Suriye’de çözüm için: Yankee go home!
Suriye’de DAİŞ, elindeki tüm stratejik mevzileri kaybetti, giderek eriyor. DAİŞ’in çöküşü sonrasında siyasi çözüm artık çok daha somut şekilde gündeme gelmeye başladı. Ne var ki DAİŞ’in ardından Suriye nüfuz alanlarına bölünmüş bir görüntü arz ediyor. Fırat nehrinin batısında Rus ve İranlı müttefikleri ile Suriye ordusu, Fırat’ın doğusunda ise Kürt partisi PYD’nin başını çektiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ABD hâkim durumda. İsrail sınırı Rusya ve ABD’nin anlaşması ile muhalif çetelere bırakılmış durumda. İdlib’de ise hâlâ belirsizlik hüküm sürüyor. Türkiye ordusu bölgeye girdi girmesine ama İdlib’in Kuzey’inde Afrin sınırında kaldı. Üstelik El Kaideci, Heyet Tahrir Şam grubuyla anlaşma içinde bu operasyonu yaptı. İdlib’in geri kalanında HTŞ’nin varlığı sürüyor. Çatışmasızlık durumu bir yana her gün Suriye ordusu havadan ve karadan bombardımanını sürdürüyor. Yani çözüme ulaşmak bir yana yeni sorunlar yaratan bir durum var.
Türkiye, tüm Suriye politikasını PYD’yi bertaraf etmek, Afrin ve Mınbiç’teki PYD varlığını sona erdirmek amacına endekslemiş durumda. Bunu yapması için Rusya’dan icazet alması gerektiği sahanın bir gerçeği. Ancak İdlib’e çatışmasızlık sağlayacağı vaadiyle giren TSK’nın sadece Afrin sınırına konuşlanması güven vermiyor. Rusya da bu durumda bölgede PYD’ye sağladığı koruma kalkanını kaldırmıyor.
Esad’ın vatan haini çıkışı
Beşar Esad, PYD’nin ABD ile işbirliği yapmasını gündeme getirerek bunu yapanın “vatan haini” olduğunu söyleyince Türkiye’deki iktidar umutlandı. Bu açıklamada PYD’ye müdahale için bir olanak gördü. Bu aşamada bir önemli gelişme daha yaşandı. Rusya’nın himayesinde şekillenen ve siyasi çözümün tartışılacağı Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne PYD temsilcilerinin çağrılmayacağı açıklandı.
Halbuki bu açıklama Kürtlerden ziyade ABD’yi hedefliyordu. Rusya hemen öncesinde askerlerini Suriye’den çekme kararı almış, ABD’nin bölgedeki askeri varlığının meşruiyetine darbe vuracak önemli bir adım atmıştı. Nitekim Esad’ın açıklamasının hemen ardından Suriye’nin BM daimi temsilcisi Beşar Caferi, yabancı askerlerin derhal ve şartsız çekilmelerini isteyen bir açıklama yapmış, ABD’nin yanında Türk askerlerinin Suriye’deki varlığını da açık bir saldırganlık olarak tanımlamıştır.
Kürt düşmanlığından Amerikan karşıtlığı çıkmıyor
PYD’yi ezmeyi merkeze koyan Türkiye dış politikasının, çıkmaza girmeye mahkûm olduğunu sürekli vurguluyoruz. Bir kez daha bu yanlış politika Türkiye’yi hem Kürt hem de Arap halklarıyla karşı karşıya getirmiştir. Esas mesele Suriye’deki ABD varlığı olduğu halde AKP iktidarından Amerikan askeri varlığı aleyhinde hiçbir açıklama gelmemektedir. Rusya askerlerini çekeceğini açıklamış ve ABD’yi zora sokmuşken, Suriye hükümeti ABD’ye defol diye çıkışıyorken, Türkiye’nin Kürt düşmanlığı halini alan politikası ABD’ye adeta bir can simidi atmak olmuştur. Çünkü bu politika Kürtleri daha fazla ABD’ye doğru itmekten, ABD'nin de kendisini, tehdit altındaki Kürtlerin koruyucusu olarak göstermesine yardımcı olmaktan başka bir işe yaramamaktadır.
Kürtler bu toprakların halkıdır! ABD defolup gitmelidir!
Türk, Arap ve Kürt halkları komşu ve kardeş halklar olarak tüm sorunlarına birlikte ve sulh içinde çözüm bulmalıdır. İşçi sınıfı ve emekçilerin çıkarları açısından Türkiye’nin Suriye politikasının kökten değişmesi şarttır. Aslında ABD emperyalizminin pozisyonu çok kırılgandır. Doğru, tutarlı ve kararlı bir politikayla bölgeden sökülüp atılması mümkündür. ABD’nin en büyük dayanaklarından biri Türkiye’nin NATO üyeliği ve İncirlik Üssü’dür. Türkiye derhal NATO’dan çıkmalı, İncirlik’i kapatmalıdır. Türkiye, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını tanımalı, Kürt sorununda siyasi çözümün yolunu açmalıdır. Kürtlere güvenlikleri için Amerikan kalkanına ihtiyaç duymayacağı bir ortam yaratılmalı, ABD’nin Kürtleri koruma iddiası boşa düşürülmelidir. Böyle bir politika izlendiğinde emperyalizmin siyasi, askeri ve diplomatik olarak asla yıkamayacağı bir Türk, Arap, Kürt anti-emperyalist cephesi kurulabilir. Elbette ki bu cephede Fars halkı da yerini alacaktır. Tekfircilik ve mezhepçilik bu ortamda yaşama şansı bulamayacak, emperyalizm, Siyonizm ve işbirlikçi rejimler bu dayanaklarından da yoksun kalacaktır. ABD’ye de kuyruğunu kıstırıp defolup evine dönmek düşecektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2018 tarihli 100. sayısında yayınlanmıştır.