Ekim devriminin provası Şubat devrimi: Kıvılcımı kadın işçiler yaktı
2017, Ekim devriminin 100. yıldönümü. Ekim devrimi dünya tarihinin gördüğü en büyük, en muzaffer işçi devrimi idi. İşçilerin iktidarı almasından önce, Ekim devriminin bir anlamda provası ondan sekiz ay önce Şubat devrimi ile yaşanmıştı. Bu devrimin kıvılcımını savaşa ve yoksulluğa karşı ekmek ve barış talebiyle greve çıkan işçi kadınlar yakmıştı.
1917 Şubat’ına gelindiğinde Rusya’da savaşın yarattığı tahribat çok ağır bir şekilde hissediliyordu. Savaş koşullarında topraksız köylülerin üzerindeki baskı, işçilerin her geçen gün daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalması, askeri olarak art arda gelen başarısızlıklarla birleşiyor, işçiler, köylüler ve askerler arasında huzursuzluk giderek artıyordu. Fabrikalarda grevler yapılıyor, bunun sonucu yaşanan işten çıkarmalara işçiler grevi başka fabrikalara da yayarak cevap veriyordu. Açlık baş göstermiş, insanlar yiyecek ekmek bulamaz hale gelmişti. Bu koşullarda eski Rus takvimine göre 23 Şubat, bugünkü Miladi takvime göre 8 Mart’ta kadınlar “ekmek ve barış” talebiyle greve gittiler. Çar yönetimi bu grevi kanla bastırmaya çalışınca grevler, eylemler sadece kadınları değil, bütün emekçileri kapsayacak şekilde yayılmaya başladı. Devrimlerin ayırt edici özelliklerinden biri kitlelerin baskı ile karşılaştıklarında geri çekilmek yerine kararlılıkla ileri atılmalarıdır. 1917 Şubat’ında Rusya’da yaşanan da buydu. Her gün greve çıkan işçilerin sayısı katlanıyor, eylemler adım adım fiili bir genel greve dönüşüyordu. Askerlerin de ayaklanması ve devrimin saflarına gelmesiyle çar devrildi. 1905’in mirası Sovyetler tekrar sahnedeydi ve Ekim devrimine kadar devam edecek ikili iktidar dönemi başlamış oldu.
İşçi kadınların grevi çarı deviren, Sovyetleri yeniden inşa eden ve Ekim devriminin taşlarını döşeyen Şubat devriminin ateşleyicisiydi. Çünkü onların talepleri, işçi sınıfının, topraksız köylülerin ve onların üniforma giymiş halinden başka bir şey olmayan askerlerin de talebiydi. Hepsinin ortak çıkarını ifade ediyordu ve işte bu yüzden işçi kadınların yaktığı kıvılcım, bütün emekçilerin bu mücadeleyi sahiplenmesi ile kısa sürede bir yangına dönüştü, birkaç gün içinde sarsılmaz gözüyle bakılan çarı devirdi. Ekim devriminin ardından kurulan işçi devleti 8 Mart’ı resmi tatil ilan etti ve Sovyetler Birliği dönemi boyunca 8 Mart kahraman kadın işçilerin anısına kutlandı. 1921 yılında toplanan II. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı, bu büyük greve atıfla o zamana kadar Şubat ayının sonu ve Mart ayının başında çeşitli günlerde kutlanan Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tam tarihini 8 Mart olarak ilan etti.
100 yıl önce kadınların sahip olduğu en ileri haklar
İşçi kadınlar sadece Rusya’da değil, dünya çapında etkileri olarak bir devrimi ilk kıvılcımını yakarak armağan etmişti, Ekim devriminin ardından kurulan işçi devleti de derhal kadınlara o zamana kadar kadınların sahip oldukları en geniş hakları tanıdı. Neydi bu haklar?
"Eşit işe eşit ücret" ve 8 saatlik işgünü getirdi.
Köylüye toprak dağıtımında aileyi değil, aile fertlerini esas aldı. Böylece kadınlara da söz ve karar hakkını getirdi.
Aile yasasına göre eşler birbirine eşit kabul edildi. Eşler isterlerse kendi soyadlarını kullanabilecekti. İki tarafın da boşanmak istemesi durumunda mahkeme kararına gerek olmadan, tek tarafın talebi olması durumunda ise mahkeme kararıyla boşanma işlemi gerçekleştiriliyordu. 1926'da çıkan yeni bir yasa ile boşanma tek tarafın talebiyle de mahkeme olmaksızın gerçekleştirilebilir hale geldi.
1920 yılında kürtaj yasal bir hak olarak tanındı. Böylece işçi devletinde kadın çocuk sahibi olup olmama konusunda, kendi bedeni ve yaşamı üzerinde söz sahibi oldu.
Evde kadının görevi olarak görülen çocukların bakımı, yemek, çamaşır gibi ev işlerinin toplumsallaştırılması için adımlar atıldı. Yemekhaneler, kreşler, çamaşırhaneler açıldı.
Evlilik süresince edinilen malların ortaklığı kuralı getirildi.
Kadınlar doğum öncesi ve sonrası toplam 16 hafta ücretli izin hakkına sahip oldu.
Kadınları toplumsal hayatın, üretimin içine çekebilmek, toplumdaki geri bırakılmış konumları ile mücadele edebilmek için okuma-yazma ve meslek edindirme kursları anlamında ciddi bir çalışma yaptı. Çünkü "eşit işe eşit ücret" bir ilke olarak kabul edilmiş olsa da kadınların daha az kalifiye işlerde çalışmalarından dolayı ücretleri erkeklerin ücretlerinin çok gerisindeydi.
Kadınlara devrimin hemen ardından siyasal alanda da erkeklerle eşit seçme ve seçilme hakkı tanındı. Oy hakkını bile yeni kazanmış kadınların, herhangi bir seçimde aday olmasını teşvik etmek için bilinçli bir çaba harcandı.
Bu hakları tanımakla kalmadı, kadınların haklarına sahip çıkması ve bu hakları kullanması için onları bilgilendirecek propaganda kampanyaları düzenlendi.
Ekim Devrimi'nin iki büyük önderinden biri olan Trotskiy, SBKP programının bu yaklaşımını "Eski aileden yeni aileye" başlıklı yazısında şöyle açıklıyor: "Sovyet devletinde erkek ve kadınların siyasal eşitliği, problemlerden biriydi ve en basitiydi. Onu daha güçlü bir problem izledi: kadın ve erkek işçilerin fabrika, atölye ve sendikalarda eşitliğini sağlamak ve bunu erkeklerin kadınlara zarar veremeyeceği bir şekilde yapmak. Ne var ki kadın ve erkeğin aile içinde fiili eşitliğini sağlamak çok daha fazla çaba gerektiriyordu. Bunu gerçekleştirmeden önce evcil alışkanlıklarımızda devrim yapmak gereği vardır ve besbelli ki aile içinde erkekle kadın arasında hem normal alanda hem de hayat şartları açısından fiili bir eşitlik olmadıkça, böyle bir eşitlikten sosyal çalışmalarda ve politikalarda olsun ciddiyetle söz etmek yersizdir. Bir kadın ev işlerinde kösteklenip, ailenin bakımına, yemek ve dikiş işlerine kösteklenip saplanıp kaldıkça onun tüm sosyal ve politik hayata katılma şansı baştan dumura uğramıştır."
Bugün bile hiçbir burjuva devleti, Ekim devriminin, işçi iktidarının sahip olduğu bu perspektife ne yaklaşabilmiştir ne de yaklaşması mümkündür!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mart 2017 tarihli 89. sayısında yayınlanmıştır.