Yakılanların cephesi!
Yakılanlar belli ki yakanların gözünde aynı. Ezilecekler cephesi. Bir de kendileri bu patronlar düzeni ve bu devlet karşısında ortaklıklarını keşfedebilseler!
Ne kadar da anlamlı! 11 Mart gecesi İstanbul Esenyurt’ta bir alışveriş merkezi inşaatının 11 işçisi gece uyurken sobadan yangın çıkınca hayatlarını yitiriyor. Ondan sadece iki gün sonra 13 Mart günü Ankara’da mahkeme 1993’te Sivas’ta 33 insanı diri diri yakan katillerin davasını zaman aşımından dolayı bütün sonuçlarıyla düşürüyor. Bu olaylar, bütün kış boyunca yaşamaya mahkûm edildikleri çadırlarda çıkan yangınlarda artık sayısını bilmediğimiz Kürt kardeşlerimizin yaşlısıyla, kadınıyla, çocuğuyla hayatını yitirdiği bir döneme rastlıyor.
Yakılanların cephesi!
Kürt kardeşlerimizi yanmaya mahkûm eden, kapitalist müteahhitlerin onları dikine mezarlara sokmasına izin verdikten sonra, depremde bu binaların yıkılmasınnın ardından onlara Kürt diye ayrımcılık yapan, başka yerlere yaptığı yardımın yüzde birini yapmayan, dünyanın uzattığı yardım elini geri çeviren, Kürt hareketinin elinde diye belediyeyi dışlayan hükümetin politikalarıdır.
İşçi kardeşlerimizi yakan, sermayenin kâr açlığı içinde her işi taşerona ve alt taşerona devrederek işçinin örgütlenmesini engelleyen, işçi sağlığı ve iş güvenliğini kârı azaltan bir masraf kapısı olarak görüp boşlayan, işçiye köle muamelesi yapan kapitalistlerdir. Onlara her yerde her zaman arka çıkan, polisini, jandarmasını, mahkemesini, bütünü gücünü onların arkasına yığan patron devletidir.
Sivas’taki canlarımızı yakan, Alevilerin kendi inandığı biçimde yaşamasına en ufak bir tahammül gösteremeyen, kendi dininden olmayanı ve inanmayanı ezmeyi marifet bilen bağnazlardır. Onları kendi hain planları için kışkırtan faşist ve İslamcı partilerdir. Bütün bir gün boyunca kudurgan kalabalıklar Madımak Oteli’ni sarmış, şiddete başvuracaklarını açıkça ortaya koymuşken, askeri birliklerin müdahale etmesi için parmağını kımıldatmayan yerel komutanlık ve onun ardındaki komuta kademesidir. “Bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz”ci günün cumhurbaşkanı Demirel’dir. “O meydanda bir kişinin bile burnu kanamadı” diyerek katiller sürüsüne ana şefkati gösteren başbakan Tansu Çiller’dir. Alevileri güya koruyup herdaim kurban etmiş CHP geleneğinin o günkü temsilcisi SHP’dir, başbakan yardımcısı Murat Karayalçın’dır.
İşçiler... Kürtler... Aleviler... Hepsini yakan, bugünkü kapitalist sınıf toplumudur, patronların devletidir.
Van’da Kürtlere ırkçılık yapan, Tuzla’da, Davutpaşa’da, Ankara Ostim ve nice başka yerlerde yaşanan iş cinayetlerini görmezlikten gelen, Elbistan’da işçilerin cesetlerini yer altında bırakan AKP hükümeti, Adana Kozan’da ve İstanbul Esenyurt’ta yaşanan toplu işçi katliamlarına da sırtını dönecektir. Bu hükümetin başı Tayyip Erdoğan, 33 kişiyi göz göre göre yakan katillerin davası düşünce “vatana millete hayırlı olsun” deme cüretini bile gösterebilmektedir.
Ama CHP’liler de suçludur. Madımak yangınında 33 can ölürken SHP iktidardaydı. Sivas davası sadece AKP döneminde görülmedi. O olaydan sonra 90’lı yıllarda Baykal başbakan yardımcılığında bulundu. Sonra bir hükümeti dışarıdan destekledi. Daha sonra Ecevit iki yıl başbakanlık yaptı. Hiçbiri soruşturmayı genişletmek, olayın asıl elebaşlarını bulmak, devletin ve ordunun rolünü gün ışığına çıkartmak için herhangi bir adım attı mı? Suçlu bütün düzendir!
Yakılanlar belli ki yakanların gözünde aynı. Ezilecekler cephesi. Bir de kendileri bu patronlar düzeni ve bu devlet karşısında ortaklıklarını keşfedebilseler! Bir birleşebilseler!