Başyazı: Sandıklar çoktan kapandı: İşgal, grev, direniş zamanı!
Sermaye istikrar istiyor. İstikrar için de sermayenin çıkarlarını koruyacak bir hükümet. AKP-CHP de olsa AKP-MHP de olsa sermayenin çıkarlarını koruyan, ekonomik krizlerle ve savaşlarla sarsılan bir coğrafyanın tam ortasında, krizlerin ve savaşların tüm faturasını emekçi halka kesecek bir iktidarla karşı karşıya olacağız. Yani sermayenin istikrarı işçinin ve emekçinin yıkımı olacak. O yüzden istikrar şantajlarına karnımız tok.
Sandıklar kapandı ama henüz daha yeni bir dönem açılmadı. Meclis başkanının AKP'den seçilmesi herkese ders olmalı. Patron siyasetinin varacağı yer budur. Sandıkta yediği tokatla sersemleyen AKP'ye MHP koltuk değneği olmuştur. Kılıçdaroğlu da MHP'ye yaptıkları eleştiriler için "artık geride kaldı" diyor. Belki de AKP'ye daha büyük bir hizmeti, koalisyon kurarak kendisi yapacak çünkü. Özetle Türkiye'nin önünde yeni bir dönem açılmasın, bu yeni dönemde işçi sınıfı ve halk siyaset masasına yumruğunu vurmasın diye çırpınıyor sermaye partileri.
İşçinin ve emekçi halkın ise acil çözüm bekleyen sorunları var. Bu sorunların birçoğu, hükümet eliyle değil de meclisin çalışmasıyla çözülebilecek sorunlar. Mesela taşeronun hem özelde hem kamuda kaldırılması. İç güvenlik yasasının iptali. Sendikal barajların hem işkolu hem de işyeri düzeyinde sıfırlanması. Sendikal yetkilerin belirlenmesinde referandum kuralı. Bakanlar kuruluna grev erteleme (yasaklama) olanağı tanıyan hükümlerin kaldırılması. Mecliste oylanarak yasalaşan devlet bütçesinde emekçiye, eğitime, sağlığa ayrılan bütçenin arttırılması. Nihayet dört bakanın Yüce Divan'a gönderilmesi için yeniden görüşme yapılması ve Erdoğan'a kadar ulaşacak bir yolsuzluk soruşturmasının önünün açılması.
İşçi ve emekçiler, kimin koalisyon kuracağına dair loto oynamayı bırakmalı, erken seçime de bel bağlamamalıdır. Acil sorunlarına bizzat kendisi sahip çıkmalıdır. Haklı talepleri için bastırmalıdır. Nasıl mı? Yolu metal işçisi gösteriyor. Seçim öncesinden başlayan metal grevleri bir şehirde bitiyor ötekinde başlıyor. İşçi sınıfı, kendi sorununa birlik içinde sahip çıkıp hakkını mücadele ederek aradığında ne kadar güçlü olabileceğini ortaya koyuyor. 35 yıllık sarı sendika saltanatını köklerinden sarsan işçiler, hak ettikleri ücretleri sermaye partilerinin vaatleriyle değil kendi bileklerinin gücüyle alabileceklerini gösterdiler. Bunun için mücadelenin daha da büyümesi ve örgütlenmesi gerek elbette. Sadece parasal ve sendikal taleplerin ötesine geçerek, yukarıda saydığımız talepleri de içeren bir mücadele düzeyine yükseltmesi gerek kavgasını. Özetle işçi sınıfının siyaset masasına yumruğunu vurması gerek.
Sandıklar çoktan kapandı. Artık sokaklar ve meydanlar dolmalı. İşçi sınıfı taleplerini elde etmek için meclisi baskı altına almalıdır. İşgal, grev, direniş! Ne koalisyon seçenekleri ne erken seçim meclisten emekçi halk yararına yasalar geçirtecek, yeni dönemde işçinin emekçinin yüzünü güldürecek olan bunlardır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2015 tarihli 69. sayısında yayınlanmıştır.