Erdoğan Türkiye’yi paşalarla yönetecek

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yeni açıklanan kabinede Savunma Bakanı olması basının önemli bir kısmında sürpriz olarak nitelendirildi. Bazıları ise son günlerde edindikleri kulis bilgileriyle bu olasılığa işaret etmişlerdi. Gerçek gazetesiolarak biz çok daha önce 24 Nisan günü “Erdoğan, Türkiye’yi generallerle mi yönetecek?” başlıklı yazıda (https://gercekgazetesi.net/karsi-manset/erdogan-turkiyeyi-generallerle-mi-yonetecek) bu olasılığa dikkat çekmiştik. Kulis bilgilerine dayanarak değil Türkiye’nin gözleri önünde gerçekleşen olayları görerek ve analiz ederek bu sonuca varmıştık. Meclis’te 23 Nisan özel oturumuna İyi Parti grubu adına Nuri Okutan kürsüye çıktığında önce MHP lideri Bahçeli sonra AKP Genel Başkanı Erdoğanmeclisi terk etmiş, ardından da Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları da onları takip etmişti. Bu hareketle birlikte komutanlar doğrudan siyasi bir tutum alıyordu ve biz bunu Genelkurmay’ın muhalefete muhtırası olarak tanımlamıştık.

Aynı yazıda şunları sorduk: “Erdoğan Türkiye’yi askerlerle mi yönetecektir? ‘Askeri vesayeti kaldırıyoruz’ örtüsü altında Türkiye bir yarı askeri rejime mi sürüklenecektir? Daha somut soralım: Erdoğan neden Cumhurbaşkanı yardımcılarını açıklamaktan ısrarla imtina etmektedir? Kendi tercihidir. Bu adaylardan biri Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar olabilir mi? 15 Temmuz’un karanlıkta kalan köşelerinin aydınlanmasında birinci derecede rol oynayabilecek olan Hulusi Akar neden yazılı bir ifade dışında mahkemeye çıkartılmamış, hiçbir şekilde sorgulanmamıştır? Yenikapı mitinginden başlayarak siyasete adım atan Hulusi Akar, Bahçeli’nin başkanlık sistemi çıkışının ardından (yanında MİT müsteşarı olmak üzere) İslamcı yazar Nuri Pakdil’i  ziyaret ederek, Erdoğan’ın yurtdışı gezilerinde ona eşlik ederek ve nihayet Hatay’da yaylalar eşliğinde selfiler çektirerek ‘ne yapmak ve nereye varmak’ istemiştir? Erdoğan’ın bu tür bir niyeti varsa ve bunu açıklarsa Türkiye’yi generallerin yönetmesini asla istemeyecek olan milyonların oyunu kaybedecektir. Bunu bildiği için mi olası Cumhurbaşkanı yardımcılarını açıklamamaktadır? Seçim tarihi biraz da bunun için mi komuta heyetinin belirleneceği YAŞ sürecinin öncesine çekilmiştir?”

Bugün bu soruların hepsi yanıtını bulmuş durumdadır. Hulusi Akar, Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak değil Milli Savunma Bakanı olarak atanmıştır. Bu atama Cumhurbaşkanı Yardımcılığı kadar önemlidir. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra çıkartılan KHK ile kuvvet komutanları doğrudan Milli Savunma Bakanı’na bağlanmıştır. Dolayısıyla Hulusi Akar fiilen orduya komuta etmeye devam edecektir. Ancak artık sadece bir general değil aynı zamanda AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın kabinesindeki bir bakandır. Hulusi Akar’ın bu kariyer merdivenini tırmanmadan önce helikopterle Abdullah Gül’ün bahçesine inmiş olduğunu da unutmamalıyız. Gerçek gazetesi Hulusi Akar’ın yanında Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın olmak üzere Gül’e gidip onu adaylıktan vazgeçirmesini ikinci muhtıra olarak tanımlamıştır: “15 Temmuz’da kışlaların önüne iş makineleri çeken Erdoğan iki yıl sonra Genelkurmay başkanını ve kuvvet komutanlarını üniformalarıyla ve helikopterlerle siyaset sahnesine sürüyor. Seçimler bir kez daha lekelenmiştir. Bu seçim muhtıralı seçimdir.” (https://gercekgazetesi.net/gundemdekiler/muhtirali-secim)  Muharrem İnce’nin seçim gecesi neler yaşadığına dair spekülasyon yapanlar çok geç uyanmıştı. Muhtıra tek bir partiye ya da adaya değil tüm muhalefete çok daha önceden verilmiş bulunuyordu.

Bugün Hulusi Akar’ın bakan olarak atanmasıyla ordu sadece fiili olarak değil kurumsal ve organik olarak siyasetle iç içe geçmiş durumdadır. Genelkurmay başkanlığı görev ve yetkilerine dair kanun ile Yüksek Askeri Şura kanunu son KHK ile yürürlükten kaldırılmıştır. Anayasaya tamamen aykırı olan bu hamlenin ardından bu kanunların yerinin Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile doldurulması gelecektir. 24 Haziran tarihinin YAŞ toplantılarının öncesinde gelecek şekilde seçilmesinin de tesadüf olmadığı açıkça gözükmektedir. Tüm bunlar ordunun üst kademesiyle birlikte yapılıyor ve sivillerin ordu üzerindeki denetimini sağlamadığı gibi yarı askeri bir rejime doğru gidişatın da yollarını döşüyor.

Ama artık generallerin Erdoğan’ın peşinden meclisi terk ettiği vakaların yerini kuvvet komutanlarının Erdoğan’ın torunuyla kafa tokuşturduğu kareler almaktadır. Generaller her zaman siyasi iktidarla aralarını iyi tutmaya çalışmıştır. Ancak mesele bir fotoğraf karesinden ibaret görülemez, torunlara şehzade muamelesinin sonu ordunun yeniçerileştirilmesi olacaktır. Devrim kanunları yasakladığı halde kendine paşa dedirtmeyi çok seven generaller sonunda modern yeniçeri ordusunun hakiki paşalarına dönüşmektedir. Modern istibdad en yeni görünümler altında en eski gericilikleri gündeme getirmektedir.