Sivas katliamının 26. yılı: Hepsi oradaydı! Unutma! Hatırla! Örgütlen ve mücadele et!

Sivas katliamının 26. yılı: Hepsi oradaydı! Unutma! Hatırla! Örgütlen ve mücadele et!

Bu yıl 2 Temmuz Sivas katliamının 26. yıldönümü. Halk, 35 canımızın katledildiği Madımak’ı unutmadı ve hiçbir zaman da unutmayacak. Ama artık 26 yıl sonra bugün bir kez daha “hatırla” diye haykırıyoruz. Çünkü bugün güvende olmak, geleceğimizi güven altına almak istiyorsak sadece yitirdiğimiz canları değil, bu katliamın neden ve nasıl olduğunu da hatırlamalıyız.

Sadece unutmamak yetmez! Hatırla! Çünkü güvende değiliz, hatırlamazsak ve uyanmazsak asla güvende olmayacağız!

Çünkü devletlû katliamın hesabı sorulmadı. 13 Mart 2012 tarihinde bir Salı günü katliam davası zaman aşımına uğratıldı. 1993’ten 2012’ye her renkten 12 hükümet el birliği ile bu davayı zaman aşımına götürdü. 7 yıl sonra bugün, katliam sanıklarının avukatlarının partisi AKP iktidarda; zaman aşımını “milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun” diyerek selamlayan Erdoğan, tüm yetkileri elinde toplamış bir Cumhurbaşkanı olarak ülkeyi yönetiyor.

Sivas katliamının zaman aşımına uğramasını hayırlı gören Erdoğan, daha sonra Reyhanlı katliamında ölenleri “53 Sünni vatandaşımız” diye tanımladı.  Emperyalizmin eliyle, Sünni dünyanın liderliğine soyunanların iş birliğiyle Sivas’ı yakan ateş Suriye’yi, Irak’ı tüm Ortadoğu’yu da tutuşturdu. Yangın sürüyor. Bugün ABD emperyalizmi İran’ı kuşatırken, Ortadoğu’da halkları birbirine boğazlatırken Türkiye’de de yine halkın arasında mezhepçilik pompalanıyor, dini taassup ve yobazlık, ırkçılık ve faşizm yine sermayenin ve emperyalizmin hizmetine koşuluyor. İlk defa değil! Eğer hatırlamazsak, ders çıkarmazsak ve hesap sormazsak son da olmayacak! 

Hatırla! Sivas bir devletlû katliamdı!

Sivas katliamında siyasal İslamcılar ve ülkücü faşistler ön safta saldırmışsa da perde arkasında tüm kirli düzenin bir ekip çalışması vardı. Gerek emniyet gerek Sivas ilinin alay komutanlığı aracılığıyla TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) saatlerce müdahale etmeyerek göstericilerin işini kolaylaştırmıştır. O dönem devletin başında, cumhurbaşkanı olarak o günden sadece dört yıl sonra 28 Şubat askeri müdahalesine ortak olacak olan çok güçlü bir politikacı, Süleyman Demirel oturmaktadır. Tansu Çiller’in başbakanlığındaki hükümette SHP (yani CHP’nin o gün cisimleştiği parti) koalisyon ortağıdır. İslamcılar henüz iktidarda falan değildir. Ama Demirel “olay münferittir, ağır tahrik var” diyerek, Tansu Çiller ise “çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” sözleriyle Madımak’ı yakan katillerin arasından konuşmuştur. Bunlarla ülkeyi ortakça yönetmeye devam eden SHP’nin lideri Erdal İnönü’ye ise halk onu cenazeden kovarak yanıt vermiştir. Hatırla! Devlet Madımak katliamının kolayca önüne geçebilirdi. Ama geçmedi!

Hatırla! Katliamın hedefi emekçi halkın uyanışıdır!

Emekçi halkın her ayağa kalkışında hâkim sınıflar mezhepçilik kartını kullanarak, katliam yaparak ve kardeş kavgasını kışkırtarak bu uyanışın önüne set çekmiştir.  1993 bir cenazeler yılıdır. Kontrgerilla iş başındadır. Önce Uğur Mumcu ardından Turgut Özal ve nihayet Sivas katliamı… Katliamın devletlûları bu cenazeler vesilesiyle ve pek çok başka araçla adım adım sınıf kavgasının yerine mezhep çatışmasını ve laiklik-şeriat ikiliğini geçirmeyi başarmıştır. Dönemi hatırlayın!  İşçi sınıfında büyük bir kaynaşma yaşanıyordu. 1989 Bahar Eylemleri’nde bir milyon işçi sokaklara çıkarak 12 Eylül’ün korkunç kısıtlamalarına ayaklarıyla son verdi. 1990’da kamu emekçileri sendikacılığı, yani daha sonra KESK haline gelecek sendika hareketi doğdu. 1990-91 Türkiye tarihinin gördüğü en büyük işçi mücadelelerinden biri olan Zonguldak grevine ve Büyük Madenci Yürüyüşü’ne tanık oldu. Sınıfın bu mücadele eğilimi biraz yavaşlamakla birlikte daha sonraki yıllarda da (Erdemir, Paşabahçe vb.) devam etti. Sivas’ın öncesindeki ve sonrasındaki provokasyonlarla, cinayetlerle, katliamlarla önüne set çekilen işte bu uyanıştır.

Hatırla! Sadece bugün iktidarda olanları görmek yetmez! Muhalefetteki suç ortaklarını da gör!

Devletlû katliamın azmettiricileri, katillerin aklayıcıları, “tahrik var” korosu ve düpedüz faşizm, iktidarı ve muhalefetiyle tüm siyaset sahnesini kaplamış durumdadır. Yıllar içinde mezhepçilik ve dini bağnazlık karşısında kendisini tek sığınak olarak gösteren CHP bugün Millet İttifakı kamyonuna tüm bu cürufatı doldurup siyasetin orta yerine boşaltmış durumdadır. Bugün halkı peşine taktıkları adamlar belediye başkanlığı makamına sadece Sivas’ın değil, Maraş’ın, Çorum’un ve nicelerinin katili faşist liderlerin mezarlarından geçerek ve onlara dua okuyarak yürüyor! Yanlarına Sivas’ta kitleyle birlikte vecde gelen, dönemin Sivas Belediye Başkanı, bugünün Saadet Partisi Genel Başkanı “mücahit Temel”i almışlar, Sivas davasını yargıdan kaçırıp Devlet Denetleme Kurulu’na havale eden Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı adayı yapmışlar, mezhepçi siyasetin sembolü Davutoğlu’na umut bağlayıp “kur artık partini” diye yalvarıyorlar. Bu fütursuzluk, bu utanmazlık nedir? Sivas katliamının cenazesinde halkın haklı tepkisiyle karşı karşıya kalanların suçları da mı zaman aşımına uğradı yoksa?

Unutma! Hatırla! İzin verme!

Düzen partilerinden kop! Emeğin çatısı altında birleş! Örgütlen ve mücadele et!  

Ekmek ve hürriyet isteyen işçiler emekçiler! Faşizmin, ırkçılığın, mezhepçiliğin kol gezdiği bir ülkede ve bölgede nefsi müdafaa içinde olan Alevi halkımız! Bu adaletsizliği sineye çekmek istemeyen, işçisiyle, işsiziyle, öğrencisiyle genç kuşak! İstibdada karşı birleşin! Düzen partilerinden tamamen kopun! Kardeş kavgasına karşı sınıf kavgasını yükseltin!

Devrimci İşçi Partisi olarak sizleri, her birinizi, bu kirli ve katliamcı düzeni yıkmak, değiştirmek; yerine kendi düzenimizi, katliamların olmadığı, hak arayanın coplanmadığı, gaza boğulmadığı, sömürünün, işsizliğin, kardeş kavgasının olmadığı, mezhepçiliğin ve faşizmin görüldüğü yerde ezildiği bir düzen kurmak için birlikte örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz!