Fransa’da grev masada satılma tehlikesiyle karşı karşıya
Fransız işçi sınıfı, başta da sınıfın son yıllardaki öncü kesimi olarak demiryolu işçileri, iki aydır kahramanca bir mücadele veriyor. Fransız ekonomisinin sinir sistemini oluşturan demiryolları ve Fransa’nın kalbi olan Paris’teki metro sistemi bir buçuk ay boyunca adeta işlemedi. İşçi sınıfının mücadeleci taburları ellerini şaltere uzatıp sokakları doldurunca, dünyanın en büyük devletlerinden birinde hayatın haftalarca durma noktasına gelmesi, hem 21. yüzyılda işçi sınıfının gücü hem de mücadelenin açtığı olanaklara dair çok öğreticiydi.
Fakat süreç henüz sonlanmamış olsa da, sahada güç dengelerini kendi lehine değiştirmeyi başaran işçi sınıfının ilerlemesi adeta masa başında sendika bürokratlarınca satılmaktadır. Bunun emareleri zaten bütün grev döneminde görülmüştü. Grevde etkin olan dört büyük sendika konfederasyonundan CFDT ve UNSA, daha grev üçüncü haftasındayken, “Noel ateşkesi” bahanesiyle grevi bırakmaya yeltenmiş, CFDT’de demiryolu sendikasının, UNSA’da ise bizzat işyeri komitelerinin masaya yumruğu vurmasıyla bu grev kırıcılık girişimi yenilgiye uğramıştı.
Şimdi sendika bürokrasisi daha sinsi bir girişimde bulunmaktadır. Grevi tek darbede bitirme çabası sonuçsuz kalınca, adeta grevi zamana yayılmış biçimde kan kaybederek ölüme terk etmeye çalışıyorlar. İki aydır maaş almayarak grevde olan işçilerin asgari ihtiyaçlarını karşılamak için, Fransa’nın varlıklı sendika konfederasyonları banka hesaplarını açmayı ve daha da korkuncu, bir grev kasası oluşturmayı reddediyorlar. CGT konfederasyonunun Genel Başkanı Philippe Martinez, kendisine grev kasası konusunda ne yapacakları sorusunu yönelten gazetecilere “grev kasamız yok” demekle yetinip, cevap vermekten kaçınmaktadır. CGT’nin bilişim işçileri sendikasının, konfederasyondan bağımsız olarak internet üzerinden yaptığı kampanya 3 milyon avronun üzerinde para toplamışsa da, grevin ebatları düşünüldüğünde bu ne yazık ki çare olmamaktadır. Grevci birçok işçi, en azından kiralarını ödeyebilmek için, istemeden de olsa grevi bırakmak zorunda kalıp, biraz durumlarını toparlayıp greve geri dönme planları yapmaktadır.
Bu şartlar altında grevin cephe hattını oluşturan demiryolu ve metro işçilerinin grevleri sönümlenmeye başlamıştır. Çok gecikmeli olarak limanlar ve enerji sektörü gibi bazı sektörleri de sahaya süren sendikaların bu hamlesi, cephe hattının çöktüğü durumlarda yalnızca sembolik olma riski taşımaktadır. Yine de mücadeleye yakın zamanda giren bu sektörler, grevin tekrar ayağa kalkması için de bir potansiyel oluşturmaktadır. Hem hükümetin üzerinde baskının sürmesi hem de grevin çapının genişlemesi önemli bir avantaj olabilir. Bu şartlar altında, tabandan gelecek baskıyla sendikaların kasalarını açması, grev motivasyonunu koruyan demiryolu işçilerinin tekrardan güçlü taburlarla mücadeleye girmesini ve bu sefer yanlarında çok daha fazla sayıda sektörü bulmasını sağlayabilir. Aksi takdirde, işçilerin dövüşerek kazandıklarını, bürokratlar masada patronlara terk etmiş olacaktır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2020 tarihli 125. sayısında yayınlanmıştır.