Çorum katliamının yıldönümünde mezhepçiliğe, faşizme ve emperyalizme karşı mücadeleyi yükselt!

12 Eylül askeri darbesinin taşlarının döşendiği 1980 yılında, emekçi halka ve Alevilere yönelik gerçekleştirilen saldırılardan biri olan Çorum katliamının 43. yıldönümündeyiz. Çorum katliamı, Amerikan emperyalizminin yükselen işçi sınıfı hareketinin önüne geçebilmek amacıyla kurduğu ve beslediği kontrgerilla çetelerince düzenlenen birçok katliamdan yalnızca biriydi.

Adım adım örülen askeri darbe, hükümetin ve patronların imdadına yetişene kadar, ardı arkası kesilmeyen grevler ve eylemler nedeniyle siyasete ağırlığını koyan işçi sınıfı, meclisten istemediği anlaşmayı geçirmeyecek, ülkeyi adeta fiilen yönetecek kudrete sahipti. Ne ABD ile yapılan işbirliği anlaşmaları, ne işçi sınıfına karşı alınan “ekonomik önlemler” uygulanabiliyordu. Çıkarılan yasaların, bekletilen anlaşmaların uygulanabilmesini sağlayan askeri darbeye giden yolu döşeyen katliamlardan biri olan Çorum katliamında, onlarca insanımızın devlet gözetiminde ölüme terk edilmesi, işçi sınıfı ve emekçi halkın mücadelesine bir gözdağı niteliği taşıyordu. 28 Mayıs’tan başlayarak bir aydan fazla süre boyunca devam eden saldırılarda, 57 insanımız hayatını kaybetti. Katliamın azmettiricilerinin kim olduğu hiçbir zaman aydınlatılmadı, failleri cezalandırılmadı.

Devlet gözetiminde katliam

MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak’ın Ankara’da öldürülmesi ile baş gösteren olaylar, Çorum’daki saldırılara bahane edildi. MHP’lilerin camiye bomba atıldığı yalanını devreye sokmasıyla Çorum’un Alevi mahallelerine faşistlerin saldırıları başladı. En ufak bir işçi grevine onlarca aracıyla intikal eden, üniversitelerde beş kişiyi yan yana görünce dağıtmaya yeltenen kolluk güçleri, Çorum’da bir buçuk ay boyunca saldırılara müdahale etmedi. Devlet, saldırılara göz yumarak Alevileri ve emekçi halkı kendi kaderiyle baş başa bıraktı, halkın faşistlere karşı kurduğu barikatları valilik eliyle kaldırmaya çalıştı. Halkın böylesine göz göre göre ölüme terk edilmesi, katliamın kontrgerilla çeteleri tarafından, fakat devlet gözetiminde yapıldığının kanıtıdır.

NATO’dan çık, NATO’yu yık!

Bugün 1980 darbesine giden yolda yaşanan katliamları birer mezhep çatışması gibi anmak, yeni katliamlara karşı koyabilmenin önüne geçer. Katliamın ne amaçla yapıldığının iyi anlaşılması, Türkiye’de yuvalanan kontrgerilla örgütlerinin siyasi uçlarının takip edilmesi hayatidir. 1960’ların sonlarından itibaren doğrudan NATO tarafından kurulan ve eğitilen kontrgerilla kuvvetlerinin siyasi ucu MHP’dir. Bugün MHP’nin içinden çıkan partilerle birlikte Türkiye’de faşist ve faşist gelenekten gelen en az dört parti var. Faşizm tüm dünyayı tehdit eden yükselen bir tehlike. Üstelik faşizm tüm dünyada yükseliyor. Çorum katliamında olduğu gibi hayatlarımızı koruyabilmek için faşizme karşı mücadele nasıl bir zorunluluksa, faşist çeteleri kendi amaçları için kurup besleyen NATO’ya ve emperyalistlere karşı mücadele de aynı ölçüde zorunludur. Bir NATO ülkesi olan Türkiye’de bizlere düşen görev, burjuva ittifaklarını desteklemeyi reddetmek, emperyalizme karşı NATO’dan çıkılmasını ve tüm emperyalist askeri üstlerin derhal kapatılmasını savunmaktır.

Faşistlerin, kontrgerilla örgütlenmesinin ve NATO’nun bu kanlı geçmişi ortadayken, hangi seçim ittifakı içerisinde olursa olsun, faşist partileri ve onların temsilcilerini iktidar ortağı yapacak her oy, emperyalizmi ve bu gerici güçleri gerektiğinde yeni katliamlar konusunda cesaretlendirecektir. Faşizme karşı gerçek bir mücadele, burjuvaziden ve emperyalizmden bağımsız bir birleşik işçi cephesi ile mümkündür.