Kore nereye?
Birkaç ay önce bütün dünya, ABD başkanı Trump ile Kuzey Kore başkanı Kim Jong-Un arasındaki gerilimin bir nükleer savaşa, hatta dünya savaşına yol açabileceğinden korkuyordu. Şimdi ise muazzam bir yumuşama atmosferi doğmuş durumda. Kim’in Güney Kore Cumhurbaşkanı Mun Jae-in’i ziyareti vesilesiyle Kore savaşını bitiren 1953 mütarekesinden beri ilk kez bir devlet başkanı karşı tarafa geçti. İki taraf 1953 mütarekesini hâlâ imzalanmamış olan bir barış antlaşmasına dönüştürme yolunda ilerliyor. Öte yandan, Kim Güney Kore ile yakınlaşmasından bile önce Trump’a yüz yüze görüşme önermişti, o da şaşırtıcı biçimde bu teklifi kabul etmişti. İki lider yakında görüşecekler. Ne oluyor?
Trump bu gelişmeyi kendi kovboyluğuna atfediyor. “Bakın nasıl yola getirdim” yollu tweet’ler atıyor. İlgisi yok. Tam tersine, bu gelişme Kim’in ve belki de onu bir ölçüde yönlendiren Çin’in başarılı diplomasisinin bir ürünü. Gerçek gazetesi bu gerilimin henüz başında, ABD emperyalizminin işinin zor olduğunu, Güney Kore’de solda Kuzey’e ciddi bir sempati olduğunu, sağın, bir önceki başkan Park Geun-hye’nin büyük bir halk hareketi tarafından devrildikten sonra yolsuzluktan hapiste olduğu bir dönemde takatinin kalmadığını, yeni başkan Mun’un ise Kuzey ile dostluğa taraftar olduğunu yazmıştı. İşte Kim tam da bu konjonktürü değerlendirmiştir.
Önce Kış Olimpiyatlarında ortak takım, ardından yumuşama, sonunda bu çarpıcı ziyaret ile Kim ve Çin, bir bakıma Trump’ın ayağını bastığı zemini ortadan kaldırmıştır. Kore’ler arasında “alan memnun, satan memnun” iken Trump’a ne demek düşer? Şimdi Kim nükleer silah tesislerini yabancı gözlemcilerin önünde duvarla kapatacağını ilan edince, emperyalist medya homurdanıyor: Taviz almadıkça tamamen vazgeçmez. Sonra da ne taviz isteyeceğini kendileri söylüyor: ABD’nin 35 bin askerinin Kore yarımadasından çekilmesi, hatta belki Japonya’da bulunan bir 40 bin ABD askerinin de çekilmesi. Günaydın! Emperyalist basın ve onun kılavuzluğundaki Türkiye düzen medyası Kim’i deli ilan ederken Gerçek, bütün meselenin Kuzey Kore’nin kendini ABD tehdidine karşı güvenceye almak zorunda olması olduğunu yazıyordu. Şimdi mi geldi aklınız başınıza? Trump’ın kazanmadığının, asıl Kim’in öne geçtiğinin bir kanıtı da Japonya’nın bütün bu gelişmelerden çok rahatsız olması.
Tabii, “tek hanedanda sosyalizm”in müstebiti Kim Jong-Un’a hiçbir güven duyulamaz. Kuzey Kore bürokrasisinin bu temsilcisi, Güney ile yakınlaşmayı hızla bir kapitalist restorasyon sürecine dönüştürebilir. Çin “komünist”lerinin de ona bu aklı verdiği kuşku götürmez. Ama her durumda emperyalizmin Kore’de fena bir gol yediği ortadadır!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2018 tarihli 104. sayısında yayınlanmıştır.