Güney Kore’de sıkıyönetim girişimi
3 Aralık 2024 gecesi Güney Kore’de sadece birkaç saatliğine yürürlükte kalan bir sıkıyönetim ilan edildi. Muhafazakâr Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol’un “muhalefetin açıkça vatan karşıtı ve halkı ayaklandırmaya yönelen tavırlarına karşı” ve “liberal Güney Kore’yi komünist Kuzey Kore’nın ajanlarından korumak için” sıkıyönetim ilan etmesi, ülkenin darbeler ve askeri diktatörlüklerle dolu tarihine bir geri dönüş çabası oldu. Sıkıyönetim kapsamında bütün siyasi çalışmalar durdurulacak, meclis kapatılacak, keyfi tutuklamaların önü açılacak ve aynı zamanda “serbest bir demokrasinin varlığını reddetmek” ve “yalan haberler” yayıp “halkı rejime karşı yönlendirmek” ağır suçlar olarak cezalandırılacaktı.
Sıkıyönetim ilanı ile birlikte askerler meclisin etrafını sardı ve bir grup asker içeri girdi; ancak halk ve muhalif milletvekilleri de kısa süre içinde meclisin etrafına doldular, hatta iktidar partisinin vekilleri dahi sıkıyönetim projesini tamamen desteklemeye ikna edilemedi. Askerin engellemelerine karşı milletvekilleri meclise girip olağanüstü bir oturum açmaya çabaladılar. Meclisin çevresini dolduran halk askerlere tepki gösterirken, Güney Kore’nin en büyük işçi sendikası konfederasyonu da sıkıyönetimi kabul etmediklerini ve buna karşı süresiz greve gideceklerini ilan etti. Kısa süre sonra milletvekilleri meclise girdiler ve olağanüstü toplanarak sıkıyönetime karşı oylama yaptılar. Askerler oylama sonucunda çekilmeyeceklerini, başkanın aksi yöndeki emrine kadar sıkıyönetim uygulamasına devam edeceklerini söylese de birkaç saat sonra devlet başkanı Yoon sıkıyönetim kararını geri çektiğini açıkladı. Güney Kore tarihinin en kısa (kendi kendine) darbesi de böylece son buldu. Diğer faktörlerle birlikte, işçi sendikalarının da harekete geçip bu girişimi püskürtmekte büyük rol oynaması, bize işçi sınıfının siyasetteki devasa gücünü bir kez daha hatırlatmalı.
Elbette bu haberi okuduğumuzda aklımıza ilk gelen şey 2016 yılında ülkemizde yaşanan darbe girişimi oluyor. Her iki örnekte de toplumun bir kesiminde yaşanan süreci küçümsemek, bunların ulusal ve uluslararası siyasi dinamiklere tuttuğu aynayı görmezden gelmek gibi bir tutum gözlenebiliyor. Ancak yaşanan darbe girişiminden kısa süre sonra bu sürecin arkasındaki korkunç planlamanın boyutları açığa çıkmaya başladı: Özel operasyon birliklerinin Kuzey Kore askeri üniformalarıyla yapacağı infazlar, Kuzey Kore ile bir “sınırlı savaş” başlatmak için yapılacak provokasyonlar ve bunun gibi başka ayrıntılar meclisin savunma komisyonu toplantılarında ortaya çıkmaya başladı. Bu işin ciddiyetinin ve bunun sadece Güney Kore’deki yerel bir siyasi çalkantıdan çok daha fazlası olduğunun bir diğer göstergesi ise Tayvan’daki iktidar partisinin sıkıyönetim ilanından kısa süre sonra yaptığı ve Güney Kore hükümetini, “şeytani Kuzey Kore güdümlü muhalefete karşı başlattıkları mücadelede” kutladığı destek açıklamasıdır. Darbenin başarısız olduğu belli olduktan sonra hemen silinen bu mesaj, bölgede estirilmek istenen savaş rüzgârı için yapılan hazırlıkların boyutunu ortaya koymaktadır. Bu durumda Güney Kore işçilerinin darbeyi püskürtmekte de büyük rol oynayan mücadelesi bölgedeki ve dünyadaki işçi sınıfına örnek olmalıdır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2025 tarihli 184. sayısında yayınlanmıştır.