Kadın vekil sayısı 28 değil, sadece dört kişi arttı!

Meclise seçilen kadın vekil sayısı bir önceki dönemle karşılaştırıldığında resmi sonuçlara göre 28 kişi artış göstererek 78’e yükseldi. Bu kadın örgütlerinin kimi için “bir zafer”, kimilerine göre ise “umut verici ama yetersiz”. “Mecliste 275 Kadın Milletvekili” kampanyasını yürüten Haklı Kadın Platformu’nun en önde gelen sözcülerinden Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği (KA.DER) Başkanı Çiğdem Aydın, sonucu “en kötü tahminimiz gerçek oldu” şeklinde yorumladı.

Düzen partilerinin çoğu bu seçimlerde geçmişe oranla daha fazla sayıda kadın adaya listelerinde yer verdi. Buna rağmen sonuçlara bakınca kadın vekillerin toplam vekil sayısına oranının yüzde 14 ile sınırlı kalmasının beklenmedik bir yanı yok. Zira ne kadar kadın aday gösterirseniz gösterin, üst sıralardan ve seçilebilecek yerlerden göstermediğiniz sürece sonuç değişmez. Bu seçimlerde düzen partileri saflarında olan tam olarak buydu.

12 Haziran seçimlerinin ardından oluşacak yeni mecliste AKP kadın vekil sayısını 30’dan 45’e, CHP 8’den 19’a, MHP 2’den 3’e çıkarırken blok 7’den 11’e çıkardı ve kendi vekilleri arasında en fazla kadının yer aldığı sonuca ulaşmış oldu.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’ndan meclise seçilen kadın adaylar dışında kadın vekillerin sayısının artışı ne bir zafer ne de yetersiz olsa da umut verici bir gelişme. Biz tek başına, burjuva partilerinin deyimiyle “kadınların daha fazla oranda siyasete katılmaları” ile ilgilenmiyoruz. Ne şekilde katıldıklarına, kimlerin vekili/temsilcisi olduklarına bakmadan sadece kadın oldukları için onları desteklemiyoruz. Çünkü sınıflara bölünmüş bir toplumda burjuvazinin saflarında yer alan kadınların meclis kürsüsünü istisnalar dışında kadın kurtuluş mücadelesinin sesini taşımak amacıyla kullanmayacaklarını biliyoruz. Dahası yeri geldiğinde kendi temsil ettikleri sınıfın çıkarları doğrultusunda, kapitalizmle iç içe geçen erkek egemenliğinin kadınlar üstünde kurduğu baskıyı arttıracak yasa ve düzenlemelere de imza atacaklarını geçmiş deneyimimiz bize gösteriyor.

12 Haziran seçimlerinden çok kısa bir süre önce sadece emeğini değil, bir bütün olarak kadını devlet tarafından görünmez hale getiren bir gelişme yaşanırken yani Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı kapatılıp, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na çevrilirken kaç tane kadın vekilin itirazını duyabildik? Kadınların çalışma yaşamında karşı karşıya kaldıkları sorunlardan, kadın cinayetlerine, taciz ve tecavüze, kadına yönelik şiddete bir dizi konuda meclis kürsüsünde bugüne ciddi bir tartışmaya şahit olduk mu? Ya da Ankara’daki eylemde polisin saldırısı ile kalça kemiği kırıldığı yetmezmiş gibi bir de Erdoğan’ın “kadın mı kız mı belli değil” sözleriyle aşağılamaya çalıştığı Dilşat Aktaş’ı savunmak için düzen partilerinin kadın adaylarından bir ses çıktı mı? Tabii ki hayır!

Bugün de düzen partilerinin saflarında elbette kendi doğaları gereği burjuvazinin temsilcisi olan kadın vekiller yer alıyor. Dolayısıyla bağımsız aday olarak meclise giren Kürt hareketinden kadınların sayısındaki artış dışında yine değişen bir şey yok demek yanlış olmaz. Çünkü o kadınlar, sadece kadın sorunu konusunda değil, temsil ettikleri kitlenin her mücadelesinde onlarla birlikte ve mücadelenin hep en önünde yer alıyor. Sonra da iki eyleme gidip de gaz yedikten sonra kanal kanal dolaşıp mızmızlanan CHP’li erkek vekillerin aksine, gerektiğinde bedel ödemekten geri durmuyor ve sızlanmak yerine devletin karşısına “gazınız, bombanız hatta kurşunlarınız vız gelir” dercesine başını bir an için eğmeden dikiliyor.

Bize Nimet Çubukçu’lar, Güldal Mumcu’lar değil, Sebahat Tuncel’ler, Emine Ayna’lar, Sevahir Bayındır’lar lazım! Ve tabii bu toprakların en fazla ezilen kesimi olarak Kürt kadınlarla birlikte emekçi kadınların da sesini meclis kürsüsünden duyuracak, kadınların kurtuluşu için mücadele ederken, tüm insanlığın kurtuluşu için mücadeleyi de ihmal etmeyecek kadınlar lazım!

* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2011 tarihli 21. sayısında yayınlanmıştır.