Süfrajetlerin ilk zaferinin 100. yıldönümü

Kadınların oy hakkı için çeşitli yazılar yazıp bu talebi bireysel olarak dile getirmeye başlamaları 1600'lü yıllara dayanıyor. Bu talebin etrafında örgütlü bir mücadelenin ortaya çıkışı ise 1800'lerin sonlarında, başta Britanya ve ABD'de yükselen Süfrajet hareketi ile gerçekleşti. "Suffrage", Batı dillerinde oy kullanma hakkı anlamına geliyor. Süfrajet hareketi de ismini bu kökenden alıyor. 6 Şubat, bu hareketin bir kazanımı olarak Britanya'da kadınların oy hakkına sahip olmasının 100. yıldönümü.

Hareketin öncüsü konumundaki Emmeline Pankhurst'ün kurduğu Kadınların Sosyal ve Politik Birliği, bu hakkın elde edilmesine kadar, zaman içinde kitleselleşen ve etkileyici bir mücadele verdi. Öyle ki 1908 yılında, Londra'nın merkezinde 500 bin kadının katıldığı bir miting düzenlendi. Bu hakkı kendilerine tanımayan güç olarak gördükleri zenginlere duyulan öfkenin sonucu olarak, sembolik şekilde şehir merkezinde o zenginliği temsil eden pahalı mağazaların vitrinlerine saldırmaktan haberleşmeyi engellemek amacıyla posta kutularını patlatmaya, yasadışı mitinglerden zenginlerin sahip oldukları boş binaları kundaklamaya kadar bir dizi farklı ve radikal eylem düzenlediler. Devletin baskısına maruz kalıp tutuklandılar, hapishanede açlık grevi yaparken devletin zorla beslemesine karşı direndiler. Seslerini bütün dünyaya duyurmak için, Britanya'nın en önemli gündemlerinden biri olan kral koşusunda, tribünlerdeki 300 bin insanın ve televizyon kameralarının önünde Emily Davison isimli Süfrajet, kendisini kralın atının önüne atarak ülkenin ve hatta dünyanın gündemine oturdu. Hem artık kaçınılmaz bir şekilde herkesin seslerini duymasını sağladılar, hem de Emily'nin cenazesi, kadınların oy hakkı mücadelesinin gövde gösterisine dönüştü. Ve adım adım yükselen bir mücadelenin sonunda 6 Şubat 1918'de Britanya'da 30 yaşından büyük, mülk sahibi ve evli olma şartlarıyla sadece seçme hakkını elde ettiler. Sınırlı da olsa, bu hem kendi ülkelerinde hem de bütün dünyada kadınların önünü açmaları, dahası yaşamları pahasına verdikleri bir mücadele ile bu hakkı söke söke aldıklarını göstermeleri açısından önemli bir kazanımdı.

Kadınların erkek egemenliğinin çeşitli tahakküm biçimlerine karşı mücadelelerine ve bu alanda elde edilen kazanımlara sahip çıkarken bu mücadele bağlamında birbiriyle iç içe geçen iki noktayı ayrıntısına girmeden vurgulayarak bitirelim.

Birincisi, kendini sadece "kadınların oy hakkı" talebi etrafında örgütleyen hareketin ufku, sınırları, dönemin koşulları sebebiyle çok hızlı bir şekilde ortaya çıktı. Dönem, Birinci Dünya Savaşı dönemi. Genel olarak sol harekette olduğu gibi, savaş Süfrajetler için de bir turnusol kağıdı işlevi gördü, Süfrajetlerin bir kısmı Birtanya'yı ve savaşı destekleyen bir politikayı benimsedi. Harekete önderlik eden Emmeline Pankhurst ve kızları Sylvia ve Christabel'den, Sylvia, annesi ve kız kardeşinden farklı olarak emperyalist savaşın karşısında tutum aldı. Sadece belli sınıflardan kadınlara bu hakkın tanınmasına karşı, bu meselenin sınıf sorunu ile iç içe geçtiğini, taleplerin emekçi kadınların talepleriyle birleştirilmesi gerektiğini savunduğu ve bu tutumunda ısrar ettiği için örgütten ihraç edildi. Tüm kadınlar ve erkekler için eşit seçme ve seçilme hakkını, eşit işe eşit ücret mücadelesi ile birleştirerek, savaşa ve emperyalizme karşı tutum aldı. Önce Doğu Londra Süfrajetler Federasyonu'nu, ardından da Sosyalist İşçi Federasyonu'nu kurdu. Bolşeviklerle ilişki kurdu, hayatının geri kalanını bu yönde bir mücadeleye adadı. Dolayısıyla çelişkilerin kendisi, Sylvia’nın, işçi sınıfının kurtuluşu ile kadınların kurtuluşu mücadelesinin birliğini kavramaya ve onu sağlama için çalışmaya doğru itti.

İkincisi de, bu noktayla bağlantılı. Evet, Britanya, kadınların oy hakkını bir mücadele sonucu aldıkları ilk ülke. Daha önce böyle bir mücadelenin ürünü olmadan Norveç ve Danimarka'da da kadınlar çeşitli şartlara bağlı olarak sınırlı düzeyde bu hakka sahip olmuştu. Ama kadınların erkeklerle gerçekten eşit koşullarda seçme ve seçilme hakkını elde ettikleri ilk ülke ne Britanya ne Norveç ne de başka bir Avrupa ülkesi. Ekim devriminin ürünü işçi devleti! 2017'de 100. yıldönümünü kutladığımız, 1917 Ekim devriminin ardından ilk günlerde çıkarılan kararnamelerden birisiyle kadınlar, erkeklerle tam anlamıyla eşit seçme ve seçilme hakkını elde ettiler. Üstelik genç işçi devleti sadece bu hakkı tanımakla kalmadı, kadınların herhangi bir seçimde aday olmasını teşvik için bilinçli bir çaba harcadı. Kadınların siyasete katılımının sadece seçimden seçime oy kullanmaktan ibaret olmasının önündeki engelleri kaldıracak toplumsal düzenlemelere de derhal girişti. Bugün bile hiçbir burjuva devletinin, işçi devletinin sahip olduğu perspektife yaklaşabildiğini söylemek mümkün değil.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.