Halkların kardeşliğinin yolu emekçinin birliğinden geçiyor! (17-12-2009)
DTP'nin kapatılmasının ardından batıda ve doğuda çok sayıda sokak eylemi ile protestolar yoğunlaşırken, devletin şiddetle bastırma girişimlerine faşist provokasyonlar ekleniyor. İzmir ve Bayramiç'te taşlar ve satırlarla başlayan faşist saldırılara Dolapdere'de ve Muş'ta önce tabanca sonra da otomatik silahlar eklenince, her fırsatta şovenist içerikli söylemlerle Kürt hareketine karşı politik bir savaş yürüten burjuva medyası büyük bir ikiyüzlülükle "aman dikkat!" uyarıları yapmaya başladı.
Şimdi, etnik bir iç savaş tehlikesi üzerine yazılar yazılıyor, televizyonlarda tartışma programları düzenleniyor. Bir yandan iç savaş olmasın mesajı veren burjuvazi inceden inceye Türk-Kürt ayrışmasını veri kabul ediyor; safını Kürtlere karşı belirliyor ve sadece Kürtlere karşı gösterilen şovenist tepkilerin biçimi eleştiri konusu ediyor.
Evet, ortam çok gergin ve olayların gidişatı her an rayından çıkarak büyük bir felakete doğru seyredebilir. Ancak burjuva medyasının göstermek istemediği başka bir gerçek daha yaşanıyor. Faşistlerin Kürtlere saldırdığı örnekler ortada. Ama daha 20 gün öncesinde Türkiye'nin en batısından, en doğu ucuna kadar yüz binlerce kamu emekçisi, işçi ve halktan insanlar omuz omuza el ele meydanlardaydı. Bunu unutmamalıyız. Sadece 25 Kasım grevi günüyle sınırlı değil bu birlik. Daha dün, Haydarpaşa'da ve Ankara'da "16 arkadaşımız onurumuzdur!" diyen emekçiler Türkü ve Kürdüyle kol kola girdi ve polise karşı direndi. Polisin copu, kalkanı, suyu etnik köken ve siyasi görüş ayrımı yapmadan emekçinin üzerine iniyor.
Şimdi önümüzde iki yol var. Demiryolcudan, eğitim emekçisine, Tekel işçisinden itfaiyecisine ekmeği ve hakları için mücadeleye soyunanların yolu halkların kardeşliğinin de yolunu açacaktır. Egemenlerin körüklediği şovenizmin yolu halkları düşmanlaştıracak yoldur. Egemenler şovenizm kozunu işçileri ve emekçileri bölmek yolunda kullanmaktan çekinmeyecektir. Biz ise ısrarla, sabırla ve kararlılıkla sınıf mücadelesini ve işçilerin birliğini büyütmek zorundayız.
Sendikalar, meslek örgütleri, sol partiler derhal sokağa çıkmak için birleşmelidir. İşçilerin birliği halkların kardeşliğinin çimentosu olacaktır. Bu çimento grevlerde, direnişlerde, eylemlerde karılmaktadır. Bugün mücadele eden tüm emekçileri, sendikaları ve kitle örgütlerini ayrım yapmadan birleştiren bir büyük miting hedeflenebilir. Böyle bir miting tüm ülkenin havasını değiştirmeye adaydır. Böyle büyük eylemler dışında işçilerin ve emekçilerin gerçekleştirdiği her eylem, her direniş, her dayanışma etkinliği büyük önem taşımaktadır. Direnen emekçilerin merkezinde olduğu bir mücadele ve dayanışma seferberliğinin zamanıdır.