Neden oy yok? Neden boykot?

Seçim bildirisi

31 Mart yerel seçimleri için yapılan anketlerde sandığa gitmeyeceklerin sayısının her geçen gün arttığı görülüyor. İktidara yakın Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Acet, AKP’nin yaptırdığı anketlere dayanarak “oy vermeye gitmeyeceğim” diyenlerin oranında gözle görülür bir artış yaşandığını yazdı. Bu gerçeği görmek için anket yapmaya gerek yok. Her yerde düzen siyasetine yönelik ciddi bir bıkkınlık var.

Büyük çoğunluk ekonomik sıkıntıları, özellikle de işsizliği ve hayat pahalılığını en önemli sorun olarak görüyor. İktidar yaşanan çöküntünün sorumlusu, muhalefet ise aynı politikaları farklı kelimelerle savunmaktan başka bir şey yapmıyor. Halkın karşısına aday olarak çıkartılan müteahhit, ağa, patron takımının güven ve umut vermesi de mümkün değil. Tüm bunlara son dönemde yapılan seçimlerde yaşanan şaibeler ve halkın seçimlere ilişkin haklı güvensizliği de eklenince sandığa gitmemek her geçen gün artan bir tercih haline geliyor.

Neden AKP’ye ve Cumhur İttifakına oy yok?

AKP ve Cumhur İttifakının tek ciddi seçim söylemi vardır: “Milletin bekası!” AKP ve MHP ittifakı kaybederse milletin mahvolacağına dair bir korku filmi senaryosu sunulmaktadır. Aslında bu bir itiraftır. Ülkenin içine düşmüş olduğu durumun vahametini en çok kendileri biliyor. Halk da istibdad rejimi altında, patronların semirmeye, emperyalistlerin istediğini almaya devam ettiğini, kendisinin ise gün geçtikçe daha kötüye gittiğini görüyor.  AKP ve MHP’nin “her şey çok güzel olacak” diyecek hâli kalmadı. Her şey ortada; bu yüzden “biz olmazsak her şey daha kötü olur” söylemine sarılıyorlar.

Bu durum yerel seçim vaatlerinde tam bir komediye dönüşüyor. Başta İstanbul adayı Binali Yıldırım olmak üzere AKP ve MHP adaylarının vadettiği her şey aslında kendi suçlarını daha çıplak bir şekilde ortaya seriyor. Yeşil dedikçe yıllar boyu diktikleri beton kuleleri insanların gözüne sokuyorlar. Deprem dedikçe yıllar boyu hiçbir hazırlık yapmadıklarını, tüm vakti müteahhitleri zengin etmeye harcadıklarını itiraf ediyorlar. AKP ve Cumhur İttifakı halkın oylarını neden hak etmediğini kendi propagandasıyla anlatıyor.

Neden CHP’nin ve Millet İttifakı'nın farkı yok?

CHP ve Millet İttifakı ülkenin gidişatına yönelik rahatsızlığı ve tepkiyi kendi bünyesinde toplamak istiyor. Ama yaptıklarıyla her fırsatta mevcut iktidarla hiçbir farkları olmadığını gösteriyorlar. Erdoğan’dan bugüne AKP ve öncüllerinin elinde İstanbul’un ne hâle geldiği ortada. Ama Millet İttifakı’nın İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu kampanyasını Erdoğan’la görüşerek başlatıyor. İstanbul’u mahveden diğer eski belediye başkanlarıyla görüşüp onlardan akıl alarak devam ediyor.

Ankara adayı olan faşist de farklı değil. Her konuşmasında Erdoğan ve iktidarıyla iyi geçineceğine, onları eleştirmeyeceğine dair kırk takla atıyor. CHP seçmenini ve son olarak Ankara’da aday çıkartmayan HDP’lileri faşist adaya oy vermeye ikna etmek için öne sürülen tek gerekçe, AKP’nin kazanmasını engellemek. Ama bakın Mansur Yavaş ne diyor: “Bir belediye başkanının bir başka siyasi partinin genel başkanını eleştirmek gibi bir yetkisi yoktur… Sonuç itibari ile sadece Ankara'da belediye başkanı değişecektir. Hükümeti etkileyen hiçbir şey yoktur.”

Adam açık açık eleştirmeye bile yetkim yoktur diyor; birileri Ankara seçimlerinin iktidara etki edeceğini zannediyor. Daha doğrusu CHP ve Millet İttifakı böyle zannetmesi için halkı kandırıyor.

Kayıtsızlık tepkiye, umutsuzluk uyanışa dönüşmeli!

Durum böyle iken nasıl olur da sandığa gitmeyenlerin sayısı artmaz. Nasıl olur da siyaset diye halka dayatılan bu sirke tepki yükselmez. Aslında tüm bu gerçekler belirli ölçülerde Devrimci İşçi Partisi’nin boykot çağrısının da gerekçelerini oluşturuyor. Ancak mevcut durumdan “boykot” çağrısının karşılık bulduğu sonucuna hemen ulaşamayız. Çünkü mevcut duruma yönelik tepkinin ya da köhneleşmiş sisteme karşı tepkisizliğin bir sonucu olarak sandığa gitmemek, tek başına bir şeyleri değiştirmeyecektir. Bu yüzden de Devrimci İşçi Partisi “boykot” derken sadece bir protesto çağrısı yapmıyor. Boykot, patron partilerinden ve düzen siyasetinden kopuş çağrısı olduğu kadar bir Birleşik İşçi Cephesi’nde birleşme çağrısıdır.

Belediye meclisinde rant kavgası değil, zincirsiz Kurucu Meclis!

Devrimci İşçi Partisi, soyut ve genel olarak seçimlerin anlamsızlığından bahsetmiyor. TBMM zincire vurulmuş, seçimlere güven kaybolmuş, siyaset bir sirk sahnesine dönüştürülerek anlamsızlaştırılmıştır. Gelgelelim halkın iradesinin anlamlı bir şekilde tecelli etmesi için istibdadın, sermayenin ve emperyalizmin halkın iradesine vurduğu zinciri kırmak ve zincirsiz bir Kurucu Meclis seçimlerine gitmek gerekir.

Belediye meclislerinde, rantı kimin paylaşacağına dair halkın kayıtsız kalması gayet anlaşılır bir şeydir. Ancak kayıtsızlığı uyanışa çevirmek zorunludur. Belediyeler değil, memleket elden gitmektedir ve zincirsiz bir Kurucu Meclis ülkenin çöküşten kurtarılması, işçi sınıfının ve emekçi halkın iradesi ile yeniden kurulması için bir uyanış çağrısıdır. Boykot tavrı hiçbir şeyin değişmeyeceğine yönelik umutsuzluğu aşıp, düzeni değiştirmek için emekçi halkın iradesini, gücünü ve özgüvenini büyütme çağrısıdır.