HT Solar grevi: Kazanımlar, ödenen bedeller, çıkarılan dersler
3 gün süren HT Solar grevi, çok zor koşullarda gerçekleştirilen ve sendikal örgütlenmeyi ileriye taşıyan son derece önemli bir deneyim oldu. Aslında Türkiye’de sendika üyeliği anayasal bir hak olarak tanımlanmış durumda. Dahası sendikal örgütlenmeyi cebir ve tehditle engelleyenler için hapis cezası bile öngörülüyor. Ancak siyasi iktidarlar emekçi kitlelerden oy alıp sermayenin çıkarlarını güttüğü için uygulama çok farklı.
İşçiler anayasal hakları olan sendika üyeliğini adeta savaşarak elde etmek zorunda. Tuzla Serbest Bölgesi’nde güneş enerjisi panelleri üreten HT Solar fabrikasında da öyle oldu. Çin hükümetinin özel sektörle ortak olarak bir yıl önce kurduğu fabrikada ağır çalışma koşulları ve patronların baskıları işçileri sendikal örgütlenmeye yöneltti. Öncü işçiler daha dar gruplarla yapılan ilk toplantıların ardından DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikasıyla iletişime geçtiler ve örgütlenme süreci başladı.
Patronun sendikal örgütlenmeye müsaade etmeyeceği bilinmekteydi. Aynı serbest bölgede daha önce de sendikal örgütlenme deneyimleri olmuş ve işten çıkartmalar yaşanmıştı. Nitekim HT Solar patronları sendikal örgütlenmenin kokusunu alır almaz önce işçi çıkartmalara başladı ardından da sarı Türk Metal sendikasını devreye soktu. İşçiler, Türk Metal’in patron tarafından görevlendirilmiş elemanlarını fabrikadan kovdu. Altı işçinin işten atılması patron tarafından bir savaş ilanı oldu. HT Solar işçisi patronun savaş ilanına grevle cevap verdi. Atılan işçilerin geri alınması ve sendikanın tanınması talebiyle şalteri indiren ve bantları durduran işçiler fabrikayı terk etmedi. 3-11 vardiyasında başlayan eylem, gece vardiyasından işçilerin katılımıyla daha da büyüdü.
Baskı arttıkça mücadele de büyüdü
İşçilerin haklı talepleri karşısında HT Solar patronu görüşmeyi dahi reddederek düşmanca bir tavır takındı. Baskıyı arttırarak direnişi kıracağını düşündü. İşçileri polis saldırısıyla tehdit etti. Serbest bölgede adeta bir sıkıyönetim ilan edildi. HT Solar işçileri personel kartları olduğu halde serbest bölgeye alınmadılar. Bir vesile ile dışarıya çıkanlar tekrar içeri sokulmadı. Hatta bir ara dışarıdan girişleri tamamen durdurmak için serbest bölgede tüm fabrikaların iş görüşmelerinin iptal edildiği bile söylendi. Ancak buna rağmen işçiler bir yolunu bulup, değişik yol ve yöntemlerle fabrikaya ulaşmayı başardı. Fabrikadaki işçi sayısı azalacağı yerde daha da arttı. Serbest bölge içinden Valfsan, CSUN, Mata, Federal Mogul ve AKS işçileri de vardiya çıkışlarında HT Solar’a gelerek greve desteklerini gösterdiler.
Fabrika içinde Genel Müdür Ahmet Beler’in işçileri “hukuki süreçle” tehdit etmesine işçiler “muhatap DİSK’tir” cevabını verdi. Çinli patron Robin, fabrika kapılarını işçilerin üstüne kilitlemeye çalıştığında da aynısı oldu. Kilitlenmeye çalışılan kapının tek kanadı açıkken iki kanadı da açıldı. İşçiler Robin’in her sözüne sloganlarla karşılık verirken, sendikanın yönlendirmelerine uydular. Bu, patronun karşısında tam bir örgütlü davranış haliydi ve kimin güçlü olduğunu apaçık gösterdi.
Çin konsolosluğu, AKP iktidarı, kaymakam, polis! Hepsi işçiye karşı birleşti!
Grev üçüncü gününe girdiğinde mücadeleyi kıramayan HT Solar patronu, Çin konsolosluğunu devreye sokup, Türkiye hükümetini kendi yanında ve işçilerin karşısında kavgaya soktu. Ekonomi bakanlığı ve valiliğin girişimleri, kaymakamlığın talimatlarıyla polis fabrikaya saldırmak üzere seferber edildi. Polis saldırısı kartını elinde tutan patron daha önce işten atılan 6 işçi ve grev sırasında atılan işçiler dışında yeni çıkartma yapmayacağı ancak sendikayı tanıyacağı sözünü verdi. Bu kabul edilmezse daha fazla işçi çıkartacağını ve sendikayı da tanımayacağını bildirdi.
Gelinen bu aşamada sendikanın kararıyla bir geri adım atıldı. Bu geri adım, sadece 6 işçinin değil aynı zamanda grev sırasında atılan diğer işçilerin de fabrikaya dönmeyeceği anlamına geliyordu. Böyle bir geri adımın 3 gün boyunca direnen, grev yapan ve tüm baskılara göğüs geren işçileri memnun etmesi mümkün olamazdı. İşçiler bunu hak etmiyordu. Kaldı ki atılan işçiler öncü işçilerdi. Patron sendikayı kabul etmiş olsa bile işçiler en önde gelen ve mücadeleyi sürükleyen öncülerini kaybettiği için sendikal anlamda da zayıflamış bir şekilde fabrikaya döneceklerdi.
Ödenen bedel kaçınılmaz değildi, gelecek için ders çıkarılmalı
Polis saldırısı ile fabrika dışına atılmanın yaratacağı sonuçları göze almak kolay değildi. Öncü işçiler, gerek yaptıkları konuşmalar, gerekse de Metal İşçisinin Sesi aracılığıyla yaptıkları bilgilendirmelerle, grevin meşruluğunu, haklılığını ve patronun yasal zemin dışına çıkmakta olduğunu anlattı. Olası bir saldırıya karşı direniş de aynı meşruluğa ve haklılığa sahip olacaktı. İşin yasal boyutunda da grevin dayandığı kuvvetli bir zemin mevcuttu. Ancak sendikanın baştan itibaren aynı yönde güçlü bir çabası olmadı.
Bazı işçilerin işten atılması, sendikal örgütlenmenin başarısı için göze alınabilecek bir bedeldir. Öncü işçiler de bu mücadeleye girerken bu olasılığın bilincindedir. Ancak sendika, tutum ve davranışlarıyla, bu bedeli sineye çekeceğini baştan itibaren hem işçilere hem de patrona hissettirdi. Bu da mücadelenin sertleştiği aşamada patronu ve polisi cesaretlendirirken işçinin direniş gücünü zayıflattı.
Dolayısıyla HT Solar işçisinin ödediği bedel hiç de kaçınılmaz değildi. Çok daha farklı bir yaklaşımla işçinin talep ve önceliklerini temel alan ve sendikanın gücünü ve deneyimini bu talep ve öncelikler doğrultusunda seferber eden bir yaklaşım benimsenseydi durum farklı olabilirdi. Serbest bölgedeki diğer örgütlü fabrikaların destek ziyaretinin ötesine geçecek dayanışma pratikleri ortaya koyması, sendikanın polisin gayri meşru ve hukuk dışı saldırı olasılığına karşı inisiyatif alması örgütlü gücünü ortaya koyması ve moralleri yükseltmesi sonucu değiştirebilirdi. Olası bir polis saldırısını caydırabilir, patronun direncini kırabilir ve işçilerin tüm taleplerini elde etmesi için daha elverişli bir ortam oluşturabilirdi. Elbette tüm bunlar yapılsaydı da, sonuç almak için birer garanti oluşturmazdı ancak işçilerin gelecek mücadeleler için bunları tartışması ve dersler çıkarması elzemdir.
Daha ileriye sıçramak için bir adım geri atmak
Gelinen noktada eksikleri ve hataları ortaya koymanın ötesine geçerek sendikayı ihanetle suçlamak ise yersiz, gereksiz ve yanlıştır. Ortada bir ihanet yoktur. Patronun ve siyasi iktidarın gayri meşru saldırı tehdidi karşısında atılmış bir geri adım ve bunun sonucunda ödenen bedeller söz konusudur. Öncü işçiler atılan bu geri adımı ileriye doğru atılacak yeni ve daha güçlü adımlar için yaraları sarma, hazırlık ve güçlenme dönemi olarak görmektedir. Bu doğrultuda tüm vardiyalarda atılan öncülerin yerine yenilerini geçirecek ve tüm fabrikada işçinin birliğini, bilincini ve organizasyonunu yükseltecek şekilde fabrika komitesi güçlendirilmektedir. Fabrika içerisinde tüm işçiler mücadeleye devam etme niyetindedirler. HT Solar fabrikasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır, sendikal örgütlenme ve 3 günlük grev HT Solar işçisinin bilincini yükseltmiştir. Ortada güçlü bir hesap sorma iradesi mevcuttur.
Sendikaya üye ol! Sahip çık! Denetle!
Bu fabrika komitesi adeta kırılan kolun kaynaması gibi çok daha sert ve kırılmaz bir yapıyı oluşturma göreviyle karşı karşıyadır. Bu başarılabilirse ödenen bedellerin hakkı verilmiş olur. Atılan işçilerin geri alınması ancak bu şekilde toplu sözleşme sürecinde yeniden gerçek manada masaya getirilebilir. Sendika ise bu süreçte işçiye her türlü desteği vermeli tüm birikim, deneyim ve örgütsel kapasitesini HT Solar işçisi için seferber etmelidir. Elbette ki bu noktalarda eksikler, hatalar, isteksizlikler ya da engellemeler söz konusu olursa işçiler sendika yöneticilerinden de bunun hesabını soracaklardır.
HT Solar işçisi sendikasına üye olmuştur. En zor koşullarda grev yaparak, fabrikayı terk etmeyerek sendikasına sahip çıkmıştır. Şimdi işçi denetimini yükseltme zamanıdır.