Sürekli savaşa karşı sürekli Newroz, sürekli serhıldan!


“(…) Îda destê zordar û îstmar

Neyê, negîje ser me,

Em ber bi asoya ronak bin (…)

Böyle yazmış Kürtlerin saygın şairlerinden Ebdula Goran, yıllar önce henüz 1958 yılında “Çîroka Biratiyê” (Kardeşlik Öyküsü) şiirinde sanki 2012 Newroz’unu tanımlar gibi. Şöyle diyor: “Artık despotların, sömürgenlerin eliyle gelen bayram/Gelmesin ilişmesin bize/Aydınlık bir ufka dönelim.” Kürt halkı da, İstanbul’da verilen bir şehide (Hacı Zengin), bölgede ve başka yerlerde yüzlerce insanın yaralanmasına, Ahmet Türk’ün bir polis yumruğuyla darp edilmesine, iki yüzü aşkın insanın gözaltına alınmasına rağmen aynen öyle yaptı.

Devrimci Demirci Kawa’nın çocukları yüzbinleriyle, milyonlarıyla despotların ve sömürgenlerin/sömürgecilerin belirlediği günde değil, kendi istedikleri günde, kendi meşru ve haklı taleplerini sonuna kadar haykırdılar. Burjuvazinin ve AKP’nin ancak psikanalitik bir inceleme konusu olabilecek nitelikteki “erken Newroz” takıntısı/obsesyonuna bağlı tehditleri, gözdağları ise kendi başlattıkları Newroz savaşlarının her cephesinde; İstanbul’da, Şırnex’te (Şırnak), Colêmerg’de (Hakkâri), Dersîm’de, Adana’da ve daha onlarca yerde kendi gaz bombaları ile birlikte gaz olup uçtu, geriye ise destansı bir direnişin silinmeyecek sloganları, zılgıtları, şarkıları, kareleri kaldı. Bunların en görkemlisini, Amed’dekini özellikle anmadan geçmek haksızlık olur. Amed’de bir milyonu aşkın Kürt, yasakları, barikatları, panzerleri fiili bir müdahale ile aşarak günü, egemenlerin pek sevdiği deyimle “isyan provası”na, Kürt hevallerimizin şahane deyişiyle “serhildana bi heybet”e, yani heybetli/görkemli başkaldırıya dönüştürdüler. Bu sahneyi ise esprili zekâsıyla halkının gönlünde taht kurmuş dostumuz BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş meydan okuyarak veciz biçimde şöyle ifade etti: “Bak AKP Bak, İşte Burası Newroz!” Biz de onun müsaadesiyle futbol terminolojisinden (Bkz. Taraftarların özgüveni yüksek “İşte Taraftar İşte Şampiyon!” sloganı) bir ilhamla ek yapalım: “Bak Burjuvazi Bak, İşte Kürt Halkı, İşte Serhildan!”

Kürt emekçi kitleleri bayramlarını nice bedellerle alanlarda, meydanlarda panzer, gaz bombası ve mermi eşliğinde kutlarken, Kürt burjuvazisi de sınıf kardeşleri Türk burjuvazisi ile sadece İstanbul’un değil, dünyanın en lüks otellerinden Çırağan (Kempinski) Sarayı’nda GÜNSİAD’ın (Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği) verdiği “Nevruz Resepsiyonu”nda kokteyllerle, kanepelerle, lüks yiyeceklerle kutluyordu. Bir Kürt’ün öldürüldüğü, 100’ünün yaralandığı kanlı günün ardından birazcık onuru olmuş olsa daveti iptal etmesi gereken GÜNSİAD başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu ise göstermelik bir “keşke olmasaydı” mealinde konuşma yaparak kendisinin ve Türk sınıf kardeşlerinin vicdanını rahatlatmakla yetiniyordu. Referandumda Kürt halkını ve temsilcilerini arkadan hançerleyen Kürt patronlarından başka bir hareket beklemek de zaten mümkün değil, ancak orada bir sahne var ki bu sefer de bize “keşke olmasaydı” dedirtiyor. Çok sevdiğimiz, saydığımız, her fırsatta yaşamına ve örnek mücadelesine referans yaptığımız “fikir gerillası” Kürtlerin deyişiyle Mamoste İsmail Beşikçi de o resepsiyonda bulunmuş ve Newroz ateşini yakmış. Bir de konuşma yaparak: “Devletin Kürtlerin bir burjuvazisinin oluşmasını kasıtlı olarak engellediğini, Kürt burjuvazisinin gelişmesinin demokratik gelişime katkısını” vurgulamış. Mamoste bizi bağışlasın ama, umalım ki bu sahne sadece bir dalgınlık ve aşırı bir kibarlık (Hoca gerçekten de kimseyi kıramayacak denli kibardır) sonucu olmuş olsun.

Bu arada egemenlerin “yeni” Kürt politikası da yandaş medya Zaman ve candaş medya Taraf eli ile deklare edildi. Şöyleymiş “yeni” dedikleri politika: “Yeni Oslo süreci yok. Öcalan devre dışı. Muhatap BDP. Arabulucu Barzani.” Tabii KCK operasyonları, 6 bin BDP’linin,  aydınların, gazetecilerin, avukatların tutuklanması, alternatif işbirlikçi Kürtlerin pazarlanması ve daha nice oyunlar tutmadı, üstüne üstlük bir de kontrgerilladan fırçalar yendi. Artık imaj ve makyaj düzeyindeki değişikler ve söylemler bile son noktasına geldi. Bu yeni değil, neredeyse 100 yıllık “otantik” “imha, inkâr ve asimilasyon” politikasına karşı Kürt halkının ne yapacağını Özgür Gündem gazetesi 22 Mart sayısında sürmanşetin altında son derece veciz biçimde ifade etmiş: “Kesintisiz Serhıldan”, yani buna da bir ekleme yapacak olursak: “Kürt Halkına Sürekli Savaşa Karşı, Sürekli Serhıldan, Sürekli Kürt Devrimi!” Tekel işçisi kardeşlerimizin öğrettiği “Her Yer Tekel, Her Yer Direniş” dersi gibi, bu kez Kürt halkı Türküyle, Kürdüyle, TÜSİAD’ıyla, GÜNSİAD’ıyla, ellerindeki şampanya kadehleriyle resepsiyonlarda birleşen burjuvaziye inat herkese öğretiyor: “Her Gün Newroz, Her Yer Serhıldan!”

Bu Yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2012 tarihli 30. sayısında yayınlanmıştır.