Sloganımızı çalabilirsiniz ruhunu asla!

Sloganımızı çalabilirsiniz ruhunu asla!

Ekrem İmamoğlu “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diyerek Çağlayan’da mahkemeye ifade vereceği gün için herkesi eyleme çağırdı. Ümit Özdağ tutuklandıktan sonra taraftarları “kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” sloganları atıyor, sosyal medyada sağa sola “haklıyız kazanacağız” yazıyor. Tersine dünya! Müteahhit Ekrem İmamoğlu, sosyalist şair Brecht’in dizelerinden esinlenerek kamu emekçilerinin eylemlerinde atılmaya başlanmış sonra tüm işçi sınıfına mal olmuş bir sloganı çalıyor. Karşı-devrimci Ümit Özdağ ise 1908 Hürriyet devriminin sloganına, Grup Yorum’un 1 Mayıs marşıyla dilden dile yayılan sözlere çökmeye çalışıyor. Bunların hepsi bizim sloganlarımız, işçi sınıfının, emekçilerin, devrimcilerin sloganları! Ne güzel işte sloganlarımız yayılıyor diye düşünemeyiz. Burjuvaların, gericilerin, faşistlerin sloganlarımızın içini boşaltmasından hoşnut olamayız. 

Biz pankartlarımıza “kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” yazdık, bu sloganı 1 Mayıs meydanlarında, sınıf mücadelesi meydanlarında haykırdık. Her zaman peşine kahrolsun emperyalizm ve Siyonizm diye ekledik! Başımıza geleceği biliyoruz çünkü… Ümit Özdağ, İttihat ve Terakki’ye sahip çıkıyor. Ama onun devrimci dönemine değil karşı-devrimci dönemine elbette. Yani İttiihat ve Terakki’nin Hürriyet devrimine yüz çevirip, işçi sınıfının grevlerini ve örgütlenmesini yasakladığı, Alman emperyalizminin himayesinde müstebit bir rejim kurduğu dönemine… Hakkını da veriyorlar doğrusu. Daha dün 2023 seçimlerinde istibdad rejiminin içişleri bakanı olmak için pazarlık eden o! Gazze’de soykırım sürerken İsrail Siyonizminin ekmeğine yağ süren Arap düşmanlığını pompalayan, her fırsatta iktidarı eleştiriyorum kisvesi altında Filistin davasını gözden düşürmeye çalışan o! Uğradığı haksızlığa karşı çıkarız ama bu adamı ve partisini asla hürriyet mücadelesinin bir bileşeni olarak görmeyiz. Sol içinde öyle görenlere de hayret ediyoruz.

Ne yazık ki İmamoğlu işçi sınıfının ve solun sloganlarının içini boşaltmakta çok daha etkili.  Kendisi hakkında istibdadın ısmarlamasıyla açılmış bir soruşturmaya karşı halkı ona destek vermeye çağırıyor. Görüntü bu. Ama içerik seçim mitingi! Kendi imzasıyla bir çağrı bildirisi yazıyor “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” diye söze başlayıp meseleyi, Cumhurbaşkanı adaylığındaki rakibini alt etmek için ortaya atılan ön seçime getiriyor. “Ya ben ya hiçbiriniz” demeye getiriyor. Elbette onun da uğradığı haksızlığın karşısındayız. Ama yüzüne taktığı maskeyle emekçi halkı kandırmasına da izin veremeyiz. O slogan kapitalizmin yaydığı bireysel kurtuluş hülyasını reddetmeyi anlatır. Sınıf dayanışmasını savunur, işçi sınıfını örgütlü mücadeleye çağırır. Müteahhit İmamoğlu’nun bunlarla ne ilgisi olur? Emekçi halkın derdiyle dertleniyor olsa başında olduğu Büyükşehir’de aylarca direnen işçilerin yanına bir defa olsun uğrardı. Yalandan bile olsa gelip de işçilere “Halledeceeezzz, yapacaaazzz, edeceeezzz” demedi. Öyle sınıf bilinçli bir kapitalisttir Ekrem İmamoğlu… Defalarca Çatalca’ya geldi bir defa olsun Polonez işçileriyle aynı kadraja girmedi.

Peki onunla aynı kadraja gireceğim diye omuz omuza mücadeleye giren sosyalistlere ne demeli? Ekrem İmamoğlu’nun arkasına dizilen solcular en iyi niyetli yorumla bunu baskı rejimine karşı bir sorumluluk olarak görüyorlar. Oysa gerçekte CHP içindeki kavgada Mansur’un karşısında Ekrem’in safında dizilmiş oluyorlar. Aynı sosyalistlerin daha önce Ankara seçimlerinde de Mansur’un arkasında dizilmiş olmaları ise en hafif deyimle trajikomik. Yine itiraz edecekler biliyorum. “Tek adam” rejimine karşı, “faşizme” karşı diye başlayan aynı cümleleri duyacağız yine. Bu cümleler Mustafa Sarıgül için de kuruldu. Ekmeleddin için de kuruldu. Muharrem İnce için de kuruldu. Nihayet Kemal Kılıçdaroğlu için de kuruldu. Gerekçeler aşağı yukarı hep aynıydı. Bu cümleler eyleme döküldüğünde ise kazanan her seferinde istibdad rejimi oldu! Ekrem İmamoğlu’nun farklı olacağına sizi inandıran şey nedir? Yoksa düzen siyasetinden kopamayışınızın sebebi devrime olan inançsızlığınız, işçi sınıfına uzaklığınız, emekçi halka güvensizliğiniz olmasın?

Burjuvalar sloganlarımızın lafzını çalabilir, emekçi ve devrimci ruhunu asla! Biz alanlarda “kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet” demeye devam edeceğiz. Arkasından Amerikan ve İngiliz emperyalizmine, Avrupa Birliği’ne lanet okuyacağız! Yıkılsın Siyonist İsrail diyeceğiz! Çünkü emperyalizmin gölgesinde bir hürriyet mücadelesi olmayacağını biliyoruz. Hürriyet işçilerle gelecek diyeceğiz. Çünkü işçi sınıfına güveniyoruz. İstibdada karşı “iş, aş, hürriyet” diyerek direnen Polonez işçisi, grev yasaklarını grevle yırtıp atan metal işçileri yüzümüzü kara çıkarmadı. Biz düzen muhalefetinin müteahhitleriyle değil geçmişte hangi partiye oy vermiş olursa olsun ekmeği için örgütlü mücadelede birleşen işçi ve emekçilerle birlikte haykıracağız: “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2025 tarihli 185. sayısında yayınlanmıştır.