Kıdem tazminatı konusunda en ufak bir pazarlık yapılamaz!
Sermayenin, kıdem tazminatına yönelik saldırıları bütün kafa karıştırmalarıyla devam ediyor. Gazetelerde, televizyonlarda televizyonlarda bire bin katarak tartışılan bu süreç kadın istihdam paketiyle birlikte yürütülüyor. Özünde ise ulusal istihdam stratejisi denen, bizim, AKP'nin işçi sınıfına ve kazanımlarla topyekün saldırısı dediğimiz süreç yer alıyor. Ve nihayetinde AKP, son üç yıldır, yılın belli dönemlerinde gündeme taşıdığı “kıdem tazminatı tartışmasını” yeniden ısıtmış durumda.
Kıdem tazminatının fona devredilmesini savunanlar, yeni düzenlemeyle taşeron işçilerin de kıdem tazminatını kolayca alabileceğini söylüyor. Düpedüz yalan. Fonun kurulmasıyla, kıdem tazminatının alınması arasında hiçbir ilişki yoktur. Esas amaç, taşeron işçilerin kıdem tazminatını kolayca alabilmesi ise kıdem tazminatını hak etme koşulları yasal düzenlemeler ile değiştirilebilir, taşeron işçilerin hak gaspları engellenir, taşeron sistemi ortadan kaldırılır. Peki yeni fon neyi öngörüyor? Birincisi, kıdem tazminatının fona devredilmesi, daha önceki fon deneyimleri vesilesiyle ciddi şüphelerle yaklaşmamıza imkan tanıyor. İşsizlik fonunun yağmalanmasını, AKP'nin her başı sıkıştığında yarasına merhem olmasını unutmamalı. Ayrıca fonu kimin denetleyeceği de meçhul. Sigortasız ve güvencesiz çalışma koşullarının yaygınlaştırıldığı bir ülkede, devletin patronları denetlemekte ne kadar iştahsız olduğunu biliyoruz. Patronların işçilerin primlerini fona eksiksiz yatıracağını kim garanti ediyor? Sermaye sınıfının yüzü suyu hürmetine kıdem tazminatından vazgeçmemizi kimse istemesin. Hele hele AKP'nin samimiyetine güvenmek mi? Asla. İkincisi, kıdem tazminatının fona devredilmesiyle, hal-i hazırda 30 gün üzerinden hesaplanan kıdem süresi yarı yarı düşmüş oluyor. Patronlar için fona yatırılması gereken kesinti yüzde 3 olarak öngörülüyor. Şu anki uygulamada bu rakam denk 8'e denk geliyor. Üçüncüsü, kıdem tazminatı ile sınıf mücadelesi arasındaki bağ tümden kopartılıyor. Fon ile birlikte patronlar aradan çıkıyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı yükselen tepkiler üzerine Ekim ayının sonunda yaptığı açıklamada mevcut çalışanlar için var ola kıdem tazminatı sisteminin devam edeceğini, yeni sistemin ise yeni işe giriş yapacak işçiler için geçerli olabileceğini ifade etti. Hükümet benzer bir taktiği sosyal güvenlik yasası döneminde de uygulamışlar, o dönem Türk-İş başkanı olan Kumlu da “mevcut haklar korunuyor” diyerek işçiyi kandırmaya çalışmıştı. Ama kıdem tazminatı, sadece kıdem tazminatı değildir, aynı zamanda işçinin iş güvencesi adına elinde kalan son mevzidir. İşçi sınıfının yeni fertlerinin bu mevziyi kaybetmesi, tüm işçi sınıfının sermayeye karşı mevzi kaybetmesi anlamına gelir.
Bir kez daha “sendikalar göreve, genel greve”
Kıdem tazminatının fona devredilmesi, işçi sınıfının bu topraklardaki ciddi kazanımlarından birisinin elinden alınmasıdır. Öyle ki 12 Eylül askeri darbecileri bile bu kazanımı kaldırmaya yeltenememişlerdi. Kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı mücadeleyle karşılık vermeliyiz. Bu mücadelede başta sendikalara görev düşüyor. DİSK ve Türk-İş kıdem tazminatının kaldırılmasına karşı olduklarını ilan ediyorlar. Hatta Türk-İş genel kurul kararıyla grev kararı almış durumda. Sendikaların bu kararlarında ne kadar iradeli olduğunu görmek için çok beklemeyeceğiz. Halk isyanı sürecinde, AKM'yi süsleyen onlarca pankarttan biri de “Sendikalar göreve, genel greve” pankartıydı. Şimdi bu pankart, aynı o isyan günleri kadar günceldir.
Halk isyanından aldığımız gücü ve enerjiyi, işçi sınıfının kıdem tazminatı mücadelesiyle birleştirmek gerekiyor. İşçi sınıfı kendi mücadele yöntemleriyle kavgaya atıldığı zaman bu saldırıyı durdurabilir.
Şovmenler yalan kusuyor! Kanmayalım!
Yayın organlarından, profesöründen bakanına gazetecisine emek piyasasının katı yapısından bahsediliyor. Boyalı ve süslü lafların arkasına saklanan bu TV şovmenleri, işçi çıkarmanın önündeki en büyük engellerden birinin kıdem tazminatının olduğunu söylemiyorlar. İsminde işçi kelimesi geçen sendikaların yöneticileri bile bazı işçi direnişlerinde kıdem tazminatının kaldırılıp fona devredilmesine övebiliyor.
Evet, kıdem tazminatının kaldırılması bir çok açıdan yararlıdır! Evet, kıdem tazminatını kaldırmak piyasadaki rekabeti arttıracaktır! Evet, kıdem tazminatını kaldırmak emek maliyetlerini düşürecektir! Peki tüm bunlar kimin yararınadır? Patronların, TÜSİAD'ın, MÜSİAD'ın.
Soruyu, kıdem tazminatının fona aktarma adı altında kaldırılması kimin için yararlı diye koyarsanız, cevap vermek de kolaylaşır. İşçi sınıfının cevabı net olmalıdır. Bizlerin kafasını karıştırmak için arkadan dolanan, lafı geveleyen ve en sonunda baklayı ağzından çıkartan AKP hükümeti ve sermaye sınıfının saldırılarına yek vücud karşı koymalıyız. İşçiler bu mücadelede tek bir ağızdan bağırmalılar: Mücadeleyle kazandık, mücadele ile koruyacağız!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2013 tarihli 49. sayısında yayınlanmıştır.