Madende iş cinayetlerinin kod adı: "Grizu" (Dilvin İdil Pakyüz - 16-12-2009)
Çıkardıkları kömür kadar kara yaşam koşulları sunuluyor onlara. Asgari ücret ne kadar yetiyorsa insanca yaşamalarına, o denli zor, ağır bir iş yaptıkları. Yasal çalışma saatlerinin çok üzerinde çalışıyorlar, birileri karlarına onlarca lira eklesin diye. Birden fazla işçinin yapması gereken işi üstleniyor her bir işçi, birileri lüks otomobillerini yenileyebilsin diye. Yaptıkları işin neden olduğu hastalığın için için kendilerini kemirdiğini bile bile hiçbir önlem alınmadan çalıştırılıyorlar; birileri lüks yatlarda katlarda yaşasın, karına kar katsın, sermayesini kat kat arttırsın diye. Yerin metrelerce altına iniyorlar canları pahasına. Onları sömüren patronlarının, haklarını aramalarını engelleyen patron devletinin işlediği iş cinayetlerinin adı "grizu" oluyor işçi kardeşlerimiz için. Oysa havada %4 - 16 seviyesine ulaştığında büyük tahrip gücüne sahip bir patlamaya neden olan bu gazla ilgili önlem alınsa; gaz bu seviyeye ulaştığında maden ocağı hemen boşaltılsa, tek başına öldürmeye gücü yetmiyor bu gazın. Ama ne yazık ki bu sistemde yasalar işçilerin yaşamsı, can güvenliklerinin sağlanması için değil, patronların bunlar pahasına daha fazla kar edebilmeleri için yapılıp uygulanıyor.
Tek düşünceleri kazanacakları para olan patronlar kar hırsıyla kat kat acımasızlaşıyorlar. İşçilerin sırtından, emeğinden, alın terinden çalarak elde ettiği karının çok küçük bir kısmını bile işçisinin can güvenliği için harcamak istemiyorlar. İşçilere sunduğu en küçük olanakları da onların iyi koşullarda yaşamaları için değil, üretim yapmaya devam edebilmesi, patronun sermayesini arttırmak için, çalışabilecek güce ve sağlığa ulaşabilmesine yetecek kadar veriyorlar. Bugüne kadar onlarca işçi kardeşimizin iş kazalarında acı bir şekilde hayatlarını kaybedişinin sebebi de patronların karlarının en ufak miktarından vazgeçmeyip iş kazalarını engelleyici önlemleri almamalarıdır.
11 Aralık Cuma günü Bursa'daki maden ocağında kaybettiğimiz işçilerin ölüm sebepleri, onların can vermelerini engellemek kadar basit. Burada meydana gelecek herhangi bir iş kazasında müdahale edecek tahliye ekibi bulunmuyordu. Metan CO2 gibi yanıcı gazların etkisini azaltmak için ocakta havalandırma boruları yoktu. Patlamaya sebep verecek bir gazın miktarı arttığında işçileri uyaracak cihaz patronları tarafından işçilere sağlanmamıştı. Bu eksikler de yetkililerce tespit edilmiş ancak ocağın sahibine herhangi bir yaptırım uygulanmamış ve bu şekilde çalışmanın devamına göz yumulmuştu.
Peki, bu kadar basit ve düşük maliyetli önlemleri almaktan dahi kaçınan patronlara karşı sözde işçilerin haklarını koruyan yasalar nasıl işliyor? 2005 yılında yaşanan ve 17 işçinin öldüğü patlamada ocağın sahibine 2 yıl hapis ve 101 TL para cezası verilmişti. İşte maden işçilerinin yaşamları bu kadar ucuz devletin yasaları karşısında. Şu soruları soruyoruz o yasaları yapanlara, katil patronları yargılayanlara ve katil patronlara: İşçi kardeşlerimizin uğruna can verdikleri kömür karası kadar kara mı yürekleriniz, yüzleriniz? Yerin metrelerce altındaki sessiz çığlıkları işitmiyor mu hiç biriniz? Ancak siz duymak istemeseniz de, yakanıza yapışacak birleşen işçilerin kömür karası elleri, duymak istemeseniz de hesap soracak sizden birleşerek çoğalan öfkeleri ve çığlıkları. İşte o zaman gerçekten hesabını soracaklar öldürdüğünüz kardeşlerinin; işte o zaman patronların kârı için değil yeryüzünü ısıtmak için var olacak kara kömür ocakları.