Torbadan ne çıkıyor?

Sermaye sahipleri yeni bir saldırıya başladı, üstelik memleketi demokratikleştirdiği iddia edilen AKP hükümeti eliyle. Buna karşılık AKP hükümetinden emekçiler yararına herhangi bir gelişme beklemenin anlamsız olduğunu hâlâ anlamayan bir sürü “solcu” var bu ülkede. Ekonomi ile siyaseti birbirlerinden apayrı şeylermiş gibi ayırmanın, yani daha doğrusu demokrasiyi ekonomi politikalarından bütünüyle koparıp sadece soyut bir özgürlük söylemine indirgemenin varacağı sonuç olsa olsa budur. Elbette ki sorun burada bitmiyor, mesele böyle kavranınca solcu olmanın ekseni de üretim ilişkilerini sorun haline getirme perspektifinden, yani sınıf mücadelesinden uzaklaşıyor.

Bunun en güzel örneği şimdilerde çıkarılmaya çalışılan torba yasadan başka bir şey değil. Nerdeyse her konuda “en ileri demokrat” kesilen AKP hükümeti, söz konusu olan işçi ve emekçilerin hakları olunca sermayenin ihtiyaçları dışında başka bir şey düşünmüyor. Üstelik liberallerin demokrasi diye anladıkları “müzakere, danışma” gibi şeylere de ihtiyaç duymuyor AKP hükümeti, ama tek bir liberalden bile bir itiraz yükselmiyor. Demokrasi diye çığlıklar atmalarının altında nasıl bir ikiyüzlülük olduğu böylece ortaya çıkıyor aslında.

Torba yasada çalışma yaşamına ilişkin yapılan değişikliklerin temel hedefi, güvencesizleştirmenin ve esnek çalışmanın yaygınlaştırılması. Esneklik zaten emeğin, üretim sürecinin gereklerine, işin ve işyerinin ihtiyaçlarına ve sermayenin isteklerine göre uyum sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesinden başka bir şey değildir. Bunun emekçiler açısından tam bir sömürü düzeni olduğu apaçık. Örneğin bu yasayla ‘kısmi süreli’, ‘çağrı üzerine’ çalışma gibi nedenlerle bir ay içinde sigortası eksik yatmış olan bir emekçinin sigortasını ‘30 tam güne’ kendi cebinden tamamlaması isteniyor. Düzenleme ile 18-29 yaş arası erkekleri istihdam edenlerin sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarının, işe alındıkları tarihten itibaren İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması yoluna gidiliyor. Böylece işsizlere ödenmesi gereken fon gelirleri işverenlere aktarılıyor. İlk bakışta “istihdamı teşvik” gibi algılanabilecek bu uygulama sonucunda 30 yaş ve üzeri çalışan işçilerin işe alınması neredeyse imkânsız hale gelecek. Yeni işçi alımını kolaylaştırmak gerekçesiyle ilk defa işe girişlerde iki ay olan deneme süresi dört aya çıkıyor. Yasa komisyonda görüşülürken ‘25 yaş’ sınırı kaldırılarak, yerine ‘ilk defa işe girenler’ ifadesi konuldu. Böylece yaş sınırı olmaksızın, ilk defa işe girenler için halen iki ay olan deneme süresi dört aya çıkarılıyor. İşverenin işi dört aylık bir iş ise sürenin sonunda işçi kapının önüne konulabilecek. Bir sonraki gittiği işyerinde de ‘ilk defa işe giren’ işçi muamelesi görecek, burada da dört ay deneme süresine tabi olacak. Böylece yıllarca stajyer konumundan kurtulamayacak. Torba yasa ile güvencesizleştirmenin ve esnek çalışmanın kamuda da yaygınlaştırılmaya çalışıldığı ve 4/C türü istihdamın daha fazla artacağı apaçık. Performans ve disiplin hükümleriyle birlikte kamu istihdamı da esnekleştirilecek ve piyasa ile uyumlu bir istihdam politikası benimsenecek.

Torba yasayla, çalışanların zaten sürekli tırpanlanan haklarının bir kısmının daha ellerinden alındığını söylemek yanlış olmaz. Böylece emekçiler arasındaki rekabet de derinleştirilecek ve bu durum örgütlenmeyi de zorlaştıracak. Hatta mücadeleci bir sendikacılığın etkisinin kırılacağını, bunun yerine yandaş ve işbirlikçi sendikacılığın gelişeceğini söylemek mümkün.

AKP’nin demokratlığın yanından bile geçmediği tamam da, bütün bunlara itiraz etmeyen, bu yasaya karşı emekçileri örgütlemeye girişmeyen partilere sol/sosyalist denilebilir mi?