektiren işlerde küçük sermaye sahiplerinin ve küçük burjuvaların gücünü kırarak bu sektörlerde tekelleşmeyi hızlandırmak. Bu amaçla daha evvel bir takım lisanslar gerektiren taksicilik, yayımcılık vb. alanlarda hükümet bu lisansları kaldırmak istiyor. Ancak büyük grevler ve kitle hareketleriyle malul bir ülkede bunu yapmak kolay olmuyor. Krizin zaten çok ağır etkilediği ve işsizliğin çok yüksek seyrettiğinin bilincindeki insanların elinden tutundukları tek dal olan işlerini almak zor. Kemer sıkma önlemleri vasıtasıyla krizin bedeli sırtına bindirilmek istenen işçi sınıfının sokaklara dökülüp gösteriler düzenlemesi gibi onlar da eyleme geçmişler, hükümetin bu kararını protesto ederek arabalarıyla yolları kesiyorlar. Yoldan geçen insanlar, belki de eylemin amacından bihaber olmakla beraber, çaldıkları kornalar ve el sallamalarla eylemcilere olan sempatilerini gösteriyorlar.

Daha ülkeye girer girmez karşılaştığımız bu eylemin hemen ardından ikinci bir eylem daha geliyor. Bu sefer biz de eylemin içindeyiz. Atina'dan Patras şehrine giden ve Yunanistan'ın en rezil, en bozuk yolları özelleştirmeler nedeniyle paralı hale gelmiş durumda. Olağanüstü hal yönetimlerinde görülebilecek türden adım başı kurulan kontrol noktaları gibi birkaç kilometrede bir gişeler konmuş ve her geçenden bu berbat yollar için para isteniyor. Alın size modern bir Deli Dumrul hikâyesi! Ama tabii ki halk buna karşı da isyanda. Özelleştirmelerin kendilerine ek bir masraf kalemi olarak geri dönmesini protesto eden büyük bir halk hareketi gelişmiş ve gişelerden geçen kimse para ödemiyor. Biz de Deli Dumrul'a haracını ödemeden yolu kullananlardan olduk.

Yola çıktıktan birkaç saat sonra kamp alanına geldik. Otobüsle bizden önce oraya varan yoldaşlar çadırları kuruyorlardı. Yaklaşık altmış kişinin katıldığı kamp bir hafta sürecek ve kampta seminerler, atölye çalışmaları, gruplar halinde tartışmalar, film gösterimleri ile oldukça dolu bir program takip ediliyor. İlk etkinlik çadır kurma işlemleri bittikten ve dinlenilip yemek yedikten sonra gerçekleştirildi. Partinin önderlerinden yoldaş Savas yaptığı enerjik açılış konuşmasına kampın önümüzdeki dönemde yaşanacak büyük mücadeleler için iyi bir ön hazırlık olmasını dileyerek başladı. Konuşmasında ülkenin içinde bulunduğu genel duruma kısaca değinerek, 28-29 Haziran tarihlerinde gerçekleşen ve yüzbinlerce kişinin katıldığı iki günlük iş bırakma eyleminde yaşanan polis saldırısının kitlelerin bilincinde yarattığı sıçramadan bahsetti. Sistemi kötüleyip durmanın hiçbir faydasının kalmadığını, yapılması gerekenin mücadele içindeki kitlelerle, diktatörlüklerden dünya ekonomisine her şey çökerken onların yerine neyi nasıl koyacağımızı konuşmak gerektiğini belirtti.

Bir diğer yoldaş ise iki günlük genel grev sırasında polisle dişe diş bir mücadele veren kitlelerin yasanın geçmesini engelleyememekten kaynaklı olarak, sadece tek bir talebe takılı kalmanın ve onu gerçekleştirememenin verdiği moral bozukluğu ile biraz geri çekilir gibi olduğunu söyledi. Ancak yasayla beraber uygulamaya konan kesinti, saldırı ve özelleştirmelerin kitleleri yeniden mücadele içine çekeceğini belirtti. Ağustos ayında hazır üniversiteler kapalıyken geçirilecek bir yasa ile Yunanistan’daki birçok eğitim kurumu (özellikle enstitü ve fakülteler) kapanacak. Kapanmayanların bütçeleri ciddi oranda azaltılacak ve akademisyeninden işçisine tensikatlar yaşanacak. Ayrıca kamuya yük oldukları gerekçesiyle yedi yılın üzerinde bir süredir üniversitede okuyan öğrencilerin de eğitimlerine son verilmesi planlanıyor. Yani bu güz döneminde öğrencilerin boykot ve işgalleri nedeniyle okullar hiç açılmayabilir. Öğrencilerin 2006 yılındaki son boykot ve işgal dalgasında hâlihazırda okuyanlar çok etkilenmiyor, özel üniversitelerin açılmasına izin veren yasa daha çok gelecek kuşakları tehdit ediyordu. Ona rağmen üniversitelerde uzun süre işgal yaşanmıştı.

İkinci gün toplantılar Yunanistan’daki ekonomik ve politik durumun tahlili üzerine yapılan sunumlar ve tartışmalar ile başladı. Ulusal ve uluslararası burjuva medyasının yalanlarını ortaya dökmek ve gerçek durumu anlamak amacıyla düzenlenen oturumda, dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizin ve Arap devrimlerinin etkisi altında, borç krizinde başı çeken Akdeniz kuşağı başta olmak üzere, Avrupa’da 68 ile benzeştirilebilecek bir devrimci dalganın gelmekte olduğu vurgulandı. Kapitalist sınıfın temsilcilerinin yaptığı çözüm girişimlerinin üretici güçlerde gerçekleşecek büyük bir yıkımı geçici sürelerle ertelediği ama her ertelemenin yıkımın maliyetini daha da arttırdığı belirtildi. Kriz dönemlerinin sınıflar arasında barışçı çözümleri de eylemleri de dışladığına dikkat çekildi. EEK’in, diğer birçok sol gruptan farklı olarak, kapitalizmin son kalesi olmak için değil işçi sınıfına devrimde yol göstermek için hazırlık yaptığı belirtildi. Tartışmanın ikinci kısmı beşer altışar kişiden oluşan daha küçük gruplarda konuşulanların derinleştirilmesi şeklinde gerçekleştirildi.