Marx 200 yaşında! Marx işçi sınıfına neyi öğretti?

O yaşamamış olsaydı, dünya farklı bir yer olurdu. İnsanlık onunla öğrendiği ve bütün olumsuz koşullara rağmen hiç unutamadığı hakikatlerin farkına çok daha sancılı, çok daha geç, çok daha büyük bedeller ödeyerek varırdı.

Bütün tarihin temelinde maddi ihtiyaçların karşılanmasının yattığını, toplumun bir aşamada sınıflara ayrıldığını, o andan itibaren binlerce yıllık tarihin esas olarak bir sınıf mücadelesi tarihi olduğunu anlamakta gecikebilirdi.

Devletin insanlık tarihinin yüzde 95’inde var olmadığını, bu sınıf mücadelelerinde ortaya çıktığını ve her zaman hâkim sınıfın iktidarını koruduğunu, sömürülen sınıfların kurtuluşunun devlet iktidarını ele geçirmeye bağlı olduğunu bilemeyebilirdik.

İnsan toplumlarının hep değiştiğini, bugün hemen hemen bütün dünyaya hâkim olmuş olan kapitalist toplumun da kendinden öncekiler gibi geçici olduğunu anlayamayabilir ve ona boyun eğebilirdi.

Kapitalist toplumda hukuk bakımından bütünüyle eşit olan insanların aslında birbirlerine hiç de eşit olmayan iki ana sınıfa bölündüğünü, sermaye sahibi kapitalist sınıfın bütün zenginliğinin temelinde elinde üretim yapabilecek hiçbir araç olmadığı için çalışma kapasitesini satmak zorunda olan işçi sınıfının aldığı ücretin üzerinde harcadığı emeğin ürettiği artık değer (yani kâr, faiz, toprak kirası vb.) olduğu gerçeği bir muamma olarak kalabilirdi.

Kapitalizmin daha fazla kâr elde etmek amacıyla topluma yeni bir yapı kazandırdığını, teknolojik düzeyde bütün dünyayı birbirine bağımlı kıldığını, dolayısıyla demokratik merkezi bir planlamayı gerekli hale getirdiğini, bunun ise ancak kapitalist özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve her şeyin toplumun ortak mülkiyetine geçmesini gerektirdiğini anlayamayabilirdik.

Aynı zamanda, işçi sınıfının üretim araçlarında özel mülkiyete sahip olmayan tek sınıf olarak bütün çıkarlarının kamu mülkiyetinde yattığını, dolayısıyla kapitalizmin sürekli sömürdüğü işçi sınıfını büyütürken kendi mezar kazıcısını da yarattığını kavrayamayabilirdik.

Böylece insanlığın bugün geldiği aşamada, elektrik ve telefon şebekeleri, uydular ve internet, uçak yolculuğu ve konteyner taşımacılığı bütün insanlığı birbirine bağlamışken herkes birbirine muhtaçken üretimin hâlâ bir avuç kapitalistin özel çıkarı doğrultusunda örgütlenmesinin insanlığı krize sürüklediğini, işçi sınıfı uluslararası alanda iktidarı ele geçirerek sosyalist bir planlanmış ekonomi yaratmadığı takdirde sonumuzun hayırlı olmayacağını, bolluk içinde barbarlığa geri döneceğimizi kavrayamazdık.

O olmasaydı, bu alçak ve sefil sınıf toplumunun kaderimiz olduğunu sanabilirdik, sınıfsız bir toplum kurmaya girişemeyebilirdik. Bu toplumun sadece sömürülen sınıfların değil, dini, milliyeti, cinsiyeti, yaşı, toplumsal konumu dolayısıyla ezilen bütün kitlelerin kurtuluşu olacağını bilemezdik.

 

Karl Marx kimdir?

Dünya işçi sınıfının dâhi ve devrimci kılavuzudur. Uluslararası alanda işçi sınıfının ve bütün emekçi ve yoksulların kurtuluşu yolunda geliştirilmiş tek siyasi programın, çalışma arkadaşı Friedrich Engels ile birlikte mimarıdır.

19. yüzyılda (1818-1893) yaşamıştır, ama etkisi 20. yüzyıl boyunca bütün dünyaya yayılmış, onun öngörü ve programı doğrultusunda dünya nüfusunun üçte biri sosyalist devrimler temelinde kapitalizmi ortadan kaldırmış, kamu mülkiyetine ve planlamaya dayanan yeni bir ekonomi kurmuştur. Sosyalist ya da komünist olarak anılan bu ülkeler 20. yüzyılın sonunda, bunların başına çökmüş olan bürokrat katmanların uluslararası koşulları fırsat bilerek kamu mülkiyetini yağmalaması sonucunda yerini yeni yeni kapitalistleşen toplumlara bırakmıştır.

Köken olarak Almandır, ama yaşadığı dönemde işçi sınıfının gelişmiş olduğu Batı Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın bütün ülkelerinde örgütlenen bir dünya işçi partisinin, Birinci Enternasyonal’in, resmi adıyla Uluslararası İşçi Birliği’nin önderidir. Yani ulus, ırk, din ayırmadan bütün işçilerin dostudur. Bu yüzden 20. yüzyılda Rusya’nın Türki halklarından Bulgaristan Türklerine ve Pomaklarına, Endonezyalılara, başta Irak, Umman, Yemen halkları olmak üzere Araplara ve İranlılara kadar birçok Müslüman halk da hayatlarını Marx’ın fikirleri doğrultusunda yeniden inşa etmeye girişmişlerdir.

Ekonomist, siyaset bilimci, sosyolog, filozof ve bütün bilimlerin dostudur. Dâhidir, çünkü içinde yaşadığımız çağın temelinde yatan kapitalist toplumu tartışmasız en iyi anlayan düşünürdür. Bunu anlattığı eseri üç ciltlik Kapital’dir. Dâhidir, çünkü daha 30 yaşında (Engels’le birlikte) yazdığı siyasi programı Komünist Manifesto bugün her zamandan daha geçerlidir.

Devrimcidir, çünkü 1848 Alman devriminde işçi sınıfı kanadının bir numaralı önderi olmuştur (yoldaşı Engels ise elde silah karşı devrimcileri karşı çarpışmıştır).