ABD, dünya halklarının sağlığına zararlıdır

Donald Trump, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başkanlık koltuğuna oturduğu 20 Ocak günü pek çok kararnameye imza attı. Kararnamelerden biri ABD’nin, Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) ayrılmasını öngörüyordu. Trump’ın DSÖ’den ayrılma kararı, DSÖ’yü finansal açıdan zayıflatacağı ve böylece küresel sağlık göstergelerini olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle pek çok örgüt ve yorumcu tarafından eleştirildi. Oysa ABD, sağlık alanında da dünya halklarına en büyük tehdit konumunda. Dolayısıyla Trump’ın bu hamlesini dünya halkları fırsata çevirmelidir.
DSÖ, Birleşmiş Milletler bünyesinde 1948’de kurulur. DSÖ’nün, ihtiyacı olan ülkelere tıbbi yardım yapmaktan tutalım da halk sağlığına kadar çok çeşitli görevleri vardır ama esas işlevi dünyada uygulanacak sağlık politikalarına yön vermektir. Bu nedenle tarihte ABD’nin ve Sovyetler Birliği’nin temsil ettiği iki karşıt kutup DSÖ’nün politikalarına yön vermek için sürekli bir hegemonya mücadelesi içinde olmuştur. ABD, DSÖ içinde piyasacı sağlık anlayışını hâkim kılmak için her yola başvurmuştur. Örneğin, dünyada yaygın olarak görülen bulaşıcı hastalıkları (verem, çocuk felci, sıtma vb.) bitirme amacıyla yürütülecek programları yıllarca baltalamıştır, hâlâ da baltalamaktadır. Bugüne kadar yeryüzünden silinebilmiş tek hastalık olan çiçek hastalığı ABD’ye rağmen başarıya ulaşmış bir aşılama kampanyasının sonucudur. Dolayısıyla ABD’nin varlığı dünya halklarının sağlığına zararlıdır.
Sovyetler Birliği ve diğer işçi devletleri dağıldıktan sonra ABD, DSÖ’ye yön veren esas aktör haline gelmiştir. 2024-2025 bütçesinde ABD, yaklaşık 1 milyar dolar katkıyla en yakın rakibi ülke olan Almanya’yı üçe, sonraki ülke olan Çin’i ise beşe katlamaktadır. ABD’nin DSÖ içinde finansal liderliği ortadadır. Ama mesele bununla kalmaz. ABD sermayesinin sağlık alanında ana yönlendiricisi olan Gates Vakfı’nın (aşıda patent haklarının yılmaz savunucusu Gates Vakfı’nın kuruluşu GAVI ile birlikte) bağış miktarı ise 1,2 milyar dolardır. Buna Dünya Bankası, Rotary Vakfı gibi ABD politikasına destekçi kuruluşları da eklersek toplamın DSÖ’nün bütçesinin neredeyse yarısına tekabül ettiğini görürüz. Bu kuruluşların hiçbiri DSÖ’ye hayrına bağış yapmıyor. Amerikan sermayesinin, sağlığı kendine temel almış temsilcilerinin kârlarını arttırmak ve bu döngüyü sürdürmek için yapıyorlar.
Çok geçmişe gitmeye gerek yok. Covid-19 pandemisi tüm gerçekliği bir kez daha gözler önüne serdi. Covid-19’a karşı olabildiğince hızlı, etkili ve patent hakları olmayan bir aşı geliştirmek için oluşturulan bilgi havuzuna ABD ve yandaşları tek bir bilgi aktarmadı. Aşı bulunduktan sonra da zengin ülkeler aşıları depoladığı ve aşılar çok pahalı olduğu için zengin olmayan ülkeler aşıya zamanında ve yeterince ulaşamadı. Tahminlere göre eğer aşıda patent olmasa ve dünyaya eşit şekilde dağıtılabilseydi Covid-19’dan ölen insanların en az 500 bini -muhtemelen çok daha fazlası- kurtarılabilecekti. İlaç şirketleri milyarlarca dolar kazanırken dünya kaybetti.
Trump, 2020’de, pandeminin ilk başlarında Çin’e çatıp DSÖ’den ayrılmak istemişti. Bugün de ayrılış kararında Çin’i baş suçlu ilan etmiş. Nedir bu Çin’le alıp veremediği Trump’ın? Hatırlayalım, Çin virüsün ilk yayıldığı yer olmasına ve milyarlık nüfusuna rağmen bazen dozu sertleşse de, yaygın test, karantina ve izolasyon gibi temel halk sağlığı prensiplerini uygulayarak virüsün ülke içinde yayılmasını durdurmuştu. Ayrıca etkili bir aşı da üretmeyi başarabilmişti. Aynı dönemde ABD başta olmak üzere dünya, günlük olarak yüz binlerce vaka ve binlerce ölüm sayıları ile karşı karşıyaydı. Çin, dünyaya pandemiyle mücadelede örnek teşkil etmişti. Trump, dünyaya örnek teşkil eden böyle bir ülkeye bilenmişti.
Ancak Trump’ın DSÖ’den ayrılma hamlesini, yürüttüğü genel politikasından ayrı düşünmemeliyiz. Bunu, Çin’i dünyadan yalıtma politikasının sağlıktaki izdüşümü olarak görmek gerekir. Trump gerçekten DSÖ’den ayrılır mı bilinmez ama ABD, sağlığı piyasacı yönde yönlendirmekten geri duramaz. ABD burjuvazisi, Gatesgiller buna müsaade edemez. O nedenle yüksek ihtimalle Trump’ın bu hamlesi, DSÖ yönetimini ve DSÖ’nün yardımına şimdilik muhtaç ülkeleri Çin’in nüfuzundan uzaklaştırıp tehditle yanına çekme hamlesidir.
ABD’nin yürüttüğü politikalardan hiçbir çıkarı olmayan dünya halkları Trump’ın DSÖ’den çıkma kararını fırsata çevirip patent anlaşmalarını yırtıp atarak, yüksek teknolojiye sahip Çin, Hindistan, Brezilya gibi ülkelerin başı çektiği, diğer yoksul ülkelerin destek vereceği bir dayanışma ağı/kuruluşu kurup aşı, ilaç vb. tıbbi malzemeleri üretmek için gerekli bilgi ve teknolojiyi en kısa zamanda elde edecekleri süreci başlatıp, ABD’den bağımsız olarak kendi kaderlerini çizmelidir. Elbette, zengin ülkelerin dışında kalan dünyanın kendi başına burjuvazinin iktidarı altında emperyalizmden kurtulma atılımı yapamayacağı açıktır. Yapılması gereken, işçi devletleri kurulması ve bunların dayanışma içinde kurtuluşa doğru yürümeleridir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2025 tarihli 185. sayısında yayınlanmıştır.