Perfetti'den bir işçi: Yolumuza tümsekler çıksa da vazgeçmeyeceğiz hakkımızı söke söke alacağız
Merhabalar, ben Perfetti Van Melle fabrikasında çalışan bir kadınım. 10 yılı aşkındır bu şirkette çalışmaktayım. İlk çalışma yıllarımda bu şirket bana iyi bir firma gibi gelse de çok geçmeden anladım ki sadece kendi kuralları olan bir firma ve bu firmayı bu hale getirenler ise kendi çıkarlarından başka hiçbir şeyi düşünmeyen, yıllarca biz bir aileyiz yalanı altında emekçileri oyalayan yönetici ve insan kaynakları grubu.
Asla çalışanların dinlenmediği, sorunlarımızın göz ardı edildiği bir iş yeri burası. Burada hamile olmak zor, hasta olmak zor, engelli çalışan olmak zor, engelli çalışanlara önem verilmez öncelik sağlanmaz çünkü burada çalışan insanlara değer verilmez.
Biz sorunlarımızı kimseye anlatamıyoruz kimse ile konuşamıyoruz. İnsan kaynakları, yönetici grubu hiçbir şekilde bizi dinlemiyor. Fabrikayı ayakta tutan emekçilerin ötekileştirildiği, memur grubunun ise yüceltilip sırtının sıvazlandığı bir iş yeri burası. Bize ait dolapların denetimler sırasında fotoğrafı çekilir, bize sormadan neden çekiyorsunuz dediğimizde cevap yok. Yıllardır çalıştığımız halde, asgari ücretin biraz üstünde aldığımız maaş yetmez oldu itiraz ederiz, bizi alaya alır gibi cevaplar verilir. Tüm bu sorunlar artık canımıza tak etti ve arkadaşlarımızla birlikte sendikalaşmaya karar verdik.
Arkadaşlarımızla birlikte Tek Gıda-İş Sendikası ve sendikanın örgütlenme uzmanı Yunus Durdu ile tanıştık. Örgütlenmeye başladık ve çalışma bakanlığı tarafında verilen yetkimizi aldık. Bu süreçte patron, Perfetti Van Melle’de görev alan insan kaynakları müdürleri ve formenler bize baskı uygulamaya başladı, bizleri isteğimiz dışında izne çıkarttılar. Benim bir ailem olduğunu unuttular ve çocuklarım, “Anne neden seni izne çıkarttılar?” diye sorduklarında ben işyerimin bana yaptığı bu acizliğe cevap veremedim.
Bu süreçte aynı zamanda temsilci arkadaşımızı da tazminatsız, hiçbir hakkını vermeden, iftira atarak işten çıkardılar. Arkadaşımız eşi ve çocuklarıyla çok zorluk çekti. O zor günlerde arkadaşımız mücadelesini sürdürürken yanında Tek Gıda-İş sendikası ve Yunus Durdu vardı. Kar, kış, soğuk, sıcak demeden kapının önünde hakkını arayan arkadaşımızı yalnız bırakmadılar.
Dışarıda arkadaşımız bu mücadelesini sürdürürken, içeride baskılar bitmek bilmedi. Sürekli ihtar, tutanak, savunma. İçeride patronların elemanları tuvalet saatlerimize bile karışmaya başladılar. Kadınların özel günlerine saygı duymamaya ve sürekli baskı yapmaya başladılar. Hatta bir kadın arkadaşımız kadınsal bir sorun yaşayıp dolabına gitmiş ve o esnada dolabı kilitlenmiş, dolabı için güvenliğe haber veriyor, tabii güvenlik patronun elemanı arkadaşımızın dolabını açmıyor ve kadın arkadaşımızı o halde bırakıyor. Bunlar ne zavallı bir yönetim ve insan kaynakları ki çalışanları bu denli çirkin ve üzücü şeylere maruz bırakıyorlar.
Tüm bu baskılar bizleri yıldırmadı ve asla birlik olmaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz de. Bizler bu yola çıkarken kolay olmayacağını biliyorduk, Tek Gıda-İş Sendikası ve Yunus Durdu sayesinde tüm bu baskılara karşı dimdik durmayı başardık. Bizler ekmeğimizin peşindeyiz ve işimize sahip çıkıyoruz. Vivident, Mentos, Big Babol gibi dünya çapında markaların üretimini yapıyoruz, biz işimize sahip çıkarken iş yerimizde bize sahip çıkmalıydı ama maalesef çıkmadı.
Bizler davamızın peşindeyiz, bizler bu yolda Tek Gıda-İş Sendikasını ve Yunus Durdu’yu tanıdık. Bu zamana kadar işçi emekçileri yalnız bırakmayan Devrimci İşçi Partisi’ni tanıdık. Levent Dölek başkanı, Armağan’ı tanıdık birçok dava arkadaşımız oldu. Bu mücadele bu yol bizim yolumuz, tümsekte olsa bozukta çıksa birliğimizi bozmadan dümdüz devam edeceğiz. Hakkınızı istemeyin çünkü hak istenmez Hak Söke Söke Alınır. Tüm emekçi kardeşlerime selamlarımı iletirim.