ABD’de halk isyanı devam ediyor!
Siyahi bir güvenlik görevlisi olan George Floyd’un polis tarafından vahşice öldürülmesinin ardından hızla bütün ülkeye yayılan halk isyanı bir ayını dolduruyor. George Floyd’un ölümünün ardından başlayan kitlesel eylemler ABD’de siyahilerin uğradığı sistematik polis terörüne, bütün kurumlarına ırkçılık nüfuz etmiş sisteme karşı biriken öfkenin patlamasıydı. Eylemler kendiliğinden yayıldı, ırkçı sistemin bütün kurumlarını ve sembollerini hedef alan bir isyana dönüştü. İsyan ırk ayrımlarını başından itibaren aşıyordu, sokakları sadece siyahiler değil, Latinolar, beyazlar da doldurdu. Nefes alamıyoruz diyen kitleler, hep birlikte özgürleşmedikçe hiçbirimiz nefes alamayacağız diyor bugün. Hep birlikte Trump’ın bütün tehditlerine, polisin akılalmaz boyutlara varan şiddetine göğüs geriyorlar.
Halk isyanı bu satırlar yazılırken hâlâ devam etmekte ve bugüne kadar çok değerli kazanımlar elde etti. Öncelikle Trump’ın kendi kitlesini sokağa salmaktan orduyu devreye sokmaya varan tehditlerini boşa düşürmeyi başardı, serseri mayın faşistinin kendi deyimiyle, “sokağa hâkim olmayı” başardı. “Kimse yanılsamaya düşmesin, orduyu ülkenin her yerine yollarım” diyen Trump’ın bir hafta içinde tükürdüğünü yalamasının sebebi ABD demokrasisinin ve kuvvetler ayrılığının gücü değil, halk kitlelerinin gücüydü! Ordu yetkililerinin kendi ağızlarından halkın tepkisinden, güvenini kaybetmekten korktuklarını duyduk.
Başta George Floyd’un öldürüldüğü Minneapolis şehri olmak üzere büyük şehirler, halk isyanı karşısında önemli tavizler verdi. Yıllardır ABD’de siyahilere sistematik olarak şiddet uygulayan, siyahilere acımasızca işkence yapan ve genç yaşlı demeden katleden ırkçı polis teşkilatları, isyanın başından beri hedefindeydi. New York gibi büyük şehirler dâhil olmak üzere bazı belediyeler halk isyanının gücü karşısında polis teşkilatlarının bütçesinde kesintiler yapmaktan başka çare bulamadılar. Floyd’un öldürüldüğü Minneapolis’te ise belediyelerin verdikleri tavizler polis teşkilatının toptan tasfiyesine ve lağvedilmesine kadar varıyor. Bu adımları Demokrat Partili belediyelerin halkın güvenini ve sempatisini kazanmak için yaptıkları hamleler olarak görmek yanlış olmaz. Ancak uzun yıllardır ırkçı polis şiddetinin olduğu, günde ortalama 4 kişinin polis kurşunuyla öldürüldüğü bir ülkede Demokrat Parti’nin bugün bu çabayı göstermesini sağlayan da halk isyanının gücü! Kaldı ki, Minneapolis’te dahi Demokrat Partili vali ve belediye başkanı, belediye meclisinin aldığı bu karara karşı.
İşçi sınıfı isyana katılıyor!
ABD işçi sınıfının, kendi örgütleriyle isyana katılımı tekil örneklerden ibaretti başta. Ancak ülkenin en militan ve kuvvetli sendikalarından biri olan Uluslararası Liman ve Depo İşçileri Sendikası’nın (ILWU) San Francisco Körfezi’ndeki şubelerinin önderliğinde, liman ve depo işçileri 19 Haziran’da önemli bir eylem gerçekleştirdi. Kaliforniya’nın Meksika sınırındaki San Diego şehrinden en kuzeydeki Washington eyaletine kadar 29 liman, bir vardiya süresince (8 saat) kapalı kaldı. Aynı zamanda Kaliforniya’nın en önemli liman şehirlerinden biri Oakland’da yirmi bin eylemci isyana destek amacıyla yürüdü. “Siyahilerin hayatları önemlidir!” sloganını haykıran eylemciler, yanına şu sloganı da eklediler: “Siyahî, Latino, beyaz; dünyanın tüm işçileri birleşin!”.
Liman ve depo işçilerinin büyük eylemi isyanın büyük bir eksikliğini giderme yönünde önemli bir adım. Ancak şüphesiz ki bir ilk adım. İşçi sınıfı ülke genelinde, örgütleriyle ve bir sınıf olarak isyana katılırsa, işte o zaman ırkçılığın kesin olarak sonunu getirmenin yolu açılır. İşçi sınıfı isyana ağırlığını koymayı başarırsa, canavarın kalbinde kapitalist sistemi hepten hedef tahtasına koyan bir devrimci yükseliş görebiliriz!