#RehavettenÇıkSendika !
"Kıdem tazminatı konusunda taraflar cesur bir adım atamadı. Bu nedenle başka bahara kaldı.” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in 2 Ocak’ta sarf ettiği bu sözler sendikal hareket içinde büyük bir coşku yarattı. Özellikle DİSK, bir süre boyunca çeşitli illerde #Direnİşçi başlığı ile düzenlendiği eylemler nedeniyle bu sonucu sadece kendi hanesine yazma eğilimi gösteriyor. (3 Ocak 2014 tarihi ve “Kıdem tazminatı hakkı için mücadele eden #Direnİşçi kazandı” başlıklı DİSK açıklaması) Kararın kamuoyuna duyurulmasına dair memnuniyetini dile getirip, hükümet kıdem tazminatına ilişkin saldırıyı sanki tümüyle gündemden kaldırmış, bu konuda nihai bir zafer elde edilmiş gibi davranıyor. Bugün bunların üzerinde durmak önemsiz gibi görünebilir ama işçi sınıfının önümüzdeki mücadeleleleri açısından önemli ve gereklidir. Neden?
Doğrudur, DİSK, #Direnİşçi adıyla gerçekleştirdiği yürüyüş ve eylemlerle bir süre boyunca sendikal cephede öne çıkmıştır. Hakkını teslim etmek gerekir. Ama bunun nedeni DİSK’in çok güçlü ve etkili bir mücadele örgütlemiş olması değil, diğer sendika ve konfederasyonların homurdanmanın ötesine geçmemiş olmasıdır. Başta kıdem tazminatı olmak üzere mevcut haklara yönelik bir saldırı sözkonusu olduğunda, mesai çıkışında, öğle molalarında yapılacak yürüyüşlerin yeterli olacağını söylemek işçileri yanıltmak, rehavete sürüklemek olur.
Bu alçakgönüllü mücadele ile hükümetin kıdem tazminatı konusunda bir kez daha duraklaması arasında bir ilişki kurmak fazla iyimserlik olur. Hükümet şu anda vahim bir krizin içindedir. Çok fazla cephede savaşmak istememesi bu konuda belirleyici olmuştur. Böyle bir kriz içinde hükümet açısından en korkutucu şey toplumsal mücadelelerin yükselmesidir. Bir kenarda duran ve yeniden yükselmesinden korktuğu halk isyanına işçi sınıfının katılmasını tetikleyecek bir adım atmaktan elbette çekinecektir.
Ayrıca, kıdem mücadelesini kazandık, önümüzdeki maçlara bakalım havasına girmek için hiçbir neden yok. Çünkü aynı Faruk Çelik bakın ta 18 Ağustos 2012’de ne demiş: “Artık fon düzenlemesi gündemimizde yok. Konu sosyal taraflar tarafından konuşulmadığı halde farklı değerlendirmeler yapıldı. Kamuoyunda farklı değerlendirmeler oldu da. Biz de gündememizden çıkardık.” Gündemden çıkardık dedikten sonra bile ısıtıp ısıtıp tekrar getirdiler, bu sefer olur mu acaba diye denemeler yaptılar. Şimdi ise sadece başka bahara kaldı diyorlar. Yani fırsatını bulduklarında yine gündeme getirecekler, yeni bir deneme yapacaklar.
Çünkü kıdem tazminatının gasp edilmesi, özellikle ekonomik krizle birlikte düşünüldüğünde patronlar açısından sınıf mücadelesinde stratejik bir hedef haline gelmiş durumda. Krizde istedikleri kadar işçiyi kapının önüne koyabilmelerinin önündeki son engeli de kaldırmak, krizden en az yara alarak çıkabilmek için, er ya da geç işçi sınıfının bu hakkını söküp almak isteyeceklerdir. Dolayısıyla bugün saldırı geri çekilmiş gibi görünse bile kıdem tazminatının dokunulmaz bir hak olduğunu işçi sınıfının gündeminde sürekli tutmak gerekir.
Kısacası, DİSK iyi ki kıdem konusunda ilk eylem ısınmalarını yaptı. Ama bunları sadece ilk kılıç şakırdatmaları olarak görmek gerekir. Esas savaş hâlâ önümüzdedir. Bu savaşı kazanmak için ise öteki konfederasyonları harekete geçirmemiz gerekiyor. Türk-İş’in bütün sendikalarında sınıf mücadeleci eğilimlere burada büyük görev düşüyor.
Hükümet bir yandan da başka alanlarda işçi sınıfı aleyhine değişiklikler yapmak üzere çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor. Şu an için en fazla gündemde olan başlıklardan birisi de özel istihdam bürolarını kiralık işçi bürolarına dönüştürecek yasal değişiklik. İşkur rakamlarına göre şu anda Türkiye’de faaliyet gösteren 351 özel istihdam bürosu var. Ancak bu bürolar sadece aracılık hizmeti verebiliyor. Meclis gündemine getirilecek düzenleme ise bu bürolara geçici iş ilişkisi kurma, yani işçi kiralama yetkisi verecek. En fazla 6 ay süre ile çalıştırılabilecek olan geçici işçilerin sayısı, işyerlerinde çalıştırılan toplam işçi sayısının beşte birini geçemeyecek. Geçici işçilere emsal maaşlar verilecek. Bir işyerindeki çalışması bittikten sonra, işçi özel istihdam bürosunun göstereceği başka bir yerde çalışmak üzere gönderilebilecek.
İşçilerin sürekli farklı işyerlerinde ve kısa sürelerle çalıştırılmalarının anlamı, sendikalaşmanın önüne yazılı olmayan yeni barajlar çıkarılması, engeller dikilmesidir. Kiralık işçiler için yıllık izin, doğum izni gibi ücretli izin haklarının tümüyle gasp edilmesidir. En fazla 6 ay süre ile çalıştırılacakları için kıdem ve ihbar tazminatı haklarına el konulmasıdır. Üstelik bu kadar esnek, güvencesiz ve ucuz işgücünün adım adım yaygınlaşması ve mesela işyerlerindeki işçilerin beşte birine ulaşması kıdemin fona devredilmesine gerek kalmadan işçi sınıfının çok ciddi bir bölümü için kıdem hakkının gasp edilmesi anlamına gelecektir.
Hal böyleyken sendikaların rehavet havasından bir an önce çıkıp toparlanması gerek. İşçi sınıfı tabandan basınçla sendikalarını zorlamalı, bu saldırılara karşı bir seferberliği başlatmaya çalışmalıdır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2014 tarihli 51. sayısında yayınlanmıştır.