Hanefi Avcı: Kral çıplak! (28-08-2010)
Batıcı-laik burjuvazinin bütün sözcüleri, en başta ulusalcılar, elbette Avcı'nın kitabının üzerine atladılar. Bir kısmının amacı Ergenekon, Balyoz ve diğer davaların tümüyle uydurma iddialara yaslandığı kanaatini toplumda yaymak. Hanefi Avcı'yı geçmiş faaliyetleri dolayısıyla hiç sevmeyen Doğu Perinçek bile onun tezlerinin üzerine atladı. Ama kitabın geri kalan bölümlerini, özellikle Türkiye devleti ve Kürt sorunu üzerine yapılan yorumları okusalar, biraz daha dikkatli olurlar!
Bu toz duman içinde insanların önünü görmesi çok zor. Her şeyden önce şunu açıkça belirtmek gerekir: Hanefi Avcı olayı, kendisinin de saklamaya gerek duymadığı gibi, bir ihanet olayıdır. (Tabii o "ihanet" kelimesini kullanmıyor.) Avcı, kendisi de uzun yıllar Gülen cemaatinin bir mensubu ya da en azından bir sempatizanı olduğu halde, şimdi cemaatin sırlarını ifşa etmektedir. Bu da Gülen'in çok iyi bilinen "sessiz ve derinden git" stratejisinin ne kadar ağır çelişkilere gebe olan bir yaklaşım olduğunu açıkça ortaya sermektedir. Reformizm, bırakın sosyalistleri, İslamcılara bile kolay yar olmaz!
Avcı'nın söyledikleri ile bunları neden ve neden şimdi söylediği meselelerine ayrı ayrı yaklaşmak gerekir. Önce bu ikincisine kısaca değinelim. Avcı'nın polis teşkilatı içinde ciddi bir bölünme ve hesaplaşmada sıranın kendisine geldiğini hissettiği için harekete geçtiği hemen hemen kesindir. Kendisinden önce Sabri Uzun, Emin Aslan ve başka polis şeflerinin başına gelenler onu uyarmıştır. Ancak, bu, Avcı'nın çıkışının sadece kişisel saiklere bağlı olduğu anlamına gelmez. Emniyet içindeki bu bölünmeden haberdar güçler, bu çatlağı kullanarak Gülen cemaatine esaslı bir saldırı yapmak istemiş olabilir ve örneğin Avcı'ya gizli telefonlarının dinlendiğini ihbar etmeyi üstlenmiş olabilirler. Yani olayın siyasi bir yönünün mevcut olduğuna hemen hemen kesin gözüyle bakmak gerekir.
Etkili siyasi gücün kim olduğunu bugünkü bilgilerle saptamak zordur. Gelişmeleri dikkatle izlemek gerekir. Ama bir şey açıktır: Baykal'ın yerine Kılıçdaroğlu'nun gelmesinden sonra bu, ikinci büyük yer sarsıntısıdır. Türkiye politikasında taşlar yeniden diziliyor.
Hanefi Avcı'nın söylediklerine gelince. Kitapta var olup da bugün üzerinde konuşulmayanlara geçmeden önce, konuşulanın üzerinde duralım: Cemaatin polis istihbaratı ve adalet teşkilatının bir bölümü üzerinde hakimiyet kurmuş olduğu, herkesin bildiği ama kimsenin üzerinde yazıp halkın önünde konuşmadığı bir gerçekti. Kral çıplak, bir! Açıklama, hem de polis teşkilatı içinden istihbaratçılığıyla ve açıksözlülüğüyle sivrilmiş bir şeften gelince elbette ağırlığı büyük oldu.
Ama ulusalcılar çok sevinmemeli. Avcı, Ergenekon'un ya da Balyoz'un uydurma olduğunu söylemiyor. Tersine, bunların gerçek olduğunu açıkça belirtiyor. Susurluk döneminin en açık sözlü istihbaratçısı zaten Veli Küçük'lerin olduğu bir dava hakkında başka türlü konuşamazdı!
Söylediği, hukuk usulünün ayaklar altına alındığı, bir. Bazı davalarda zorlamalar olduğu, iki. İlkinde bütünüyle haklı olabilir. Ama önemi yok, çünkü bizim yıllardır söylediğimizi o da teslim ediyor. Türkiye'de "hukuk çıldırmıştır", yani basitçe bir silahtır, kim eline geçirirse kullanmaktadır. İkincisinde ise bütünüyle yanılıyor. Özellikle Hrant ahbariğimizin katillerinin belli olduğu, bunun altında başka bir şey aranmaması gerektiği iddiası gülünçtür.
Bir de konuşulmayanlar var. En önemlisi, Kürt bölgesinde yıllarca görev yapmış bir polis şefi, meselenin ne askeri ne de polisiye olduğunu, siyasi olarak ele alınması gerektiğini, Öcalan ile görüşülmesi gerektiğini söylüyor. Ve NTV'de çıktığı programda, devletin kusurunun PKK ve Öcalan'dan daha büyük olduğunu belirtiyor! Tevekkeli burjuvazi işin bu yanını konuşmak istemiyor! Kral çıplak, iki.
Daha söylenecek çok şey var ama bir tanesine daha değinip bırakalım. NTV'de gazetecilerden biri "siz de işkenceci idiniz" diyince, cevabı bunun tek tek polislerle ilgili olmadığı, on yıl öncesine kadar devletin suç ve suçluyu saptamak için esas yönteminin işkence olduğu oldu (ya şimdi?!!). İşte böyle bir devleti savundunuz yıllardır, ey burjuvalar, demokratıyla faşisti ile. Şimdi Yalçın Doğan gibi eski solcular, şaşkına döndüklerini söylüyorlar. Bunamışlar, eskiden kendileri söylüyordu bunları! Kral çıplak, üç!
Amacı ne olursa olsun, sırf bunları açıklamış olması bile hayırlı olmuştur Avcı'nın. Şimdi görev bütün bu rezilliğin ortaya dökülmesini hayırlı yolda kullanmak için işçi sınıfı hareketinin ve sosyalizmindir.