Kıbrıs kimsenin plakası, yavrusu, kumarhanesi, kara para aklama merkezi ya da uçak gemisi olamaz! Kıbrıs Kıbrıslılarındır!

Kıbrıs kimsenin plakası, yavrusu, kumarhanesi, kara para aklama merkezi ya da uçak gemisi olamaz! Kıbrıs Kıbrıslılarındır!

19 Ekim’de KKTC’de yapılan seçim Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) adayı Tufan Erhürman’ın eski Cumhurbaşkanı Ersin Tatar karşısında yüzde 62’ye yüzde 35’lik ezici galibiyetiyle sonuçlandı. Ersin Tatar doğrudan Ankara tarafından destekleniyordu. 2020’deki seçimlerde Ankara, Lefkoşa Büyükelçiliği’ni Tatar’ın seçim bürosuna çevirmiş, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı adaylıktan çekilmesi için tehdit edecek kadar baskıları arttırmış nihayet Ersin Tatar’ın seçilmesini sağlamıştı. Bu seçimlerde ise Tatar’a külliye adı altında bir saray yavrusu inşa eden, Mesut Özil’i seçim kampanyası için adaya gönderen, Cübbeli Ahmet Hoca’dan seçim duası alan Ankara’nın baskıları ters tepti. 

Kıbrıslılar neden “kurtaranlar”dan kurtulmaya çalışıyor?

Adanın yerlisi olan Türk Kıbrıslılar öteden beri Ankara’nın baskılarına karşı çıkmıştır. Çünkü anlatılan Türkiye’nin 1974’te adadaki Türklerin canını, malını, ırzını kurtardığıdır. Oysa 1974’ten bugüne ve özellikle 1983’te KKTC adını aldıktan sonra adanın kuzeyi kontrgerilla ve mafya cinayetleriyle, kumarhane ve fuhuşla anılır olmuştur. Ankara’nın egemenliğini perçinlemek için yasa dışı ve gayrimeşru şekilde yürüttüğü Anadolu’dan Kıbrıs’a göç politikasıyla adaya her türlü kirli ve gayrimeşru faaliyet de ihraç olmuştur.

Kıbrıs’a göçün yasa dışı ve gayrimeşru olduğunu biz söylemiyoruz. Ankara’nın ve Londra’nın muteber adamı ilk KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın kendisi de vaktiyle bunu itiraf etmiş. Anadolu’dan göç edenler Rumlardan alınan arsa ve evlerin tapusunu almak için bastırdığı hatta eylemler yaptığı bir dönemde Rauf Denktaş, Trabzonlu bir göçmenin tapu isteriz diyerek basına verdiği bir demeçle ilgili “Biz dünyaya Trabzon’dan göçmen getirdik demiyoruz, demediğimiz halde bunlar böyle konuştuğundan, gazeteciler de bunları habermiş gibi yazdıklarından, Rumlara mütemadiyen propaganda malzemesi çıkıyor.” diyerek adeta isyan etmiştir. Evet göçmen getirdik demezler çünkü göçmen getirmek yasa dışıdır, gayrimeşrudur, koloniciliktir yani sömürgeciliktir… Ama söylemediğiniz, yapmadığınız anlamına gelmez. Ankara’nın koloniciliğinden en çok mustarip olanlar da Rumlar’dan önce adanın yerli Türk nüfusu olmaktadır. Hal böyle olunca “yavru vatan” edebiyatı da Türk Kıbrıslılara hiç ama hiç sempatik gelmemektedir. 

Türkiye ekonomisi batıyor, Kıbrıs’ı kendisiyle birlikte batırıyor

Özellikle 2020 seçimlerinden sonra Türkiye’de iktidarın ekonomi politikası sonucu Türk Lirası hızla değer kaybedince, Türk Lirası kullanmak zorunda olan KKTC ekonomisini de kendisiyle birlikte dibe çekmiştir. Kuzey Kıbrıs’ta yoksulluğun artması yerli Kıbrıslıların yanı sıra göçmenlerin de tepkisini çekmeye başlamıştır. CTP’li Tufan Erhürman da bu durumdan herkese pasaport vadederek sonuna kadar faydalanmış görünmektedir. Pasaport vadetmek Erhürman ve CTP’nin “federasyon” programıyla uyumludur. Zira federasyon, Kıbrıs’ın güney ve kuzeyinin federatif bir zeminde yeniden birleşmesini ve toplu şekilde Avrupa Birliği’ne (AB) girmesini ima etmektedir. Erhürman’ın AB pasaportu vaadi çok açıktan ve sık dillendirilmese de ve pek gerçekçi olmasa da yerlilerden sonra göçmen seçmenin de Ankara’dan, önce ekonomik sonra da duygusal bir kopuş yaşamakta olduğu açıktır.  

Ankara kaybetti ama Kıbrıslılar da kazanamadı

Yıllar süren gayrimeşru göç politikasının ardından KKTC’nin nüfusunun çoğunluğu artık göçmenlerden oluşmasına rağmen, bu çoğunluk ya sandığa gitmemiş (yüzde 67,3 katılım oranı KKTC tarihinin en düşük oranlarından biridir) ya da Ankara’nın kuklası olarak gördüğü Tatar’dan CTP’ye doğru yüzünü çevirmiştir. Tatar’ın ve onunla birlikte Ankara’nın yaşadığı hezimetin sebebi budur. Bu hezimetin ardından Ankara’dan iki ayrı tepki yükselmiştir. MHP lideri Devlet Bahçeli katılımın düşüklüğünden dem vurarak Tatar’ın partisi UBP’nin halen çoğunluk olduğu meclisinin seçim sonuçlarını geçersiz ilan etmesini ve Türkiye’ye katılma kararı almasını savunmuştur. Bahçeli, KKTC’nin 82. vilayet olarak ilhak edilmesini savunurken Erdoğan ve AKP kanadı seçim sonuçlarını meşru kabul ederek Tufan Erhürman’ı Ankara siyasetine angaje etme yoluna gitmiştir.

Kıbrıs kimsenin plakası, yavrusu, kumarhanesi, kara para aklama merkezi ya da uçak gemisi olamaz! Kıbrıs Kıbrıslılarındır!

Tufan Erhürman ise çoktan Ankara’ya angajedir. KKTC seçimleri çokça CTP’nin federasyon programı ile UBP ve Ankara’nın iki devletli çözüm programının yarışması olarak nitelenmiştir. Oysa Tufan Erhürman aslında seçimden önce kendi federasyon programının, özünde iki devletli çözümden farklı olmadığını hep söylemiştir. Seçimlerin ardından da Ankara’da ayrı bir dış siyaset izlemeyeceği konusunda yemin ederek Ankara’ya biat etmiştir. Bu şekilde 2022 seçimlerinin kaybedeni Ankara’nın sömürgeci siyaseti ve UBP olsa da kazananı Kıbrıslılar olamamıştır. Zira KKTC nasıl sömürgeci siyasetin gözünden devlet olarak yavru muamelesi görüyorsa, KKTC’nin siyaseti Türkiye’deki düzen siyasetinin yavrusudur. Göz önünde demokratik seçimler yapılıyormuş gibi gözükse de bu seçimlerde yarışanlar birbirlerinin gözünü oyarcasına sert tartışmalar yürütüp seçmeni kutuplaştırsalar da seçimlerin sonucu halkın payına düşen mevcut düzenin devamı, bu düzenin hâkim sınıfların gemisini yürütmeye devam etmesidir.

Ankara’nın Kıbrıs davasının gerçek yüzü

Kıbrıs’ta çözüm Kıbrıs’ın Kıbrıslılara bırakılmasıdır. Bunun için emperyalist güçlerin Avrupa Birliği ve İngiliz emperyalizmin, onlarla birlikte garantör sıfatı altında adada gayrimeşru bir hakimiyet kuran Türkiye’nin ve Yunanistan’ın da adadan çıkması gerekir. Türkiye adadan çıksın dediğimizde kimse 1974 Barış harekâtının kahramanlık edebiyatı ile karşımıza çıkmasın. O harekâtın İngilizlere ve yedi düvele karşı değil İngilizlerin icazetiyle yapıldığını bizzat Ecevit’in ağzından dinlesin. Ayrıca Kıbrıs Adası’nın kaderinin Türkiye için salt bir güvenlik problemi olarak sunulması da sadece ada halkının değil Türkiye ve tüm bölge halklarının güvenliğine en başta kasteden politikadır. KKTC olmazsa Türkiye Akdeniz’e açılamaz diyorlar. Oysa bugün KKTC’deki İngiliz üsleri var olduğu ve Türkiye NATO üyesi kaldığı sürece esas Türkiye bu şekilde Antalya plajlarının ötesine geçemez.

Kimse KKTC’de Ankara’nın politikasının İsrail’le kavga içinde olduğunu da söylemesin. Hayat tersini söylüyor çünkü. Adadaki İngiliz üsleri Ağrotur ve Dikelya, Siyonist soykırım saldırısına her türlü desteği vermiş ve Gazze’ye ölüm yağdırmışken Kıbrıs Adası’nın bir ok gibi işaret ettiği İskenderun limanından İsrail’e petrol akışı hiç kesilmemiştir. KKTC’nin tanınmasının Türkiye’nin Filistin açıklarında keşfedilen enerji yataklarında hak iddia etmesini kolaylaştıracağı açıktır ama bunu İsrail karşıtlığı zannetmeden önce Mavi Vatan şampiyonu Cihat Yaycı gibi amirallerin İsrail’le enerjiyi paylaşmak için sundukları projelere bakın! Şimdi Erdoğan, Trump’ın Gazze’deki mütareke planının altına imza attıktan sonra Tufan Erhürman’a çiçek uzatıyorsa bundan çıkarılacak sonuç bellidir. Emperyalizme ve Siyonizme karşı Mavi Vatan sloganının bir palavra olduğu ortaya çıkmıştır, geriye emperyalizm ve Siyonizmle birlikte pazarlık masasına oturmak kalmıştır.

Ne federasyon ne ilhak ne Avrupa Birliği… Çözüm Bağımsız Birleşik Sosyalist Kıbrıs!

KKTC’deki yavru düzen siyaseti aynen Türkiye’deki gibi onca kavganın ardından gerçek sorunların gerçek çözümlerine dair hiçbir şeyin söylenmediği ve yapılmadığı bir sonuç vermiştir. Gerçek sorun adanın ve ada halklarının birliğidir. Bu birlik emperyalizm ve sömürgeci güçler adadan çıkmadıkça, en önemlisi de İngiliz üsleri kapatılmadan ve İngiliz emperyalizminin gasbettiği topraklar ada halkına iade edilmeden sağlanamaz. Kıbrıs ekonomisi için çözüm Türkiye’nin kara para, kumar ve fuhuş cenneti olmaktan çıkıp Avrupa’nın kara para, kumar ve fuhuş cennetine dönüşmek olamaz. Kıbrıs’ın güvenliği adanın jeopolitik konumunun dış güçlere batmaz uçak gemisi olarak pazarlanmasıyla değil adanın bir uçak gemisi olmaktan çıkarılmasıyla sağlanabilir. Kıbrıs ne Rumun ne Türkün ne İngilizindir! Kıbrıs, Türk ve Rum tüm Kıbrıslılarındır! Adanın kaderi Kıbrıslılara bırakılmalıdır! Kıbrısları kurtaracak ve birleştirecek çözüm ne konfederasyon ne federasyon ne iki devletli çözüm ne Türkiye’ye ilhak ne Avrupa Birliği’dir. Çözüm Birleşik Bağımsız Sosyalist Kıbrıs’tır! Bu çözümle adanın kaderinin emperyalizmin, Siyonizmin ve sömürgeciliğin elinden kurtarılması tüm emperyalist zincire karşı hürriyet isteyen tüm Batı Asya halklarının da çıkarınadır!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2025 tarihli 194. sayısında yayınlanmıştır.