Çocuklarıyla beraber hapishaneye mahkûm edilen kadınlar

Uçurtmayı Vurmasınlar filmi, Feride Çiçekoğlu’nun aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanmış 1989 yılı yapımlı bir film. Filmde, annesiyle birlikte hapishanede kalan Barış isimli çocuğun gözünden, hapishanede geçen günler anlatılıyor. Pek çoğumuzun gözleri dolmuştur bu filmi izlerken. Kimimiz de öfkeyle dolmuşuzdur, çocukları hapishanede büyümeye mahkûm eden bu sisteme karşı.

Bugün 600’ü aşkın çocuk tıpkı Barış gibi hapishanede büyüyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre Nisan 2017’de anneleriyle beraber hapishanede olan çocuk sayısı 560 iken son veriler, Kasım 2017 itibariyle bu sayının 624 olduğunu gösteriyor.

OHAL’de de kadınlar daha fazla mağdur

Altıncı dönemini yaşadığımız OHAL’de hukuk iyiden iyiye adeta baş aşağı dönmüş durumda. Önce ceza veriliyor sonra suçsuz görülenlere uygulanan cezalar geri alınıyor. İnsanları hapishaneye atıyorlar, sonra mahkemeler pardon yanlışlık olmuş diyor, salıveriyorlar. Hâl böyle olunca hapishaneler de dolup taşıyor, yeni hapishaneler inşa ediliyor. Bu koşullar ne yazık ki çocuklara da yansıyor.

Savaşta barışta, evde işyerinde, bulunduğu her yerde kadınlar hep daha fazla eziliyorlar. Hapishanelerde de en çok mağdur olan yine kadınlar oluyor. OHAL’den önce bebeği altı ayı doldurmayan kadınlar tutuklanamazken ve cezaları ertelenirken şimdi bebeği üç günlük de olsa kadınlar bebekleriyle birlikte hapishanelere girmek zorunda kalıyorlar. Sevgiye, eğitime, gün ışığına muhtaç çocuklar mecburen anneleriyle birlikte hapishanelere tıkılıyor. Öyle ki Zonguldak’ta, kamuoyunun tepkisi üzerine daha sonra ev hapsine mahkum edilmişse de, sezeryanla doğum yapan bir kadın üç gün sonra bebeğiyle beraber hapishaneye gönderildi. Bir başka kadın ise tutuklanarak hapishaneye girdikten sonra otuz beş günlük bebeği de hapishaneye, yanına getirildi.

Çocuklar yok sayılıyor

Türkiye’de yalnızca sekiz tane kadın hapishanesi var. Bu nedenle kadınların birçoğu erkek hapishanelerinde kalıyorlar. Kendi özel ihtiyaçlarını bile zor karşılıyorlar. Yani hapishaneler yetişkin insanlar için dahi uygun koşulları barındırmıyor. Bir de yetişkinlerle aynı koğuşta kalan çocukları düşünün. Hemen hemen tüm hapishanelerde kadınlar çocuklarıyla aynı yatağı paylaşmak zorunda kalıyorlar. Henüz oturmayı bile doğru düzgün beceremeyen bebekler ranzalardan düşüyor. Hapishanede annesiyle beraber kalan Miraz bebeğin babası “Miraz’ın yüzünde ya da vücudunda bir yerler hep mordur. Çünkü sürekli ranzadan düşüyor ve yerler beton. Hastalandığında annesinin eşlik etmesine izin verilmiyor” diyor. Bununla sınırlı değil, çocukların ihtiyacı olan temel gıdalar, oyuncaklar verilmiyor. Katı gıda ile beslenemeyen çocuklara ayrıca bir hassasiyet gösterilmiyor. Hapishanede annelerinin yanında mahkum olan çocuklar adeta yok sayılıyor!

Verilerin gösterdiğine göre hapishanelerde anneleriyle beraber kalan çocukların yarıdan fazlası anneye en çok ihtiyaç duyulan dönem olan 0-3 yaş aralığında. Yani pek çoğu eğitime, oyuna, oyuncağa kısacası sağlıklı büyüyebilecekleri uygun bir ortama muhtaç. Bu yaş aralığındaki çocukların hastalanmaları dışarıdayken bile epey kolayken hapishane koşullarında her gün hasta olduklarını söyleyebiliriz. Biraz daha büyük olanların ise ruhsal olarak yaşadıkları travmaların unutturulması neredeyse imkânsız.

Devlet çözüm üretmiyor!

Hapishanelerin binbir türlü zor koşullarına göğüs germeye çalışan kadınlar bir yandan da bebeklerini bu ortamda sağlıklı olarak yetiştirme kaygısını taşıyorlar. Devlet, nerede olursa olsun çocukların doğru eğitim almalarını, sağlıklı koşullarda yetişmelerini sağlamak zorundadır. Ancak ne hapishanelerdeki çocukların durumlarını ne sokaklardakini ne de ailesinden kötü muamele görenleri umursuyor, kalıcı ve gerçekçi çözümler üretiyor. OHAL dönemiyle birlikte artış gösteren, hapishanelerde anneleriyle birlikte kalmaya mecbur bırakılan çocuklar için acil düzenlemelerin getirilmesi şarttır. Devletin çözümsüzlüğüne karşı talebimiz net: Hamile, 0-6 yaş grubunda, engelli veya özel eğitime ihtiyaç duyan çocuğu olanlara denetimli serbestlik hükümleri uygulansın!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.