TKF’nin 100. Yıldönümü: Mustafa Suphi’nin mirasçısı dediğin dünya devrimini savunur!
Bugün, 10 Eylül 2021, Türkiye işçi sınıfının burjuvaziden ve bütün hâkim sınıflardan olduğu gibi demokratik küçük burjuvaziden de siyasi olarak bağımsızlaşmasının tarihî öncüsü Türkiye Komünist Fırkası’nın Mustafa Suphi Yoldaş önderliğinde kuruluşunun 101. yıldönümü. Devrimci İşçi Partisi, 2020 yılını “TKF yılı” olarak ilan etmiş ve çeşitli yayınlarında bu partinin Türkiye tarihinde ve işçi sınıfının gelişmesinde ne anlam ifade ettiğini, 28-29 Ocak 2021 tarihinde önderliğinin nasıl ve kimler tarafından katledildiğini ve bu katliam sonrasında “fırka”nın “parti”ye dönüşmesi sürecinde aynı zamanda nasıl milliyetçi ve reformist bir parti haline geldiğini ayrıntısıyla işlemişti. Elbette solun başka akımları da TKF kuruluş kongresine 100. yılında özel bir önem verdiler. DİP bunların aslında Mustafa Suphi TKF’sinin geleneğini temsil edemeyeceğini de ortaya koydu. Aşağıda, TKF’nin 100. kuruluş yıldönümü vesilesiyle Gerçek gazetesinde ve sitesinde yayınlanan ve TKF mirası meselesini ele alan bir yazıyı okurlarımıza yeniden sunuyoruz.
Bu yıl 10 Eylül Türkiye Komünist Fırkası’nın kuruluşunun 100. yıldönümü idi. Türkiye’nin modern anlamda kurulan ilk partisi, CHP’den bile eski olan bu parti, önce o dönemin yerleşik siyasi diline uygun olarak Türkiye Komünist Fırkası adını aldı. Kurucu önderlik, en başta Mustafa Suphi olmak üzere 28-29 Ocak 1921 gecesi Trabzon açıklarında katledildikten sonra parti adım adım çizgi değiştirdi, İstanbul’daki Şefik Hüsnü ekibinin eline geçti. Adı da dildeki değişikliğe de paralel olarak Türkiye Komünist Partisi oldu. “Parti” dönemi, “Fırka” döneminden farklı olarak bizim için Şefik Hüsnü dönemi ve sonrasıdır. Burjuvazinin Kemalist ideolojisinin peşine takılmış, sosyalizmi yakın dönem görevler arasından çıkarmış, Türkiye’deki ezilmiş halklara sırt çevirmiş, reformist ve milliyetçi bir partidir artık yeni parti.
Biz Türkiye Komünist Fırkası’nın mirasçısıyız. Bugün Türkiye’de “komünist” adını kullanan ve tarihi komünist partisi ile hiçbir ilişkisi olmayan bir dizi parti ve hareket var. Bunlar 100 yıl önce Mustafa Suphi’nin kurduğu parti de onlar gibi “komünist” adını taşıdığı için TKF’nin mirasçısı olduklarını iddia ediyorlar, hatta onun gerçek sahibi olma konusunda birbirleriyle yarışıyorlar. Bazısı sanki kendi partileri salt “komünist” adını taşıyor diye 1920’yi kendi kuruluşları gibi sunuyorlar.
Ama partilerinin ne programı, ne örgütlenme tarzı, ne de siyasi stratejisi, Mustafa Suphi’nin kurduğu partiden en ufak bir iz taşıyor. Bu ne biçim siyasi miras sürdürmek? Programınız, örgütlenme anlayışınız, stratejiniz farklıysa siz nasıl o partinin izleyicisi oluyorsunuz?
Devrimci İşçi Partisi’nin merkezi yayın organı Gerçek sitesi, TKF’nin 100. yılında 10-11 Eylül günlerinde partiyi tanıtmak için üç yazılık bir dizi yayınladı. Burada her şeyden önce sınıf partisi, devrimcilik, dünya devrimi hedefi, proletaryanın iktidarı, ulusal sorun ve belki de en önemlisi parti ve Enternasyonal meseleleri ele alınıyordu. “Komünist” adını taşıyan partilerin 100. yıl kutlamalarında ise bunlara rastlayabilene aşk olsun!
Sınıf partisi
Marksizm için ta Komünist Manifesto (1848) ve Birinci Enternasyonal’den (1864) beri parti demek işçi sınıfının bütün patron partileri karşısında siyasi bağımsızlığını elde etmesinin aracı demektir. “Komünistlerimiz”in 100. yıl anmalarında, ne halka dönük popüler çağrılarda, ne de teorik denebilecek metinlerde “sınıf”, “işçi sınıfı” ve “sınıf mücadelesi” yok! “Bağımsızlık” var, “laiklik” var, büyük harfle “Cumhuriyet” var, “sosyal hukuk cumhuriyeti” var, en fazla “emek” var, ama “işçi sınıfı” anlaşılmaz biçimde yok! Sınıf yoksa, sınıf mücadelesi yoksa, neden komünist parti?
Dünya devrimi
Bu partiler ve hareketlerin çoğu Türkiye solu için ileri bir şey olarak gördükleri, ara aşamalarda takılı kalmayacaklarını ifade ettiğini düşündükleri “sosyalist Türkiye” şiarına çok düşkünler. Bu sloganın, başka hiçbir şeyle tamamlanmadığında milli sosyalizm anlamına geldiği akıllarına bile gelmiyor! Bu sloganın vahametini görememek, onunla övünmek, TKF’nin TKP olduktan sonra uzun bir bozulma sürecine girmiş olmasının, enternasyonalizmini yitirmiş olmasının ürünü.
Mustafa Suphi ve partisi kesin biçimde dünya devrimini hedefleyen bir parti kurmuşlardır. Mustafa Suphi, III. (Komünist) Enternasyonal’in Birinci Kongresi’nde yaptığı konuşmada şöyle diyor: “Coğrafi konumu nedeniyle Asya ile Avrupa’yı birleştiren Türkiye, kapitalizmin doğrudan zulmü altında kalmış ve bu, gelecek dünya devrim hareketinde şerefli bir görev yükümlenmesini kaçınılmaz kılmıştır. Türk proletaryasının bütün gücüyle dünya sosyalist devriminin savunusuna ve gelişimine katılacağı güvenci içerisindeyiz.” Bugün bir komünist bu sözleri söylese bu partiler tarafından hemen “Trotskist” diye damgalanır! Tabii Lenin ve Trotskiy’i onursal başkanlar olarak seçen o kongrede Mustafa Suphi’ye böyle saldırmak kimsenin aklına gelemezdi!
Parti ve Enternasyonal
TKF’ye sahip çıkan partilerimizden biri bile işçi sınıfına sınıf mücadelesinin zaferi için demokratik merkeziyetçi ve disiplinli bir parti gerektiğinden söz etmemektedir. Oysa Mustafa Suphi’nin kuruluş kongresinde belirttiği gibi, “Fırka kat’î merkeziyet esası üzerine kurulup kendi içerisinde dahi ciddi nizam ve disiplin kurması lazımdır.”
Ama Bolşevizm sadece partinin iç özellikleri bakımından değil, partinin bir Enternasyonal’in inşasının parçası olması anlamında da geçerlidir. Parti programında belirtildiği gibi, “her şeyden önce bir ‘amele ve rençber’ partisi olarak dünyanın diğer komünist partileriyle beraber Üçüncü Enternasyonal’i oluşturma ve onun, kendisi de uluslararası olan burjuvazi ile mücadelesine faal bir organ olarak katılır.” Siz bu konuyu tamamen gündem dışında tutuyorsanız nasıl TKF’nin mirasçısı olursunuz?
Türkiye işçi sınıfına Mustafa Suphi’nin partisi gibi bir parti gerek. Taklitlerinden sakınınız!
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2020 tarihli 133. sayısında yayınlanmıştır.