4.Avrupa-Akdeniz Konferansı’nın son gününde dünya devrimi vurgusu
Akdeniz ölüm denizi değil, devrim havzası olacak!
Akdeniz’in dört bir yanından katılımcıları bir araya getiren Avrupa-Akdeniz Konferansı’nın üçüncü ve son günü, emperyalizmin Akdeniz halklarına son hediyesi olan mülteci sorununa ayrılan bir oturum ile başladı. Mültecilerle dayanışma için kurulmuş olan “Dayanışma Ağları Koordinasyonu” adına söz alan Dina Reppa, mültecileri ya kendilerine ve ailelerine daha iyi bir hayat sağlayacağını düşündükleri ülkelerin yolunda ölmek ya da insanlık dışı koşullarda yaşamak zorunda bırakanın kapitalizm olduğunu vurguladığı ve salonda coşkuyla karşılanan bu konuşma ile oturumu başlattı.
Hemen ardından söz alan Katerina Matsas ise, Dördüncü Enternasyonal’in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu’nun (DEYK) Yunanistan seksiyonu ve kardeş partimiz olan EEK’in (Devrimci İşçi Partisi) “Mülteci Sorunu Komitesi”nin hazırladığı metni okudu. Mültecilerin hayatlarını riske atarak Akdeniz’i geçmek zorunda kalmasının ve Akdeniz’in bir ölüm denizi haline gelmesinin sorumluluğunun emperyalizmde olduğunu vurgulayan metin, Yunanistan’da Syriza hükümetinin mültecileri tabi tuttuğu muamelenin korkunçluğunu ve AB ile Türkiye arasında imzalanan mülteci anlaşmasının insanlık dışı ve utanç verici karakterini vurguluyordu. Çözüm yolu olarak sınırların açılacağı, birleşik sosyalist bir Avrupa’yı işaret eden bu metnin ardından sözü Afgan bir mülteci aldı. Mültecilerle gösterdikleri dayanışma için tüm katılımcılara teşekkür eden konuşmacı, mülteciler arasındaki dayanışmanın öneminin altını çizdi.
Ortadoğu ve Kafkasya konferansın gündemindeydi
Ortadoğu ve Kafkasya üzerine yoğunlaşan ikinci oturumun ilk konuşmasını, Türkiye üzerine konuşan DİP’li bir yoldaşımız yaptı. Erdoğan’ın Türkiye’de bir istibdat rejimi kurmaya çalıştığını belirten yoldaşımız, 16 Nisan referandumunda aslında istibdadın kaybettiğini, zorlu koşullar altında mücadele eden HAYIR cephesinin kazandığını dile getirdi. Erdoğan’ın bu seçimle kazandığını ve her şeyin bittiğini düşünenlerin yanıldığını belirten yoldaşımız, geçtiğimiz sene içerisinde kaybettiğimiz Atlen Yıldırım ve Sevda Alyakut yoldaşlarımızın resimlerinin bulunduğu pankarta işaret ederek ve grev yasağına rağmen grevi fiili olarak sürdüren Şişecam işçilerini hatırlatarak, “Bu partiyi ve bu işçi sınıfını yeneceğini düşünenler çok yanılıyor” sözleriyle konuşmasına son verdi.
Kıbrıs konusunda söz alan konuşmacı son döneme kadar yaşanan gelişmeleri özetleyerek Kıbrıs sorununun içinden geçtiği aşamalar hakkında bilgi verdi. Azerbaycan’dan “Sosyalist Elm” temsilcisi, vize sıkıntıları sebebiyle bizzat katılamadığı konferansı yolladığı mesajla selamladı. Kafkasya Sosyalist Federasyonu için mücadelenin gerekliliğini vurgulayan mesaj, Dördüncü Enternasyonal’in yeniden kuruluşu çağrısı ile son buluyordu. İran’dan bir devrimci Marksist ise yine vize engellemesi sonucunda katılamadığı toplantıya İran seçimlerini analiz eden bir yazıyla katılıyordu.
Suriye konusunda da sözü DİP’li bir yoldaşımız aldı. Suriye’de devrim arayanların beyhude bir çaba içerisinde olduğunu belirten yoldaşımız, ÖSO bayraklarıyla sözde devrimci güçleri bir araya getiren etkinlikler düzenleyen kimi akımları teşhir etti. İlk altı ayında gerçek bir halk isyanı olarak başlayan hareketin, devamında gerici bir iç savaşa döndüğünü vurgulayan yoldaşımız, Rojava’nın bir umut olarak çıktığını fakat son dönemde giderek Amerika’nın dümen suyuna girmekte olduğunun altını çizdi. Yoldaşımız konuşmasını sonlandırırken, karşı-devrimin Mısır’dan Ukrayna’ya kadar uluslararası bir hat örmeye çalıştığını, buna verilecek cevabın Doğu Avrupa’dan Balkanlara ve Ortadoğu’ya kadar devrimin güçlerini örgütlemek olduğunu belirtti. Oturum, yine vize verilmediği için konferansa katılamayan İranlı bir yoldaşımızın mesajının okunmasıyla son buldu.
Büyük Ekim Devrimi’nin izinde, dünya devrimi için mücadele azmi
Konferansın son oturumu ise yüzüncü yıl dönümüne yaklaştığımız büyük Ekim Devrimi’ne ayrılmıştı. Oturumda ilk sözü, DEYK’in Arjantin seksiyonu ve kardeş partimiz olan PO (İşçi Partisi) temsilcisi aldı. Paris Komünü’nün yaşadığı yenilginin de yıldönümünde olduğumuzu belirten yoldaşımız, bu yenilgiden birkaç on yıl sonra işçi sınıfının dünyanın bir başka köşesinde iktidara geldiğini hatırlattı. Güney Afrika’dan bir konuşmacının ve Finlandiya’dan kardeş örgütümüz MTL (Marksist İşçi Birliği) temsilcisinin konuşmalarının ardından sözü DEYK İtalya seksiyonu PCL (Komünist İşçi Partisi) temsilcisi aldı. Dünya devrimi perspektifinin ve dünya partisi olarak Enternasyonal’in önemini vurgulayan konuşmacı sözü DİP temsilcisine bıraktı.
Ekim Devrimi’nin sadece bir Rus devrimi olarak algılanmasının yanış olduğunu belirten yoldaşımız, Orta Asya’dan, Kafkasya’ya kadar Müslüman halkların devrime katıldığını, Ekim’in Rusların olduğu kadar Müslüman halkların da devrimi olduğunu belirtti. Bugün Müslüman halkları tekfircilikle ve gericilikle özdeşleştirip, bu halkların modernliğe ulaşamayacağını düşünenlerin gafletini görmek için Ekim Devrimi ile Müslüman halkların modernliği de aşarak sosyalizme ulaştığını hatırlamanın yeterli olduğunun altını çizdi. Bakû Kongresi örneğini aktararak, devrimin Müslüman ülkelerden Uzakdoğu’ya kadar doğu halklarına ulaşmak için büyük bir çaba gösterdiğini vurguladı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin, modern tarihte adında bir ulusa ya da coğrafyaya dair bir ibare taşımayan tek devlet olduğunu hatırlatan yoldaşımız, devrim döneminde Rusya’ya dönen Lenin’in ve Trotskiy’in, bir ay arayla ve birbirlerinden habersiz olarak, yaptıkları ilk konuşmaları “sosyalist dünya devrimi” çağrısıyla sonlandırdığını, bu çağrının mücadele şiarımız olmayı sürdürdüğünü belirtti.
Son sözü alan EEK temsilcisi, Ekim Devrimi’ni önder kadrolarının en büyük yenilgilerde dahi umutsuzluğa kapılmadan, azimle mücadeleye sarıldığını hatırlatarak en zor şartlar altında dahi dünya devrimine ulaşana kadar yılgınlığa kapılmama çağrısında bulundu.
Konferansın son oturumunda bildirgeler tartışıldı ve oylandı. Tüm konferans katılımcılarının grevleri yasaklanan Şişecam işçilerinin yanında olduğunu belirten bildirge, yoğun alkışlarla ve oybirliği ile kabul edildi.
Bunun dışında konferansta mültecilerle dayanışma konusunda bir bildiri, Kazakistan işçi hareketinin ezilmesine karşı bir karar, Yunanistan’da siyasi tutsakların yasal haklarından yoksun bırakılmasına son verilmesini savunan bir karar, Latin Amerika üzerine PO tarafından verilen bir karar, Konferans’ın bütün önemli noktalarını özetleyen ve talepler yapan Sonuç Bildirgesi ve Ekim devrimini selamlanmayan ve bugün de özü itibariyle geleceğe ışık tutmakta olduğunun altını çizen bir 100. yıl bildirisi Konferans’ın en güncel kararlarıydı.