Erkeğin istibdadı ve kadınların hürriyet mücadelesi

Sandıkları halktan kaçırırcasına baskın bir seçim olarak ilan edilen 24 Haziran seçimleri ile Erdoğan ve AKP, istibdadı koyulaştırmak, bir tek adam rejimi ile ülkeyi yönetmeyi hedefliyor. Bunun kadınlar açısından ne anlama geleceğini düşününce, içimizden, 16 yıllık AKP ve Erdoğan iktidarında yaşadıklarımızdan daha kötüsü olamaz ki demek gelebilir. Ama olabilir, hatta olur.

AKP ve Erdoğan iktidarının kadın düşmanı politikaları, kadınların haklarına yönelik saldırıları deyince aklımıza ilk gelen örneklerden birisi 2012 yılında Erdoğan'ın "Her kürtaj bir Uludere'dir" sözleri ile birlikte kürtajı yasaklama girişimi olacaktır şüphesiz. Erdoğan bu sözü söyler söylemez kadınlar "benim bedenim, benim kararım" diyerek ayağa kalktı. Evet, bu kadınların bedenlerinin denetim altına alınmasıydı. Ama daha da önemlisi emekçi kadınların ölüme terk edilmesiydi; çünkü zenginler yurtdışına gidecek, yoksul kadınlar ise merdivenaltı muayenehanelere mahkûm kalacaktı. Hızla kitleselleşen bir hareket ve toplumun geniş kesimlerinden yükselen tepki sonucu AKP iktidarı meclise getirmeyi planladığı yasa tasarısını geri çekmek zorunda kaldı.

Başka bir örnek, geçtiğimiz 2017'de Kasım ayında gündeme gelen, kamuoyunda tecavüz yasası olarak anılan yasa değişikliği. AKP'li vekiller çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören bir yargı paketinin içine, son dakikada ve gerçek anlamda gecenin bir yarısında tecavüzcüleri aklayacak bir madde sokmaya çalıştılar. Madde, 16 Kasım 2016'dan önce işlenen cinsel suçlarda mağdurla failin evlenmesi durumunda cezanın infaz edilmemesini getiriyordu. Bir örnekle söylemek gerekirse, 16 Kasım 2016'dan önce tecavüze uğrayan bir kız çocuğu anne babasının dayatmasıyla kendisine tecavüz eden erkekle evlendirilse ortada ne bir suç ne de ceza kalıyordu. Bir geceyarısı oldu bittiyle geçiremeyince yine toplum ayağa kalktı, eylemler düzenlendi ve çok kısa bir süre içinde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ çıkıp konunun kapandığını açıklamak zorunda kaldı. Ve yasa tasarısına ilişkin önerge geri çekildi.

Kadınlara yönelik ayrımcı uygulamaları hayata geçirme planlarından, kadın düşmanı politikalarından vazgeçtiler mi? Hayır. Bunu sonradan çeşitli zamanlarda aynı konuları nabız tutma amacıyla tekrar tekrar ülkenin gündemine getirmelerinden biliyoruz. Erdoğan'ın her fırsatta, katıldığı her nikâhta, doğum kontrolünü ihanet olarak niteleyip beş çocuk yapın demesinden biliyoruz. Anneliği reddeden kadın, yarımdır eksiktir demesinden biliyoruz. Meclis İnsan Hakları İzleme Komisyonu Başkanı olduğu dönemde AKP milletvekili Ayhan Sefer Üstün'ün "Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum" diyerek hem tecavüzcüleri aklayan hem de kadınların kürtaj hakkına saldıran sözleri sarf etmesinden biliyoruz. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü eylemlerini yasaklamalarından, eylemlere saldırmalarından biliyoruz. Kadına yönelik erkek şiddetini engellemek yerine kadınları pembe otobüslere, vagonlara tıkmaya çalışmalarından biliyoruz. Maliye Bakanı olduğu dönemde Mehmet Şimşek'in işsizliğin yükselmesini kadınların iş aramasına bağlamasından biliyoruz. Çevre ve Ormanı Bakanı olduğu dönemde Veysi Eroğlu'nun bir ziyareti sırasında kadınların kendisinden iş istemesi üzerine, "evdeki işler yetmiyor mu?" diye sormasından biliyoruz. Kadınların gece vardiyasında en fazla yedi buçuk saat çalıştırılma sınırının kaldırılmasından biliyoruz. Bu kadarı yeter mi, yeter! 16 yıla sığdırdıkları sayısız örneği sıralamaya bu gazetenin sayfaları zaten yetmez!

Hızla sıraladığımız bu kadın düşmanı görüşler ve politikaların karşısında başta ifade ettiğimiz iki örneğin bir ortak noktası var. Mücadelenin ve toplumun geniş kesimlerinin tepkisinin basıncı altında, AKP ve Erdoğan hem kürtaj konusunda hem de tecavüz yasasında geri adım atmak zorunda kalmıştı. Tabii bu durum sadece bu iki örnekle sınırlı değil, kadın istihdam paketinden, sosyal güvenlik paketine bir dizi başka örnek de var. Yetkileri elinden alınmış, zincire vurulmuş bir meclis ve o meclisi fesih hakkını elinde bulunduran tek adam yönetimi bu örneklerin yaşanmasını zorlaştıracaktır. İşte bu nedenle kadınlar için her zaman daha kötüsü de olabilir. Bu yüzden istibdada karşı hürriyet mücadelesi kadınların dört elle sarılması ve emekçi kadınların en önde yer alması gereken bir mücadeledir. 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2018 tarihli 104. sayısında yayınlanmıştır.