Atina güncesi (2): Atina’da kemer sıkma paketine yine protesto
3. Avrupa-Akdeniz Konferansı için Atina’da bulunduğumuz süre içinde, bütün dünyanın dikkatini haklı olarak üzerine toplamış olan bu ülkeden bir günce yazacağımızı okurlarımıza vaat etmiştik. Ama biz güncemizin ilk bölümünü yayınladıktan hemen sonra, DAİŞ barbarlarının AKP himayesinde Suruç’ta gencecik kardeşlerimizi katletmesi olayı ile karşı karşıya kaldık. Bu durumda günceye devam etmek ne bizim içimizden geldi, ne de bu sırada okurun başka bir ülkede olan bitene ilgi duymasını beklemek mümkündü. 21 Temmuz Salı gecesi Atina da Suruç katliamını bir gösteri ile protesto etti. Biz de, Devrimci İşçi Partisi adına katıldığımız bu gösteride kitleye hitaben bir konuşma ile katliamı lanetledik. Böylece, Atina ile Suruç bizim için birleşti. Şimdi, Türkiye’de de olayın ilk şoku atlatıldığına göre, Avrupa, hatta dünya çapında sınıf mücadelelerinin merkezinde yer alan komşumuzun sorunlarına geri dönebiliriz.
22 Temmuz Çarşamba akşamı (dün) Atina’da Sindagma meydanında parlamento binasının karşısında yine protesto vardı. Syriza hükümeti 12 Temmuz avro grubu zirvesinde üzerinde anlaşmaya varılan genel doğrultu, yani üçüncü memorandum temelinde ikinci kemer sıkma paketini dün akşam oylanmak üzere meclise getirdi. Kamu emekçileri sendikaları konfederasyonu ADEDY’ye bağlı sendikalar ile Syriza’nın solundaki siyasi partiler de içeride görüşmeler yapılırken dışarıda pakete tepkilerini ortaya koydular. Bilindiği gibi, geçen hafta da ilk paketin oylanması sırasında 15 Temmuz’da ADEDY’nin ilan ettiği bir genel grev yapılmış, gece de on binlerce insan Sindagma meydanında toplanmıştı. Bazı anarşistlerin çevre binalara saldırısını bahane eden polis gazla kitleye saldırmış, çatışmalar gece geç saate kadar devam etmişti. 16 Temmuz Perşembe gecesi de bunun bir devamı yaşanmıştı.
Geçen haftaki pakette emeklilik yaşının yükseltilmesi, KDV’nin bir dizi üründe yüzde 13’ten yüzde 23’e çıkarılması ve başka önlemler vardı. Bu haftaki pakette ise en önemli madde konut hacizleri ile ilgiliydi. Yunanistan’da banka kredisi ile aldıkları konutlarının “mortgage” denen kredisinin faizini ödeyemeyen yaklaşık 100 bin aile olduğu belirtiliyor. Bu konutların değeri bugün kredinin alındığı dönemdeki değerinin üçte birine kadar düşmüş durumda. Dolayısıyla, bu aileler iflas halinde. İşte yeni paket bu durumdaki ailelerin evlerinin haczedileceğini, yani ailelerin sokağa konulacağını öngörüyor. Yeni Maliye Bakanı Çakalatos, kimsenin içinde yaşamakta olduğu evinden çıkartılmayacağını söylüyor. Tabii bu biraz insanlarla alay etmek gibi. Çünkü ikinci evi (mesela yazlığı) olan insanların bu tür bir iflas durumuna düşmesi ihtimali son derecede düşük. Geriye, elinde tek serveti olarak kirada bir evi olan yaşlı kadınların vb. elinden konutlarının alınması kalıyor!
Hükümet, bu pakette yer alması düşünülen bazı önlemleri burjuva partilerinin tepkisinden korktuğu için geri çekmiş durumda. Örneğin çiftçilere yük getirecek bazı hükümlerin, ana sağ parti Nea Dimokratia’nın (Yeni Demokrasi) güçlü köylü tabanı dolayısıyla muhalefet etmesi yüzünden üstü çizilmiş. Bunun anlamı açık: Çipras sağ ve diğer burjuva partileriyle neredeyse koalisyon halinde yönetmeye başlıyor!
22 Temmuz gösterisinde esas olarak Andarsiya’ya (Antikapitalist İttifak) bağlı örgütlerle birlikte Devrimci İşçi Partisi’nin kardeş partisi EEK vardı. Ama dikkat çeken bir nokta Syriza’nın gençlik örgütünün, yöneticiler de dâhil olmak üzere protesto gösterilerinde boy göstermesiydi. Bilindiği gibi, Syriza’nın içinde Çipras’ın teslimiyet politikasına karşı ciddi bir huzursuzluk, hatta muhalefet gelişmiş durumda. Milletvekillerinin bir bölümü de geçen haftaki oylama sırasında hükümetin getirdiği pakete olumsuz oy kullanmıştı. Dün bir Syriza milletvekili, bir kadın tiyatro oyuncusu, meydanda EEK’li yoldaşlarımızın yanına gelerek, içinden, içeride tartışmalarda bulunmak yerine meydanda protestocuların arasında slogan atmak geldiğini söyledi!
22 Temmuz gösterisi aynı zamanda geçen haftaki gösteriye göre zayıflığıyla dikkat çekiyordu. Geçen hafta Atinalılar on binleriyle çıkmışlardı sokağa. Bu sefer beş bin kişiyi aşmayan bir kalabalık olduğu tahmin edilebilir. Bunun ardında muhtemelen üç faktör var. İlki kitlelerin şaşkınlık ve moral bozukluğu içinde olması. Çipras müthiş kafa karıştıran bir yol izledi. Önce 5 Temmuz’da düzenlediği referandum, kendisi öyle öngörmüş olsa da olmasa da, yüzde 62’lik “Oxi” oyuyla kitlelerde büyük bir zafer duygusuna yol açtı. Ama ondan sadece üç gün sonra Çipras’ın teslimiyetçi bir paket açıklaması ve bir hafta sonra 12 Temmuz toplantısında avro grubu zirvesinin çok daha ağır, neredeyse ülkeyi yarı sömürge konumuna sürükleyen bir anlaşma dayatması, kitleyi şaşkına çevirdi.
İkinci faktör, Çipras’ın bu teslimiyet anlaşmasıyla çok daha kötü bir sonucu önlemiş olduğunu ileri sürmesi. Şayet anlaşma imzalanmasaydı, Çipras’a göre, ülke iflas edecekti, “Grexit” (yani Yunanistan’ın avrodan çıkışı) kaçınılmaz hale gelecekti, Yunan banka sistemi de çökecekti. Kitleler genellikle hakkında güçlü umutlar besledikleri önderliklerden zor koparlar. Bu gerekçeler onları daha da fazla tereddüde sürüklüyor olabilir.
Üçüncü faktörü biz çok iyi tanırız. Akdeniz bölgesinde (ve Yunanistan’la ortak denizimiz olan Ege’de) insanlar yazın tatile giderler! Ekonomik bakımdan en zor durumda olan aileler elbette değil. Ama Yunanistan’ın sayısız adasında köyü ve akrabaları olan o kadar çok insan var ki, bu ülkede tatil yapmak için pek de zengin olmaya gerek yok! Denizi ve güneşiyle doğa cömertçe insanı kucaklamış! AB finans kapitali ve Çipras haini bundan yararlanacak gibi görünüyor. Bir hafta sonra Ağustos ayına girdiğimizde mücadele iyice zayıflayabilir.
Geçen haftaki oylamada Syriza’nın 149 milletvekilinden 39’u pakete oy vermemişti. Dünkü oylamada bu sayı 36’ya düştü. Çipras parti içi muhalefetin önünü kapattığı için kârlı çıkmışa benziyor. Parti organlarının çalışmasını Ağustos’un 20’sinden sonrasına erteledi Syriza lideri. O zamana kadar geçecek olan her paket oylanmış olur. Sonra yorgan gitti, kavga bitti!
Yok yok, o kadar kolay değil! Tarih böyle durumlarda kimlere ne sürprizler saklar, bir bilseniz!