Davutoğlu’nun iki gözü birden neden seyiriyor?
Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli olur demişler. Ahmet Davutoğlu, Recep Tayyip Erdoğan tarafından azledildi. Gerçek sitesi, bunun geleceğini, AKP'nin 12 Eylül 2015'te düzenlenen son kongresinde Davutoğlu oybirliği ile genel başkanlığa seçildiği halde öngörmüştü. Kongreden bir gün sonra, 13 Eylül 2015 günü Karşı Manşet sütunumuzda yayınlanan yazı, Davutoğlu'nun kongre konuşması için şöyle diyordu: "Bütün konuşma boyunca Davutoğlu’nun kafasından geçen 'acaba son kongre mi?' sorusu besbelli. 'Acaba başbakanlığın sonu mu?'" O günden bu yana sadece sekiz ay geçti. Bu yazıyı aşağıda okurlarımızın dikkatine sunuyoruz. Yazıda hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Halkımız televizyonu çok sever. Hangi ailenin evine girseniz televizyon bütün gün açıktır. İnsanlar konuşur, televizyon da. Böyle bir eve gidip kapıdan girerken bir hatipin şu üslupla konuştuğunu duysanız ne zannedersiniz? “Demokrasi adınaaa”, “seçim akşamııı”, “biz iseee”, “refah içindeee”, “Sayın Behçeli dedi kiii”… Ya da “projelerrr”, “sürdürülebilirrr”, “çözümlerrr”, “hiçbir zamannn”. Tayyip Erdoğan yine muhtarları toplamış demez misiniz? Oysa konuşan Ahmet Davutoğlu’dur. Hitap ettiği de AKP’nin 5. Kongresi.
Daha doğrusu kongre delegelerine, salonu kalabalıklaştırmak için oraya taşınmış örgütlere ve deee… boş sandalyelere! Beyefendinin başyaveri Ahmet Davutoğlu’na bu kongre ile ilgili olarak sorulması gereken ilk soru budur: boş lafı bırak düşük başbakan, o sandalyeler neden boştu, onu söyle! Şayet konulduysa birileri gelecek diye konmuştur, neden salonun ortasına, delege ve konukların oturduğu bölüme konulan sandalyelerin neredeyse üçte biri boştu, açıkla!
Şimdi, cesur bir muhabir Davutoğlu’na bu soruyu sorsa, alacağı cevap “sen şer odakları adına mı konuşuyorsun?” gibi bir şey olurdu. Yerli gazeteci ise işinden olurdu, yabancı gazeteci ise sınırdışı ya da Tayyip Erdoğan’ın kullandığı terimle “deporte” edilirdi.
Ama Davutoğlu’nun konuşmasını yağcılık dolayısıyla canlı yayınlayan bütün güzide televizyon kanalları sayesinde Türkiye halkı şimdi biliyor: Davutoğlu geçtiğimiz Çarşamba’dan beri moralman çökmüştür. Geceleri rüyalarında Binali Yıldırım’la kavga ettiği için gündüzleri ne dediğini bilememektedir. Gündüzleri ise kulağı hep Cizre’dedir: bir halkın yaşlısıyla genciyle, kadınıyla erkeğiyle, canlısıyla buzluğa kapattığı cesediyle nasıl direndiğini duyup hiçbir sonuç elde edemeden kuşatmayı kaldırmış mağlup komutan psikolojisi içindedir.
Beyefendi gibi sesini heybetli bir tona büründürmeye çalışsa da, eli bir sol gözüne, bir sağ gözüne gitmektedir. İnsanın bir gözüne toz kaçar, çöp kaçar, hem de en münasebetsiz anda bile. Ama iki gözüne aynı anda ne olur? Davutoğlu sesini ne kadar yükseltirse yükseltsin, bütün bedeni, geleceğinin olmadığını bildiğini haykırmaktadır.
Mis İsmet Yılmaz
Sadece bedeni ile mi, gözünün seyirmesiyle mi? Ya konuşması? Sesini istediği kadar yükseltsin, bilinçdışı Davutoğlu’na her an oyun oynamakta, her söylemek istediğinin dışında söylemek istemediği başka sesler çıkarmasına yol açmaktadır. Bu önce Perşembe günü Kanal A’da çıktığı programda başladı. Görüşmeyi yapan gazetecinin ekmek dağıtımına ilişkin sorularına verdiği ipe sapa gelmez cevap sosyal medyada alay konusu oldu. “Hoca” konuşmayı unutmuştu birden bire! Şimdi 5. Kongre açılış konuşması daha da kötü bir performansa tanık oldu. Televizyonda hiç olmazsa doğaçlama konuşuyordu, bu sefer prompter var, ama Davutoğlu okuyamıyor bile! İşte size bir demet. Sadece on dakika içinde yaptığı yanlışlardan bir demet!
“Bahsemiştim, bahsetemiştim”… “kesin bir sirette”… “ihya, ııı inşa ettik”… “acılarını, ııı acısını”… “Erzincan Kemah yolunda Mak- 60 yalındaki Makbule Hanım”… “Kobani olaylarındaki ııı olaylarında olduğu gibi”… “kamu düzenini mutlak şekilde sağ- sağlamak”… “5. Kongremizin eşiği- ııı k- kongremizi yaparken”… “Milli Sanayi h- Milli Savunma Sanayii hamlemiz”
Ya da: “bütün yy- amacımız”… “2001’den beri sürd- aldığımız kararlarla”… “parti kadrolarının üzerine…omuzlarına aldıkları sorumluluk”…
Ya da: “Nihai otorite, ııı merci, ııı makam olan Millet Meclisi”…
Ya da: “Türkiye’yi dünyanın en güçlü altyapısına sahip ülkelerinden biri haline geldik, ııı getirdik”!
Ya da: “zorunlu anayasal bir zorunluluk olan”…
Ya da: “Eee, Eee, sayın Ecevit’e”…
Ya da: “tezkere töre mücadeleleri”…
Ama en güzeli, Davutoğlu’nun, Bahçeli’ye bir teşekkür bile etmeden, muzaffer bir edayla söylediği şu cümleydi: “AK Parti’ninnn 258 milletvekiliiii, Mis İsmet Yılmaz’ı meclis başkanı yaptııı”…
Hava yılanları!
Davutoğlu, daha “yeni hava alanları” ile övünemiyor bile. “Hava yılanları” dedi, hava alanlarına! Bilinçdışı çok tehlikeli bir şey. Ne yılanlar dolanıyor gözünün önünde kim bilir Davutoğlu’nun kâbuslarında! Hem de uçarak, havada!
İnsan gidici oldu mu, ister 5 bin kişilik salon olsun önünde, ister dünyanın en güzel ses tertibatı, ister bütün uzman ve danışmanların titizlikle kaleme aldığı metnin aktığı bir prompter! Bütün konuşma boyunca Davutoğlu’nun kafasından geçen “acaba son kongre mi?” sorusu besbelli. “Acaba başbakanlığın sonu mu?”
Bu sorunun cevabını Davutoğlu kongrenin sonunda almış oldu. 1,353 delegenin tamamının oyunu alarak seçildi Davutoğlu. Son derecede sevilen bir genel başkan olduğunu kanıtlamış oldu! Ama bir küçük pürüzle. Bu çok sevilen genel başkanın teşekkür konuşmasını ne izleyiciler, ne de hatta ona oybirliği ile güvenoyu vermiş olan delegeler dinlemeye zahmet etmediler. Davutoğlu boş bir salona teşekkür konuşması yaptı!
Bu da bir şey. Bir defakine hiç konuşturmayabilirler.