Halep: Emperyalizmin ve bölgesel ortaklarının hezimeti
Halep muharebesi Suriye iç savaşında önemli bir dönüm noktasıdır. Rusya ve İran tarafından desteklenen Suriye ordusu ve diğer güçler savaşın kaderini kendi lehlerine değiştirecek şekilde askeri açıdan stratejik bir kazanım elde ettiler. Batı emperyalizmi ile Suud, Katar ve Türkiye'de AKP iktidarı tarafından desteklenen mezhepçi eksen ise büyük bir yenilgi yaşadı.
Bunun nedenleri arasında ilk sırada ABD’nin Obama döneminde daha önce Bush döneminde Ortadoğu’da açılmış olan yaraları onarmak, ayrıca dikkatini Çin ve Rusya üzerinde yoğunlaştırmak amacıyla, kara savaşından kesinkes uzak durma kararlılığı yer alıyor. İkincisi, Esad’ın karşısındaki kamp kendi içinde bölünmüş durumdadır. Bugün ABD, değişik nedenlerle, birkaç yıl öncesinden farklı olarak artık AKP hükümeti ile de, Suudi hanedanı ile de eskisi kadar pürüzsüz bir ilişkiye sahip değildir. Üçüncüsü ise Putin’in 30 Eylül 2015’te Suriye’ye hava gücüyle girerek Esad’ın arkasında yer alması, sahadaki dengeyi değiştirmiştir. Putin, İran’a bağlı milis güçleri ve Esad, özellikle Obama ile Trump arasındaki geçiş döneminin yarattığı boşluğu iyi değerlendirerek, savaşın en stratejik değerdeki sahası olan Halep’te mezhepçi ve tekfirci güçleri bozguna uğratmışlardır.
Türkiye için zafer mi, hezimet mi?
Bütün bu dönem boyunca AKP yönetimi Rusya ve İran’ın yanı sıra öne çıktı. Önce Halep’te ateşkesin sağlanması ve mağlup orduların şehri terk etmesi konusunda müzakereler Rusya ile Türkiye tarafından birlikte yürütüldü. Ardından Moskova Deklarasyonu, Rusya-Türkiye-İran üçlüsünü Suriye’de “barış süreci”nin garantör devletleri haline getirdi. Nihayet, bu satırlar yazılırken çok yeni olduğu için tutup tutmayacağı belli olmayan Suriye çapındaki ateşkes anlaşmasının mimarı ve denetimci gücü de bu üç ülke oldu. AKP ve yandaş basın bütün bunları Türkiye’nin ne kadar önemli bir devlet haline geldiğinin bir örneği olarak sunuyor. Duyan da Türkiye Suriye’de zafer kazandı zanneder!
Oysa olan tam tersidir! Türkiye dış politikası Suriye’de yerle bir olmuştur! 2011 sonundan bu yana AKP yönetiminin politikası Esad’ın devrilmesi ve Sünnilerin iktidarda en azından bir pay sahibi olması üzerinde odaklanıyordu. AKP yönetimi bu uğurda emperyalizmle derin bir işbirliğine girdi. Suud ve Katar’la Ortadoğu’da bir Şii-Sünni mezhep savaşını kışkırtan baş odaklardan biri haline geldi. Suriye içindeki mezhepçi ve tekfirci askeri güçlere silah ve para yardımının, tıbbi hizmetler ve askeri korunaklı bölge desteğinin ve yeni militanların geçişinin odağı haline geldi. Şimdi ise en büyük olasılık, Rusya’nın Eylül 2015’te askeri müdahaleye giriştiğinde cebinde olan “Esad’lı geçiş, Esad’sız çözüm” formülü uygulanması. Suriye cumhurbaşkanı 2018 seçimlerine kadar iktidarda kalacak, sonra da yerini bir başka Nusayri’ye (Suriye Alevisine) bırakacak. AKP için daha da kötüsü, Esad’ın 2018 sonrasında da iktidarda kalması olabilir! Ama her durumda hezimet!
AKP kendi başının derdinde
Bütün bunların gerisinde AKP’nin kendini kurtarma sıkıntısı içinde olması yatıyor. 15 Temmuz başarısız darbesinde dünya çapında yapayalnız olduğunu ve ülke içinde de arkasında sağlam, doğru dürüst güvenlik ve istihbarat güçleri olmadığını kavrayan AKP, zorunlu olarak daha iki ay öncesine kadar kavgalı olduğu Rusya’ya yaklaştı. Rusya yönetimi de AKP’nin bu zaafından yararlanarak onu hem Suriye’de kullanmak hem de ABD ve NATO’dan uzaklaştırmak amacıyla AKP’ye kucak açtı.
Bunun sonucu ortadadır: AKP, bugün Ortadoğu’da Rusya’nın politikalarının yardımcısı haline gelmiştir. Onun taleplerini mezhepçi ve tekfirci güçlere aktarma kayışı olmuştur. Bu tür büyük uluslararası yenilgiler hükümetleri büyük ölçüde sarsar. Bu yenilginin Erdoğan ve AKP için mutlaka siyasi bir faturası olacaktır.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ocak 2017 tarihli 87. sayısında yayınlanmıştır.