Suruç katliamının 5. yılı: Kaybettiklerimizi de katliama göz yumanları da unutmuyoruz!
20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobani’ye yardım götürmek amacıyla düzenlenen bir kampanya kapsamında gerçekleştirdikleri basın açıklaması sırasında 33 genç DAİŞ tarafından yapılan bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu mensubu sıra arkadaşlarımızı, mücadele dostlarımızı kaybettiğimiz bu kanlı katliamın yıldönümünde Kürt halkı ile dayanışma amacıyla gittikleri Suruç’ta şehit düşenleri anıyor, onları hatırlıyoruz. Ancak 5 yılın ardından hatırlamamız gerekenler onların anısıyla sınırlı değil.
Suruç katliamı ne yazık ki DAİŞ’in Türkiye’de gerçekleştirdiği ne ilk katliamdı ne de sonuncusu oldu. Önce Diyarbakır’da patlayan bombalarla, sonra Türkiye’nin pek çok yerinde DAİŞ kanlı katliamlara imza attı. Ancak bu sürecin faili tek başına DAİŞ değildi. 7 Haziran 2015 seçimlerinden mağlup çıkan ve tek başına hükümet kurma şansını kaybeden AKP, yeni hükümet kurmayıp, anayasa maddesi uyarınca kurulan seçim hükümetinin bakanlarını kendi militanlarından seçerek, halktan alamadığı hükümet yetkisini fiilen gasp etmiş ve Türkiye’yi sokaklarında bombaların patladığı, eylemlerde mitinglerde yüzlerce insanın vahşice öldürüldüğü bir ülkeye çevirmişti. İşte bu yüzden, bu sürecin altında AKP hükümetinin, emniyetin, istihbaratın ve devletin üst kademelerinin de imzası var!
Katliama göz yumanlar, iktidara tutunmak için Türkiye’yi bombalamalar, katliamlar ülkesi haline getirenler aradan geçen 5 yılda katliamın mahkemesini de usulsüzlüklerle, hukuksuzluklarla yürüttüler. Dava 18 ay boyunca önce gizlilik kararı altındaydı, davanın ilk duruşması ise ancak 21 ay sonra yapılabildi. Bu gecikme sırasında şüpheli üç kişiden ikisi Suriye’ye kaçtı, biri de üç ay sonra 10 Ekim 2015’te, Ankara’da Türkiye tarihinin en büyük katliamına katıldı. 5 yıldır devamlı duruşmaları ertelenen Suruç davasında, olay öncesi ve sonrasına ilişkin görüntülerin tamamı dosyaya hâlâ getirilmedi ve hâlâ bilirkişi incelemesi yapılmadı.
Anmak yetmez, hesap sormak gerek!
Suruç’un hesabının sorulmaması ve devletin katliama göz yumması, 10 Ekim katliamı dâhil olmak üzere başka katliamların yolunu açtı. Mahkeme 5 yıldır katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerinin ve yakınlarının adalet isteğine gözlerini kapatıyor. Ancak bütün bu usulsüzlükler giderilse dahi, sanık sandalyesinde katliamcıları azmettirenler, katliamdan haberi olup da gerçekleşmesine göz yumanlar, kısacası bütün sorumlular oturmadıkça adalet tam anlamıyla tecelli etmeyecektir. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın, Suruç’un, Ankara’nın, DAİŞ’in gerçekleştirdiği bütün katliamların hesabını sorma görevinin mahkemelere bırakılamayacağı da açıktır! Katliamın 5. yılında hatırlamamız gereken en önemli nokta şudur: Bu görev bugün hâlâ bizim omuzlarımızdadır! Katliamların hesabını sormak ve yeni katliamların gerçekleşmesini engellemek, yeri geldiğinde kampüslerde, yeri geldiğinde sokaklarda omuz omuza verdiğimiz arkadaşlarımıza boynumuzun borcudur!