Metal Fabrikalarından Haberler - Ağustos 2024
İstibdadın OVP’sine karşı ne yumuşama ne de normalleşme! - Gebze’den bir metal işçisi
Merhaba dostlar, ben Gebze’den bir metal işçisiyim. Bundan 1 ay öncesine kadar 2 yıl boyunca Smart Solar Dilovası fabrikasında çalışıyordum, patron Dilovası fabrikasını üretim kapasitesinin yeterli olmadığını belirterek kapatma kararı aldı ve 70 işçiyi işten çıkardı. Aslında olay üretim kapasitesi de değildi, patron devletten 2 yıllık teşvik aldı ve bu teşvikle İzmir'e yine aynı sektörde devasa bir fabrika kurdu, teşvik bitince de olan bize oldu işsiz kaldık. Patronun Gebze, Dilovası ve İzmir Aliağa olmak üzere 3 fabrikası vardı, bu 2 yıllık süreçte de Smart Solar Gebze fabrikasında Birleşik Metal örgütlenince patron da kendince önlem alarak diğer iki fabrikanın iş kolunu enerji olarak açtı. İzmir ve Dilovası Fabrikasına sarı sendika olan TES-İŞ sendikasını getirdi. Bizde istemeye istemeye TES-İŞ sendikasına üye olduk. Sendika hiçbir şekilde yanımızda durmadı ne işten çıkarılırken ne de daha öncesinde. Sarı sendikacılık neyse biz onu her an hissedebiliyorduk. İşten çıkarılıyorduk ve sendika bizimle 1 dk. bile konuşmaya tenezzül bile etmedi gelip açıklama dahi yapmadı. İşçinin yanında olması gerekirken patronun boyunduruğu altındaydılar ne de olsa TES-İŞ’ i zorluk çıkarmasın diye patronun kendisi getirmişti.
Biz işçiler kendi aramızda yerel seçimlerden sonra asıl saldırının işçi sınıfına olacağını hep konuşuyorduk ve bu saldırıdan nasibini alanlardan da biri olduk. Hatırlarsınız yerel seçimlere giderken “bu köprüden önceki son çıkış, tekrardan Tayyip Erdoğan kazanırsa faşizm geliyor” ve daha fazlası deniyordu, kendine sosyalist diyen çoğu parti de Kılıçdaroğlu ve faşizme göbekten bağlı altılı masa buna ek Ümit Özdağ’ın peşine takılmış ülkeyi faşizmden kurtarıyordu. Geldiğimiz noktada Kılıçdaroğlu ve saz ekibi kaybetti, altılı masa dağıldı, Kılıçdaroğlu ve Özdağ’ın kendi aralarında yaptığı gizli anlaşmalar ortaya çıktı… Sosyalist olduğunu sanan, burjuva partileriyle iş yapan sosyalistler de aslında nerede olmaları gerektiğini belki öğrenmişlerdir.
Kılıçdaroğlu'nun koltuğu Özgür Özel’e geçince yerel seçimlerden sonra ilk günden “erken seçim istemiyoruz!” diyen Özgür Özel, istibdat rejimi ile “Yumuşama değil, normalleşme diyoruz.” diyen Özgür Özel, meydanlara inmiş mitingler yapıyor. Niye? Emekçi halkın gazını almak için, Mehmet Şimşek OVP uygularken bir sorun yaşamasın diye. Yaptığı mitingler emekçi halkın hangi derdine derman oldu bir düşünmek gerek. Bu mitingler istibdad rejiminin halka uyguladığı kemer sıkma politikalarından kaynaklı çıkacak olan tepkiyi söndürmek için ve gaz almak içindir. AKP ve CHP para babalarının çıkarları ne ise, AKP ve CHP yeri gelir birbirlerine etmedikleri hakaret kalmaz, yeri gelir birbirlerine kol kanat gerer emekçi halkın sömürülmesine göz yumarlar. İşçi sınıfı olarak kendi göbek bağımızı kendimiz keseceğiz ne istibdad rejiminden ne de onun yeni ortağı burjuva partisi CHP’den bize fayda yok! Bizim en iyi bildiğimiz yol; örgütlenerek işgal, grev, direniş diyerek kendi hakkımız olanı kendimizin almasıdır. İşgal, grev, direniş diyerek hakkını alan Purmo ve Esitaş işçisinde gördük, 100 günü aşkındır grevde olan Mersen işçisinde, tüm baskılara ve yıldırmalara karşı patronun karşısında dimdik duran, örgütlü şekilde hareket eden Polonez işçilerinde de göreceğiz. Yaşasın işçilerin birliği.
Bu ekonomide tatile gitmek ihtiyaç iken lüks hâle gelmeye başladı! - Bursa TOFAŞ’tan bir isçi
TOFAŞ, revizyon dönemine girdi. Sözleşmeli olarak on bir ay önce işe alınan işçilerin işlerine son verildi. Sözleşmeli çalışanlarla birlikte yaklaşık bin kişi işten çıkarıldı. Doblo ve Fiorino üretimi artık sona erdi. 20 yıldır Tofaş’ı ayakta tutan bu iki marka artık yok. Yerine yeni bir hat kuruluyor, ancak bu yeni marka otomobilin de çalışanlar tarafından çok ilgi göreceği düşünülmüyor. Kısacası, Tofaş ilerleyen aylarda bir kriz olacağını gösteriyor. Çalışanlar huzursuz ve diken üstünde. Yıllık izinden sonra haftada 3 gün üretimlerin olacağı, çalışılmayan günlerin yüzde 76 olacağı konuşuluyor.
Yıllık izin döneminde işçi ve emekçiler aileleriyle bir hafta tatile bile çıkamıyor. Türkiye’nin en büyük fabrikalarından birinde çalışıyoruz. Tatil yapma fırsatından mahrum kalıyoruz. Ekonomi kötü, oteller pahalı. Bu durum, ülkenin en büyük fabrikasında çalışanların ne kadar az ücret kazandıklarını da gözler önüne seriyor. Bir hafta tatile gitmek bile artık çok zor.
Türk Metal sendikası ay sonu herkesten sendika aidatını eşit alırken, sendikanın tatil ve benzeri etkinliklerden belli başlı kişilerin yararlanması Türk Metal sendikasına özgü bir davranış. İnsanlar zaten huzursuz, kırgın ve kızgın. Yapmaya devam ettiği yanlışlar yüzünden bu güvensizlik ortamı yıllarca sürecek gibi görünüyor.
Bir tarafta tatil yapan ve üretilen zenginliğin sefasını süren patronlar diğer tarafta köle gibi çalışan işçiler! - Bursa OYAK Renault’dan bir işçi
OYAK Renault 1-28 Ağustos arası revizyona giriyor. Revizyon zamanı bakım, tadilat ve proje çalışmaları yapılacak. Yıllık izni az olanlar fabrikadaki çalışmalara katılacak. Sözleşmeli alınanların birçoğu kadroya alınmadan işten çıkarıldı. Emekli olan birçok kişi emekli olmak için de yönetime dilekçesini verdi. Bu yüzden eksik olan yerlere işçi alımı yapılacak.
Yazın gelmesi ve havaların ısınmasıyla birlikte fabrikalarda kimi bölümlerde sıcaklığın 40 dereceyi bulduğu koşullarda çalışmak adeta işkenceyi andırıyor. İşçiler yazın ortasında makine başlarında kavrulurlarken, patronlar ise denizin, kumun, güneşin tadını keyiflerince çıkarıyorlar. Tam bir adaletsizlik ve haksızlık söz konusu! İşçiler sanki bu dünyaya yalnızca çalışmaya gelmişler. Tatil yapmayı, dinlenmeyi bilmezler; onlar sadece çalışmayı bilirler! Ama patronlar, dünyanın dört bir köşesinde diledikleri lüks otellerde, tatil köylerinde gönüllerince sefahatlerini sürdürmeyi iyi bilirler! Asgari ücretli bir işçi, hayatın tadını çıkartan patronlar gibi tatil yapabilmek için, on yıllarca hiç yiyip içmeden çalışsa bile yine de gerekli parayı toplayamaz.
İşçiler izin haklarını çoğu zaman kullanamıyorlar. Kullandıklarında ise izinlerini çoğu zaman ya evde ya ek bir işte, ya da köylerine gidip tarlada, bağda, bahçede kışa hazırlık yapmak için çalışarak geçiriyorlar. Peki, tatil yapmak, tükenen bedenini dinlendirmek, kendine zaman ayırmak, sosyal yaşama dâhil olmak işçilerin de ihtiyacı değil mi? Dünyanın tüm zenginliklerini üreten işçiler, neden bu zenginliklere ulaşamıyorlar? Çalışan işçiler, ama tatil yapan ve üretilen zenginliğin sefasını süren patronlar!
Onurlu bir yaşam için mücadeleye devam etmeliyiz! - Gebze’den metal işçisi bir kadın
Merhaba yoldaşlar. Dünya kapitalistlerinin, sermayenin başındakilerin, her birimizin patronlarının, biz emekçi halka dayattıkları sefil yaşama karşı örgütlenmek tek çaremiz. Onurlu bir yaşamı tercih edip, anayasal hakkını kullanarak mücadele etmeye karar veren, sendikalaşan, yalnızca kendinin değil, tüm iş arkadaşlarının ve ailelerinin ekmeğini düşünen ve tüm işçilere yol gösteren Polonez fabrikasının onurlu, cesur ve korkusuz kadın ve erkek işçilerini Gebze’den bir yoldaşları olarak saygıyla selamlıyorum. Daha önce başarıyla sonuçlanmış bir kapı önü direnişi tecrübe etmiş bir işçi olarak söylemeliyim ki, bizim mücadelemiz kesintisiz bir mücadele olmalıdır yoldaşlar. Bir defa sendikal mücadeleyi kazandıktan sonra iş yerlerimizde örgütlülüğü, dayanışmayı ve kardeşliğimizi bozmamalı, yalnızca birleşirsek, tek yumruk olursak güçlü olacağımızı unutmamalıyız. Artık sendikalı olmuş iş yerlerinde, iş günlerimiz örgütsüz dönemdeki gibi baskı ve mücadelelerle geçmese de patronlar örgütlülüğümüzü bozacak her yoldan faydalanıyorlar. Bu yüzden biz sendikalı işçilerin muhakkak eğitime devam etmesi gerekiyor. Toplumun dayatmaları, patronun ve yöneticilerin oyunları aramıza girmemeli. Biz emekçilerin birbirinden başka dostu olmadığını unutmaması lazım. Sendikalarımıza sahip çıkmalıyız ve onlara iki yılda bir toplu sözleşmeden ibaretmiş gibi bakmamalıyız. Şu sıralar çalıştığım fabrikada patron kırk yaşın üstünde işçi işe almaya başladı. Yetişkin, çocuklu, kadın işçileri, yani evinde, hayatında, sorumluluğu, yükü daha fazla olan kadın işçileri kolay lokma olarak gördükleri için işe alıyorlar. Bilmiyorlar ki emekçi kadınlar gözü en kara olanlar! Onlar aramıza nifak tohumları ekmeyi geçmişin baskıcı rejimlerinden ders bilsin, biz emekçiler birleşmeye devam edeceğiz. Biz işçilerin tarihi de mücadeleler tarihidir! Selam olsun tüm direnen işçilere! Mersen grevinden Polonez direnişine ve daha sayamadığım nice mücadelelere! Yaşasın sınıf dayanışması!
Bir insan bakış açısını değiştirmeden, acısını değiştiremez - Tuzla Chen Solar’dan bir işçi
Yıllardır en büyük acılarımızdan biri de sermayeye duyulan güvenin temelinde biz işçilerin iliklerine kadar sömürülen emeğinin olmasıdır. Fabrikamız kritik bir dönemden geçiyor. Sesimizi en gür çıkardığımız ve sermayeye ne kadar güçlü olduğumuzu, birliğimizi ve istersek neleri, nasıl yapabileceğimizi en iyi anlatacağımız "sözleşme" dönemindeyiz. Beklenen an geldi; bakanlıktan kesinleşmiş yetki belgemiz tarafımıza ulaşmış bulunuyor. Komite olarak Gebze 1 No’lu şubemizde gerekli toplantıyı yaparak taslağı el birliği ile oluşturduk. Bundan sonraki süreci yaşayarak görecek, emeğimizin karşılığını alana kadar mücadeleye devam edeceğiz.
Hayalleri küçük olanın adımları da küçük olur. Taslağımız gayet zengin, sesimiz de gayet gür. Chen Solar'ın ayak seslerini duymaya hazır olun. Büyük adımlar ile geliyoruz.
Cumhur ittifakı bir yandan kendi içinde çatışmalar yaşarken diğer yandan ekonomi politikaları ile işçileri sefalete mahkûm edip, sermayeye kriz ortamından dilediği gibi hareket edebileceği ortamı oluşturmaya çalışıyor. İktidarın ekonomi politikaları hedeflerimize ulaşmamıza daha ne kadar ket vuracak? Kimin sesi daha gür çıkacak, işçilerin mi düzen siyasetçilerinin mi, zaman gösterecek... Yaşasın işçilerin birliği!
Mektubumuzu bitirirken konfederasyonumuz DİSK'in kurucusu ve ilk genel başkanı olmakla beraber, unutulmaz işçi önderi, sendikamızın onursal genel başkanı Kemal Türkler'i katledilişinin 44. yılında rahmetle anıyoruz, ruhu şad olsun.
İnsanca yaşayabilmek istiyoruz - Bursa SCM fabrikasından bir işçi
Dostlar öncelikle kapitalist sistemin işçileri köylüleri sömürmek zenginleri semirtmek için kurulmuş bir sistem olduğunu bilmemiz gerekir. Vergi de emekçileri soymanın yasal bir yoludur. Sendikalarda, işçi derneklerinde, sınıfın partilerinde örgütlenmediğimiz sürece sadece kendi kendimize şikayet ederek bu sorunlardan kurtulamayız. Milyonlarca işçi, köylü açlık sınırının altında yaşamaya çalışırken çoğu şirketlerin vergileri bir kalemde sıfırlanıyor. Özellikle iktidara yakın olan şirketlere bir sürü imkanlar sunuluyor. Asgari ücrete zam vermemek için bir yerlerini yırtanlar bir kalemde milyarlarca liradan vazgeçebiliyor. Milyonlar kazanan patronların vergisi siliniyor biz çalışan işçiler olarak vergi vermeyelim demiyoruz tabi ki vermemiz gerekiyor isteğimiz sadece vergide adalet. Birlik olalım sesimizi yükseltelim hep birlikte haykıralım, vergileri patronlar da ödesin diyelim.
İşimize, aşımıza ve geleceğimize ayrı gayrı demeden örgütlenerek sahip çıkalım! - İstanbul Ejot Tezmak'dan bir işçi
Merhaba yoldaşlar,
Ben İstanbul Gaziosmanpaşa’da bulunan Ejot Tezmak fabrikasında çalışmaktayım. Ekonomik krizin derinleşmesi ile birlikte ücretlerimiz enflasyon karşısında hızla eriyor ve açlık sınırının altında kalıyor. Hükümet tarafından vergi zamları, patronlar tarafından düşük ücret dayatmaları ve işten atma tehditlerine karşı en önemli gücümüz sendikalaşmak ve toplu sözleşme hakkımızı almamızdır. Bunun içinde yapılacak şey birlikte mücadele etmek.
Bu dönemde Türkiye'nin dört bir yanından işçilerin mücadelelerini ve direniş haberlerini okuyoruz. Gebze'de Birleşik Metal-İş’e bağlı Mersen fabrikasında, İzmir'de Birleşik Metal-İş’in örgütlediği Purmo Grup fabrikası ve Klas Klima’da, İzmir’de Tek Gıda-İş Sendikası’nın Lezita fabrikasındaki grevi, Çankırı’da Petrol İş Sendikası’nın Sumitomo grevi, İstanbul’da Tek Gıda-İş Sendikası’nda örgütlediği için işten atılan Perfetti işçileri ve Polenez işçileri haklı mücadelelerini tüm ülkeye duyuruyor ve kazanmak için tüm inançlarıyla mücadelelerini, direnişlerini sürdürüyor.
Biz Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçiler olarak sendika ve konfederasyon ayrımı yapmadan bütün bu direnişlere kendi direnişimiz gibi sahip çıkmalı mücadelelerine omuz vermeliyiz. Yaşasın işçilerin birliği. Yaşasın sınıf dayanışması. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Ağustos 2024 tarihli 179. sayısında yayınlanmıştır.