Başyazı: Çözümün gücü ve zaferin yolu

İşçinin ve emekçinin bayramı 1 Mayıs geliyor. Meydanlar, emeğiyle dünyayı sırtında taşıyan kadın ve erkek emekçileri, geleceğin temsilcisi gençleri, tüm ezilenleri bekliyor. 1 Mayıs meydanları sadece birer bayram yeri değildir. İşçi sınıfının taleplerinin yükseldiği, ekmek ve hürriyet şiarlarının yankılandığı, asalak kapitalistlere ve emperyalizme karşı üretenlerin, yönetmeye talip olduklarını göstermesi gereken meydanlardır.

Ülkeyi yönetenler, yani Erdoğan ve AKP’nin MHP takviyeli istibdadı Türkiye’nin hiçbir sorununu çözmeye muktedir değil. Kendi dertlerine düşmüşler ve tek niyetleri bir şekilde yine atı alıp Üsküdar’ı geçmek! O zamana kadar, krizin eşiğindeki ekonomiyi, varı yoğu satıp savarak bir şekilde ayakta tutmaya çalışıyorlar. Ekonomi de artık güneş balçıkla sıvanmaz hâle geldi. Diğer yandan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in ekonominin kırılgan yapısı, yüksek enflasyon ve aşırı borçlanmaya dair üstü kapalı değerlendirmeleri bile Erdoğan’ı çileden çıkartmaya yetti. Erdoğan’ın ekonomiyi savunmak için söyleyebildikleri ise eskiden 1 milyona gidilen tuvaletin altı sıfır atıldıktan sonra 1 liraya gidilmesine kadar düşmüş durumda. İçler acısı!

Dünya ticaret savaşlarına gidiyor. Emperyalist güçler buna göre konum alıyor. Türkiye'nin eli kolu Gümrük Birliği ile bağlanmış vaziyette. Erdoğan ve AKP, dış ticareti kontrol altına almayı akıllarına bile getiremiyor. Erdoğan, bir sefer sermayenin çıkışına mani olmaktan bahsedecek oldu, sonra piyasalardan gelen tepkiyle lafı nasıl döndüreceğini şaşırdı. Çünkü emperyalist kapitalizme kopmaz bağlarla bağlı olan Türkiye’nin tekelci sermayesinin çıkarlarını savunuyorlar. Bildikler tek şey Suriyeli göçmenleri Avrupa’ya karşı koz olarak kullanmaktan ibaret. Utanç verici!

NATO ve ABD emperyalizminin Türkiye üzerindeki nüfuzu azalmak bir yana artıyor. Bırakın NATO’dan çıkmayı beraberce Suriye’nin kuzeyinde boydan boya bir NATO koridoru oluşturdular. Son olarak ABD’nin Mınbiç işgaline ortak olmayı tartışıyorlar. Halkı zafer hikâyeleri ile oyalıyorlar ama gerçekte milleti hezimete sürüklüyorlar. Çünkü baş düşman emperyalizmi, Ankara’da, İncirlik’te ve Anadolu’nun dört bir yanına yayılmış üslerde, yani koyunlarında besliyorlar. İkiyüzlüce!

Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak ve yeniden kuracak güç işçi sınıfındadır. 1 Mayıs meydanları sosyalizmin cevaplarıyla işçi sınıfının gücünün buluştuğu meydanlar olmalıdır!

Türkiye’nin sorunlarının gerektirdiği acil ve kesin çözümler, sistemin içinde bulunamaz. Yıllarca sermayenin, ütopik olduğunu iddia ettiği, halk nezdinde gözden düşürmeye çalıştığı sosyalist politikalar, bugün tek gerçekçi cevap olarak karşımızdadır. Ekonomik çöküş, bankalar ve kilit sanayi dallarından başlayarak kapsamlı bir kamulaştırma programı olmadan, borsa kapatılmadan, döviz ve dış ticaret devlet kontrolüne alınmadan çözülemez. Bu çözümü hayata geçirecek güç ise işçi sınıfıdır. Fabrikalar, bankalar devletin devlet işçinin olmalıdır!

Emperyalizmle mücadele lafla olmaz. NATO’dan çıkmadan, İncirlik’i kapatmadan en ufak bir sonuç alınamaz. Kürtlerle ve diğer kardeş halklarla barışıp ABD’nin karşısına halkların anti-emperyalist birleşik mücadelesiyle çıkmadan zafer kazanılamaz!

Çareyi sermayenin saflarında arayanın eli boş kalır. Sermayenin kanatları altındaki hürriyet Doğan’ın satılmış medyası kadardır! Emekçi halkın yüreğindeki hürriyet sevdasını satın alacak para ise yeryüzünde yoktur! 16 Nisan’da iradesine zincir vurulmuş meclis de, kim olursa olsun bir Cumhurpatronu da Türkiye’nin derdine derman olamaz. Türkiye’nin önünde iki seçenek vardır. Ya milli mücadeleyi yürüten ve Cumhuriyet’i kuran Birinci Meclis gibi zincirsiz bir Kurucu Meclis. Ya sonuncu meclis! Ya işçi emekçi iktidarı ile hürriyet! Ya istibdadın pençesinde zillet!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2018 tarihli 103. sayısında yayınlanmıştır.