Meksika’da halk, emperyalizme el pençe divan duranlara ve zamlara karşı ayakta

Meksika yeni yıla kitle eylemleri ve büyük çatışmalarla giriş yaptı. 2012’den beri ülkeyi yönetmekte olan Peña Nieto, 1 Ocak’ta Meksika halkına, akaryakıt fiyatlarına yüzde yirmiyi bulan miktarlarda zam yapılacağını duyurdu. Üstüne bir de utanmadan ekledi “Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız?”

Kitlelerin bu zamma dair ne düşündüğünü öğrenmek içinse çok beklemesine gerek kalmadı. Aynı gün içerisinde sokağa dökülen kitleler, tüm ülkeye yayılan büyük eylemlere giriştiler. Eylemlerin büyüklüğünün daha iyi anlaşılması için aktaralım, Meksika’nın özellikle Güney eyaletleri mücadeleci bir geleneğe sahiptir, öğretmenlerden yerlilere kadar sık sık kitle mücadelelerine şahitlik eder. Fakat ABD ile sınırın bulunduğu Kuzey eyaletlerine gelindikçe tablo değişir. Bu eylemler sırasında ise alışılmadık biçimde Kuzey’de Tijuana, Monterrey, Ciudad Juarez ve Batı’da Colima ve Guadalajara gibi şehirler dahi kitlesel mücadelelere sahne oldu. Öyle ki, eylemlerin Meksika’nın 32 eyaletinden 29’una yayıldığı hesaplanıyor.

Eylemleri tetikleyen gelişme akaryakıt fiyatlarına gelen zam olsa da Meksika’daki durumu anlamak için bu zamlar tek başına yeterli değil. Geçtiğimiz yıllarda, Peña Nieto hükümetinin eğitimin özelleştirilmesi için başlattığı saldırılara karşı geniş eylemler gerçekleşmiş, bu eylemler sırasında öldürülen onlarca kişinin yanı sıra, Gerçek gazetesinin “Meksika’nın Roboskisi” olarak adlandırdığı “Ayotzinapa” katliamında 43 genç kaçırılarak katledilmişti. Bu katliamın yankıları tüm dünyaya yayılmış, Meksika kentlerinin yanı sıra dünyanın birçok yerinde de dayanışma eylemleri yapılmıştı.

Bu petrol zammını kitleler için daha da katlanılmaz yapan bir diğer husus ise, Meksika’nın ulusal petrol şirketi Pemex’in yine Peña Nieto iktidarı süresinde özelleştirilmeye ve parçalanmaya başlanmasıydı. Bu kısmi özelleştirmeler sonrası, henüz zamlar açıklanmadan dahi benzin istasyonlarında yakıt bulanamaz hale gelmiş ve kitlelerin tepkisi görülmeye başlanmıştı. Peña Nieto’nun iktidara gelmesinden bu yana devam eden fakat Trump’ın iktidara gelmesiyle doruk noktasına ulaşan ulusal para peso’nun değer kaybı bu petrol zamlarıyla birleşince, 1979’de bir günlük asgari ücret ile otuz litre benzin alabilen Meksikalılar bugün bir günlük gelirleriyle ancak beş litre alabilir hale geldiler. Meksika’nın günlük 2 milyar varilden fazla bir üretimle dünyanın en önemli petrol üreticilerinden biri olduğunu da hatırlatalım.

Peña Nieto’nun,  Trump ve emperyalizm karşısındaki dalkavukça tutumu da işin tuzu biberi oluyor. Trump henüz başkan dahi seçilmemişken, hatta araştırma şirketleri seçimi kazanmasına pek ihtimal vermiyorken, Ağustos ayında Meksika’ya bir ziyaret düzenlemişti. Bu vesileyle yaptıkları görüşme sonrası Peña Nieto’nun, Trump’ın ABD’de yaşayan Meksikalıları aşağılamasına ve Meksika’ya yönelik saldırgan tutumuna bir cevap vermek yerine mülayim açıklamalarla yetinmesi Meksika’da büyük tepki çekmişti. Bu tepkiyi yatıştırmak için Peña Nieto, ziyareti düzenleyen ve Trump’la iyi ilişkilere sahip olan bakanını görevden almıştı. Trump’ın Başkan seçilmesi sonrası aynı kişinin Dışişleri Bakanı olarak atandığını da ekleyelim.

Bu hoşnutsuzluğun ilk ifadesi halk eylemleri olurken, işçi sınıfının geniş kesimleri de, işçi sınıfının metotlarıyla sahneye çıkmakta gecikmedi. 31 Ocak’ta birçok sendika, yerli halkı temsil eden grupların da katılımıyla büyük bir grev örgütleme kararı almıştı. Bazı güney şehirlerinde eylemler 30 Ocak’ta başlarken özellikle başkent Meksiko’da grev büyük bir başarıya ulaştı. Pilotlardan köylü sendikalarına, öğrencilerden petrol işçilerine on binlerin katıldığı devasa eylemlerle taçlandırılan grevin ilk sonucu ise 3 Şubat’ta görüldü. Peña Nieto hükümeti zamların 17 Şubat’a kadar uygulamaya konmayacağını açıklarken zamların iptalinin de gündemde olduğu konuşuluyor. Grevden önce de Trump’la görüşmeyi reddettiğini açıklamış, böylece halkın baskısı altında ABD emperyalizmine karşı daha onurlu bir tutumu benimsemek zorunda kalmıştı.

Bir başka önemli nokta ise, 2012’de imzalanan “Meksika Paktı” ile Peña Nieto’ya destek verdiğini açıklayan üç temel burjuva muhalefet partisinin kitlelerce eylemlere kabul edilmiyor olması.  Meksika kitleleri “Que se vayan todos” (Hepsi gitsin) demekten yalnızca bir adım uzakta olabilir.

*Bu yazı, Gerçek gazetesinin Şubat 2017 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.