Dünya kazan, devrim kepçe //Kasım
Gerçek Gazetesi'nin sayfalarında bir süredir dünyadan kısa kısa çeşitli haberler ve değerlendirmeler "Dünya kazan, devrim kepçe" isimli yeni bir bölümde yayınlanıyor. Aşağıda gazetemizin Kasım sayısında bu sayfada yayınlanan yazıları okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Tuna nehrinde kayıkçı dövüşü
Ekim’in son haftası içinde Avusturya’nın başkenti Viyana’da Suriye’nin kaderine ilişkin üst üste iki toplantı yapıldı. İlkinde (23 Ekim) ABD, Rusya, Türkiye ve Suudi Arabistan görüştü. Rusya’nın önerisiyle İran’ın da görüşmelere katılması kararlaştırıldı. Ama İran’a böyle beşli bir görüşme içinde paye vermemek için emperyalistler ve Ortadoğu’daki müttefikleri neredeyse çağırmadık kimse bırakmadılar! 30 Ekim’de yeniden toplantı yapıldığında masanın etrafında Lübnan’dan İtalya’ya 20’den fazla temsilci oturuyordu! Tabii bu kargaşada Çin de işin içine dâhil olmuş oldu.
Viyana görüşmeleri, geçmişte defalarca düzenlenip her defasında ölü doğduğunu vurguladığımız Cenevre görüşmelerinden bir fark taşıyor. Bunlar Rusya ile ABD arasında daha önce varılmış olan bir anlaşmanın altına uluslararası bir onay mührü vurmak için yapılıyor. Bütün yorumcular, Esad’ın geleceği konusunda anlaşma olmadığını söylüyor. Oysa her şey Gerçek gazetesinin “Esad’lı geçiş, Esad’sız çözüm” olarak adlandırdığı bir sürecin yürürlükte olduğunu gösteriyor.
İki taraf da hırçınlık yapıyor, çünkü üzerinde anlaşmaya varılan formülü hayata geçirmek çok zor. Bu yüzden herkes süreç içinde durumun kendi aleyhine dönebileceğinden korkuyor ve en sert koşulları ileri sürüyor. İlaveten Ortadoğu’nun huysuz üçlüsü Suudi Arabistan, Katar ve AKP Türkiyesi, ellerinde olsa Esad’ı yarın kovacaklar. Fransa da Suudi Arabistan başta olmak üzere bu üçlü ile flört ediyor. Hem silah satışları dolayısıyla Suud ile Katar’ın gözünün içine bakıyor hem de Suud’un ABD ile arası İran nükleer anlaşması dolayısıyla bir ölçüde açıldığı için Ortadoğu gericiliğinin kalesi olan krallığı kendi yanına çekmeye çalışıyor. Fransa nükleer görüşmeler sırasında İran Dışişleri Bakanı Zarif’in kara koyunu hâline gelecek kadar Suud yanlısı. Fransa’nın başında kendine “Sosyalist” adını takmış sosyal kapitalist bir parti var!
Çin: ABD silah gösteriyor, Britanya’nın gözü parada
Asya’nın doğusunda asayiş sarsıntılı. Gerçek gazetesi geçen ay, Japonya başbakanı Abe’nin girişimiyle meclisin Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ülke dışında askeri operasyon yapmasını engelleyen hükmü kaldırdığını yazmıştı. Yasa değişikliğinin mürekkebi kurumadan Japonya, Bengal Körfezi’nde geleneksel olarak ABD-Hindistan ortaklığında düzenlenen Malabar askeri manevrasına katıldı. Aslında bu işbirliğinin temelleri 2007 yılında Abe’nin ilk başbakanlığı döneminde atılmış. Dört Taraflı Güvenlik Diyalogu olarak anılan bir çerçeve yukarıda sözü edilen ülkelerle Avustralya’yı bir araya getiriyor.
Japonya’nın ardından esas oğlan çıktı. Ekim ayı içinde ABD Çin’in Güney Çin Denizi’nde Spratly diye anılan kayalık ya da adalarda inşa ettiği, üzerinde uçak kalkışı için bir pist bile içeren yapay adaların hava sahasına uçak soktu. Çin bu adaları kendi toprağı saydığı için bunu kendi hava sahasının ihlali sayarak ABD’yi protesto etti. Çin Savunma Bakanı daha da ileri giderek “savaş çıkar” diye tehdit etti. ABD Çin’in yaptığı yapay adaların yasal statüsü olmadığını ileri sürüyor. Biz işin yasal yanıyla ilgilenmeyiz. Bizim bildiğimiz şudur: 1960’lı yıllarda, Sovyetler Birliği ABD’nin burnunun dibinde Küba’ya nükleer başlık yerleştirince, ABD bunların geri çekilmesi için nükleer savaş tehdidi bile yapmıştı. Şimdi ise Rusya’nın burnunun dibinde Ukrayna ya da Çin’in burnunun dibine Spartly adalarıyla oynamayı biliyor.
ABD Asya’daki müttefikleriyle birlikte Çin’i kuşatmaya ve yalıtmaya çalışırken, “özel ilişki” içinde olduğu Britanya Çin’le de özel bir ilişki geliştirmeye başladı. Önce ABD’nin Dünya Bankası’na Çin alternatifi olarak görüp karşı çıktığı Asya Altyapı Yatırım Bankası’na Batı dünyasından ilk partner olarak katıldı. Şimdi de “Çin’in Batı’daki en iyi partneri” olma politikasını ilan etti. Britanya, 19. yüzyıldan gelen emperyalist deneyimiyle birçok bölge ve ülkede en atak emperyalist politikayı izliyor. Faizsiz bankacılıkta Batı borsaları arasında Londra City bütün ötekilerden, en önemlisi Wall Street’ten fersah fersah ileride. Şimdi de İran’da en atak ülke Britanya. Emperyalizm Çin’i kuşatmaya çalışırken Britanya cepheyi yarıyor.
Arjantin’de devrimci Marksizm üçüncü büyük örgütlü güç!
DEYK’in Arjantin seksiyonu ve kardeş partimiz olan Partido Obrero’nun (PO-İşçi Partisi) başını çektiği, iki başka devrimci Marksist örgütü de kapsayan FİT (İşçilerin ve Solun Cephesi) milletvekili seçimlerinde 947 bin oy alarak, ülke genelindeki oyların yaklaşık yüzde 4’ünü topladı. 2013’teki seçimlerde 1.200.000’in üzerinde oy alıp parlamentoya 3 temsilcisini sokarak büyük bir ivme yakalamış; fabrikalarda, işçi mahallelerinde ve okullarda günbegün sürdürdüğü devrimci faaliyetin üzerinde yükselen bu seçim başarısının da katkısıyla, Arjantin solunun etrafında toplandığı devrimci bir odak olma yolunda önemli bir yol kat etmişti. Nitekim bu ivme, yansımasını çeşitli küçük örgütlerin ve başta Arjantin’de devrimci sendikacılığın sembol isimlerinden Carlos “Perro” Santillán ve grubu olmak üzere çeşitli sendikacıların FİT’e destek çağrısında bulunup, seçim çalışmalarına katılmasında bulmuştu.
Ağustos ayında yapılan ön seçimlerde beşinci olan FİT, genel seçimler sonrasında “İlericiler” isimli burjuva seçim bloğunu geçerek dördüncü büyük güç hâline yükselmiş bulunuyor. Bu, Arjantin solunda devrimci Marksist solun liberal solun önüne geçmesi anlamına geldiği için önemli bir gelişme. Başkanlık seçiminde üçüncü olan aday aslında Peronist gelenekten gelen bir bağımsız olduğundan bunun anlamı FİT’in ülkede örgütlü güçler arasında üçüncü sıraya yerleşmesidir.
Bu netice ile FİT, meclise dördüncü temsilcisini sokmayı başardı. Arjantin’de her iki yılda bir yapılan seçimlerde meclisin üçte biri yenilendiğinden, FİT’in hâlihazırda mecliste bulunan üç sandalyesi zaten sabit kalacaktı. Dördüncü olarak da Buenos Aires bölgesinden Nestor Pitrola tekrar seçilmiş oldu. Tekrar diyoruz çünkü Pitrola 2013 seçimlerinde de Buenos Aires bölgesinden seçilmişti, fakat FİT’in içindeki düzenleme gereği iki yılın sonunda yerini PTS’li Myriam Bregman’a bıraktı.
Arjantin seçimlerinin, FİT’in işçiler ve sol için ciddi bir çekim merkezi olarak varlığını pekiştirmesine rağmen 2013 seçimleriyle karşılaştırıldığında nispi bir gerileme teşkil ettiği bir gerçek. Bunun bilincinde olan kardeş partimiz Partido Obrero da, bu gerçeği gizlemeye çalışmadan, Arjantin işçi sınıfının mücadelesini adım adım ileri taşımak amacıyla, parlamentonun yalnızca bir araç olduğu devrimci bir mücadele hattı örmek için dişini tırnağına takarak mücadele ediyor. Burjuvazinin siyasi bir krize sürüklendiği, başta PO olmak üzere FİT’in ise, on yıllardır sendikaları ve işçi sınıfını hâkimiyeti altında tutan Peronizme ciddi darbeler vurduğu Arjantin, büyük sınıf mücadelelerine gebe. Kardeş partimiz Partido Obrero ise, bu mücadelenin önderliğini inşa etmek için fabrika fabrika, sokak sokak devrimci siyaseti örgütlüyor.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2015 tarihli 73. sayısında yayınlanmıştır.