Unutmadık! Unutturmayacağız! Zafer Açıkgözoğlu taşerona ve iş cinayetlerine karşı mücadelede yaşıyor!
İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi hastanesinde temizlik işçisi olarak çalışan Zafer Açıkgözoğlu, 17 Ağustos 2014’te bir iş cinayeti sonucu hayatını kaybetmişti. Zafer Açıkgözoğlu’nun ölümünün 10. yıldönümü yaklaşırken İstanbul Tabip Odası (İTO), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Şubeleri ve İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi bir anma eylemi düzenledi. Anma Çapa Tıp Fakültesi Monoblok önünde gerçekleştirildi. Zafer Açıkgözoğlu’nun ölümünden sonra ardında bıraktığı mektup okundu. Zafer Açıkgözoğlu, Nisan 2013’te yağmurlu bir günde iş tanımında bulunmadığı ve görevi olmadığı halde taşeron şirketin baskısıyla laboratuvarı basan kanalizasyon sularının temizlenmesi için görevlendirilmişti. Mikroplu sular içinde kaptığı Hepatit B hastalığı sonucunda karaciğeri iflas etmiş, karaciğer nakli yapılmış ancak iyileşemeyen Açıkgözoğlu bir yıl sonra hayatını kaybetmişti. Açıkgözoğlu’nun ölümü üzerine başlayan dava sürecinde kamu görevlileri yargılanmadı, sadece taşeron şirket temsilcisi yargılandı. Taşeron yetkilisine hapis cezası verildi, ancak o ceza da 12 bin lira para cezasına çevrilip 12 taksitle ödetildi. Bu iş cinayeti taşeron ve kuralsız çalışmanın ölümcül sonuçlarını gösteren bir olaydı. Zafer Açıkgözoğlu ölümünün ardından taşerona ve iş cinayetlerine karşı mücadelenin sembolü oldu. Mesai arkadaşları, sağlık alanının emek ve meslek örgütleri onu hiçbir zaman unutmadı ve unutturmayacak.
Zafer Açıkgözoğlu’nun ardında bıraktığı ve anmada okunan mektubun tam metni:
Biliyorum arkadan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız…
“Ben Nisan 2013’te İstanbul Tıp Fakültesi Acil Cerrahi ve Tramvatoloji Anabilim dalında poliklinikte müşade odalarında temizlik personeli olarak çalışmaya başladım. Çalıştığım birimde hasta yoğunluğu çok fazlaydı dolayısıyla da iş kazalarının yoğunluğu da fazla idi. İşe başlamadan sağlık raporlarımı tamamlayıp taşeron şirkete teslim etmiştim. Yapacağım İş ile ilgili herhangi bir eğitim almadım. Çalıştığım yerde tıbbi ve evrensel çöplerin toplanması ve atılması, paspasla zemin temizliği, hasta yataklarının temizlenmesi, dezenfeksiyonu, tuvalet temizliği ve cam temizliği gibi işleri yaptım. İşe girdikten yaklaşık bir ay sonra tıbbi atıkları torbalarını çöp kutularına boşaltırken elime enfekte enjektör iğnesi battı. Sonucunun ne olacağını bilmediğim için önemsemedim işime devam ettim. Çalışmaya devam ederken çok şiddetli yağmurun yağdığı 14.06.2013 Cuma günü Acil Travmatoloji binasında bir klasik yaşanmış acil hastalara hizmet veren binanın kanalizasyon suları alt katta bulunan Çocuk Beslenme polikliniği ve Mikrobiyoloji laboratuvarını basmıştı. Poliklinikte çalışanlar ve temizlik personelleri hasta dosyalarını kurtarmak için hiçbir güvenlik önlemi olmadan lağım sularının içinde saatlerce kaldık ve hasta dosyalarını kurtarmaya çalıştık. İSKİ tarafından yapılması gereken atık suların temizlenme ve tıkalı kanalların açılması işlemleri temizlik taşeron şirketin sorumlusu tarafından temizlik personellerinin tamamından istendi, içlerinden ben lağımın içine hiçbir güvenlik önlemi alınmadan içine sokulup tıkalı olan kısmın açılması işlemi yaptım. Lağım kapağını açar açmaz bütün lağım suları eline yüzüme püskürdü tüm vücudum ıslandı. Saatlerce ıslak kıyafetlerle kaldım. O gün eve gittiğimde çorba içtim ve tüm vücuduma uyuşma geldi. 4-5 gün boyunca her gün daha da ağırlaşan vücudundaki ağrılar ve kanlı ishal sebebiyle acil dahiliyeye geldim. 21.06.2013 Cuma gününde Acil Dahiliye den yoğun bakıma alınmışım. Bu temizlik işlerini yapan diğer arkadaşlar mide bulantısı kusma ishal şikayeti ile bir kısmı acile başvurmuş, bir kısmı da hastalığı ayakta atlatmıştı. Bana akut hepatit tanısı konmuş. Karaciğerim iflas etmiş, nakil olmam gerekmiş, 26.06.2013 tarihinde de karaciğer nakli gerçekleştirilmiş. Yoğun bakımdan çıktıktan sonra tedavime ayakta devam edildi. İki ay sonra vücudum nakil yapılan organı kabul etmemiş Hastalığım o lağımdan bulaştı, bunu ben biliyorum. Ama şimdi tek isteğim iyileşmek. İkinci nakil başarılı geçsin, başka bir şey istemiyorum. Yaşarsam, malulen emekli olacakmışım. Şimdi bunları düşünemiyorum bile, sonum ne olacak, yaşayacak mıyım bilmiyorum ki! Taşeron İşçileri Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği vasıtasıyla yürütülen dava süreci devam ediyor, hastane yetkilileri bizden daha yüksekler, daha üstünler; belki onlar kazanırlar. Ne karar çıkarsa saygı duyacağız, elden ne gelir ki!”. Karaciğer reddiyle ilgili baskılama tedavisi aldım ancak vücudu tedaviye cevap vermedi. Öldüm.
Biliyorum arkadan iki gün ağlayıp üçüncü gün unutacaksınız. Hayatınıza hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksiniz. Benden önce her sene iş kazasından ölen 1500 kişi gibi SOMA’da ölen 301 işçi gibi… Şimdi diyorum ki iş ekmek buldum diye sevinirken gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması, gerekli eğitimin verilmemesi ve alt yapı eksikliklerin ötürü canımdan oldum. Artık hiçbir işçi bu sıkıntıları yaşamasın... Sizler aynı kurumda çalışmaya devam edeceksiniz. Yaşamak istiyorsanız, sevdiklerinizden mutlu bir yaşam sürmek, evlenmek çocuk sahibi olmak insan olmak istiyorsanız var olan ŞARTLARIN eğitimlerin tamamlanmasını isteyin. Çalışma Bakanlığı başta olmak üzere tüm sorumluların yasalarca cezalarının verilmesi en büyük dileğimdir. Ceza alsınlar ki kimse tekrar bu hataları yapmasın. Son olarak yaşamam için elinden geleni yapan İLGİN Hocaya, hemşirelere tüm personele mesai arkadaşlarıma ve TAŞİŞDER yönetime teşekkür ederim.
Güle güle sevgili arkadaşlarım…”