MESS’in anladığı dilden konuşalım: İşgal, grev, direniş!

Metal işçisi hiçbir koşul ve şart altında MESS’in dayatma ve hakaretlerini sineye çekmek zorunda değil. Metal işçisi grev yasağını fiili grevle yıkabilir, zorla fabrikaya sokulursa mücadele de içeriye taşınacaktır. Belki de zorla fabrikaya sokulan işçi, hiç çıkmamayı seçecektir. İşgalse işgal diyecektir. Yüzde 3,2’lik zamları dayatanlar, işçinin taleplerini hiçe sayanlar, karşılarında ihracat rekorları kırdıran işçiyi bulamayacaktır. O saatten sonra bantların yürümesi, üretimin sürmesi işçinin umrunda olmayacaktır.

Metal sektörü patronları, kâr ve ihracat rekorları kırıyor ama işçinin hakkını vermeye geldiğinde her zaman olduğu gibi ceplerinde akrep var. Patron sendikası MESS içinde Koç Holding’in büyük bir ağırlığı var. Toplam işçi sayısının üçte biri Koç Holding bünyesindeki Tofaş, Ford, Arçelik, Türk Traktör gibi şirketlerde çalışıyor. Geçtiğimiz ay Koç Holding, 2017 yılı ilk dokuz ay için 6,3 milyar lira net dönem kârı açıkladı. Kârlarının artış oranı yüzde 78! Yine sektörün önde gelen fabrikalarından olan Oyak-Renault, geçtiğimiz yıl yüzde 31,8’lik artışla ihracatta lider oldu. MESS bünyesindeki önemli firmalardan Bosch ve Mercedes de yine en çok ihracat yapan şirketler arasında yer aldı. Haliyle bu büyük fabrikalara üretim yapan yan sanayi şirketleri de kasalarını doldurdular.

Kâr rekoru kıran patronlar işçiye sefalet zammı öneriyor

Toplu sözleşme masasına gelindiğinde, kasalarını ağzına kadar dolduran bu firmaların ücret zammı önerisi yüzde 3,2 oldu. İlk altı ay için 1 Mart ile 31 Ağustos 2017 arasındaki 6 aylık enflasyon oranı kadar (yüzde 3,2) zam öneren MESS, 3 yıllık sözleşmede de ısrar ediyor. MESS’in sosyal haklar için yaptığı zam teklifi de yıllık enflasyon oranı kadar. Türk Metal ve Birleşik Metal sendikalarının talepleri ise ilk altı ay için yüzde 30 ile 38 arasında değişiyor. 2 yıllık sözleşme kırmızı çizgi olarak kabul ediliyor. Kıdemli işçiler için artan oranda zam isteniyor. Özetle teklifler arasında uçurum var.

MESS’in yaptığı pazarlık değil dayatma ve hakarettir

Bunun adı pazarlık değildir. Bunun adı dayatmadır, işçiye hakarettir. Çünkü patronlar masaya ceplerinde milyarlarca liralık kârlarla geliyorlar. İşçinin istediği oranları rahatlıkla verebilirler. Kârlarından eksilir o kadar. Ama işçi masaya aynı şekilde gelmiyor. İşçiler hali hazırda geçinemiyor. Enflasyon karşısında eziliyor. Herkes borç batağında. Sözleşmede alınacak her kuruş zam işçi ve ailesi için önemli. 3 yıllık sözleşme, hem de enflasyon oranında fiilen sıfır zam önerilmesi yıllar içinde borç batağına daha fazla saplanmak demek. Hal böyle olunca da metal işçisi öfkeli ve tedirgin.

MESS hükümete ve sarı sendikaya güveniyor

MESS arkasını hükümete dayamış durumda. Metal işçisi dayatmalara boyun eğmez de grev derse iktidarın grevleri erteleyeceğine güveniyor. Koç’un elleriyle büyüttüğü ve 12 Eylül darbesinden sonra meydanı boş bulup iyice semiren Türk Metal de MESS’in güvencelerinden biri. Toplu sözleşme süreci devam ederken bile MESS ve Türk Metal ortak eğitimlere devam ediyor. Türk Metal en yüksek zammı öneren sendika oldu. 2015 yılının büyük ve fiili metal grevlerinin etkisiyle eskisi kadar rahat hareket edemiyorlar. Tabanda işçinin sesi daha gür çıkıyor. Şubeler, temsilcilikler işçiyi kolay kolay göz ardı edemiyor. Ancak alttan alta Türk Metal dayatmaları sineye çekmenin yolunu yapıyor. Önce Erdemir’deki sözleşmede alınan brüt 600 lira zammını gündeme getirerek sonra da “yüzde 20 olursa ne dersiniz” diyerek alttan alta algı oluşturuyor. Bunun için kripto bir sosyal medya adresi bile kullanıyorlar. Solcu bir jargon kullanan hatta kızıl yıldız amblemini benimseyen bu siteden yapılan paylaşımlar, röportajlar hep aynı yöne işaret ediyor. Fabrikalarda işçiler grevse grev, direnişse direniş diyor ama bu siteye bakarsanız bambaşka bir tablo ile karşılaşabilirsiniz.

Grevse grev, direnişse direniş, işgalse işgal!

DİSK’e bağlı Birleşik Metal sendikası MESS karşısında 10 binden fazla işçiyi temsil ediyor ve grev kararı alıp uygulamak konusunda kararlılık göstermekte. Gerek 2015 yılı MESS grevlerinde gerekse de geçtiğimiz yıl EMİS’e (2015 yılındaki grevlerden sonra MESS’ten ayrılan metal fabrikaları) karşı greve çıkmasıyla bunu pratikte de gösterdi. Birleşik Metal, belki grev yasağını fiili grevlerle yıkmaya yönelmedi ama son olarak EMİS fabrikalarında olduğu gibi mücadeleyi fabrikanın içine taşıyarak, grev yasağı karşısında farklı yöntemler izlenebileceğini de gösterdi. Bu örnekler Türk Metal üyesi işçiler için de yol göstericidir. Ne yapabiliriz sorusuna verilebilecek somut cevaplardır. Yani grevin yasaklanması demek işçinin elinin kolunun bağlanması anlamına gelmiyor. Metal işçisi hiçbir koşul ve şart altında MESS’in dayatma ve hakaretlerini sineye çekmek zorunda değil. Metal işçisi grev yasağını fiili grevle yıkabilir, zorla fabrikaya sokulursa mücadele de içeriye taşınacaktır. Belki de zorla fabrikaya sokulan işçi, hiç çıkmamayı seçecektir. İşgalse işgal diyecektir. Yüzde 3,2’lik zamları dayatanlar, işçinin taleplerini hiçe sayanlar, karşılarında ihracat rekorları kırdıran işçiyi bulamayacaktır. O saatten sonra bantların yürümesi, üretimin sürmesi işçinin umrunda olmayacaktır.

Ekmeğimizi ve onurumuzu korumak için!

Bugünden “olası bir grev yasağını öne süren”, “işçiye kaça razı gelirsiniz” diye soran haindir. MESS’e çalışıyordur. Bugün konuşulacak konu, “nasıl birliğimizi daha güçlü şekilde sağlarız, nasıl örgütleniriz, her türlü olumsuzluk karşısında üretimden gelen gücümüzü hangi yol ve yöntemlerle kullanabiliriz, ekmeğimizi ve onurumuzu nasıl koruruz” olmalıdır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.