Serhildan!
Kurban bayramının dördüncü günü başlayan ve yaklaşık bir hafta devam eden ülke çapındaki sarsıntı, AKP hükümetinin polisinin ve 1990’lı yılların Hizbülkontra’sının günümüzdeki temsilcisi Hüda-Par’ın saldırıları dolayısıyla 40’a yakın ölümle sonuçlandığından, çoğu insan bu sarsıntıyı bir korku ve kaygı ile karşıladı. Solun büyük bölümü de olayları yalnızca devletin baskıcı tavırları açısından ele aldı. Oysa hiçbir ikircikliliğe yer bırakmayacak kadar açık söylemek gerekir: 7 Ekim’de patlak veren olaylar, Kürt halkının bir “serhildan”ıdır, yani isyanıdır, başkaldırısıdır, hatta belki de ayaklanmasıdır. Yani sadece zor bir dönemden geçmiyoruz. Aynı zamanda müthiş bir potansiyel ortaya çıkmıştır.
Bu serhildanın ortaya çıkardığı gerçekleri berrak biçimde ifade etmek, geleceğe hazırlanmak için çok önemlidir:
· Kürt gençliği müthiş militan bir ruh taşımaktadır. Hiçbir biçimde oyalanmaya razı değildir, ezilmeye boyun eğmemektedir. Büyük bir özgüvene ve bağımsız bir ruh durumuna sahiptir.
· Kürt kurumlarının bazıları bu militan ve direngen ruh halinin çok gerisinde kalmıştır.
· Türk devletinin ve hükümetinin Rojava’yı sindirememesi, “çözüm süreci” olarak anılan ne idüğü belirsiz siyasi planın önünde bir engel olarak yükselmektedir.
· Türk hükümeti, kendi geleceğini kendi eliyle kazanma yoluna giren Kürt halkına karşı müthiş bir şiddet hazırlığı içindedir. Kürt hareketi bu olasılığa karşı hazırlık yapmadıkça gelecek, Sri Lanka tipi “çözüm” dâhil, çok büyük tehlikeler içerecektir.
· Kürt özgürleşmesinin düşmanı devlet ve hükümetten ibaret değildir. Hizbülkontra, Hüda-Par adı altında bir iç savaş örgütü olarak yukarıdan destekle hazırlanıyor. MHP ve Ülkü Ocakları el altında tutuluyor. IŞİD kullanılıyor. Barzani mücadelenin önünde bir set olarak destekleniyor.
· Tayyip Erdoğan hükümeti esas olarak Batı illerinin katıldığı Gezi ile başlayan halk isyanından sonra bu sefer Kürt halkını karşısında bulmuştur. Bunlara işçi sınıfı katıldığı anda, emekçi halk tarafından dayatılacak çok büyük bir altüst oluş toplumun gündemine girecektir.
· Kürt halkının mücadelesinin hem işçi sınıfının, hem de Gezi ile başlayan halk isyanının müttefiki olduğunu bu iki kitleye izah etmek proleter sosyalizminin en önemli görevlerinden biridir.
· “Çözüm süreci”nin, bazılarının sandığı gibi hızla kaçınılmaz hale geleceği öngörüsü yanlıştır. Savaş yeniden başlamak üzeredir. PKK’nin taciz ateşine hava kuvvetleri bombalamayla cevap vermiştir. Bu olaylar durulsa bile, “çözüm süreci” çok ağır bir yara almıştır.
· Kürt hareketinin mutlaka başka türden gelişmelere hazırlıklı olmak için alternatif politikalar geliştirmesi gerekir.
· Bugün serhildan sona ermiş olsa bile gelecekte Kürt halkı hükümet için artık büyük bir tehlikedir.
Bu yazı, Gerçek gazetesinin Ekim 2014 tarihli 60. Sayısında yayınlanmıştır.