Yeni Şafak ekonomide neden muhalefet bayrağını çekti? CHP neden ihanete uğramış hissediyor? Erdoğan ve Bahçeli neden hala İngiliz Mehmet’e sahip çıkıyor? İşçi sınıfı bu tartışmanın neresinde?

Yeni Şafak

İktidarın propaganda aygıtlarından Yeni Şafak gazetesi 26 Mayıs günü manşetten verdiği haberle ekonomi yönetimini yerden yere vurdu. Yeni Şafak’ın hedefinde iktidarın yüksek faize dayalı para politikası vardı. Uygulanan politikanın yatırımları durdurduğunu, üretimin azalmasına yol açtığını, şirket iflaslarına neden olduğunu söyleyen Yeni Şafak ekonomi politikasını eleştiriyor ama ne Erdoğan’ın ne de onun göreve getirip ekonomiyi emanet ettiği Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın ve Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in nam-ı diğer İngiliz Mehmet (kendisi resmen İngiliz vatandaşıdır) adını anmıyor. Yine de Yeni Şafak’ın manşeti ekonomide başarısız tablonun sonucunda iktidar cephesinde bir bölünmenin emaresi olarak görüldü ve çok tartışıldı.

Ekonomi ile ilgili konularda olaylara hangi sınıfın gözlüğüyle baktığınız önemlidir. Faizin yüzde 46’ya çıktığı, enflasyonun TÜİK’in pembe rakamları ile bile yüzde 38 olduğu, gerçek işsizliğin TÜİK rakamları ile bile yüzde 28,8’lere yükseldiği, 1723 şirketin iflas başvurusunda bulunduğu 2024’ün ardından bu yılın sadece ilk dört ayında 782 şirketin iflas bayrağını çektiği (bu hızla yıl sonu toplam sayı 2000’i geçecektir), İstanbul Borsası’ndaki 552 şirketten 282’sinin zarar açıkladığı, büyümenin yüzde 3,2 ile daralmaya doğru ilerlediği ekonominin haline iyi diyecek kimse olamaz! Ama Yeni Şafak iktidarın ekonomi politikasını kimin gözlüğünden bakarak eleştiriyor? İşsiz kalan işçinin mi? Yoksa zarar eden sermayenin mi? Yeni Şafak işçinin değil sermayenin gözlüğüyle ekonomiye bakıyor. Eleştirilerini temsil ettiği sermaye çevrelerinin çıkarları doğrultusunda yapıyor.

Sermayenin gözünden ekonomik daralma

Daralma1

İşçinin gözünden ekonomik daralma

Daralma2

Yeni Şafak kimdir? Hangi sınıfın çıkarını savunmaktadır?

Öncelikle Yeni Şafak’ın kendisi de bir sermaye grubuna ait. Albayrak ismi sıklıkla Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ile anılsa da bu sadece bir isim benzerliğinden ibaret. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın ailesi Sabah grubunun sahibi. Yeni Şafak ise Erdoğan’la gönül ve siyaset bağı dışında herhangi bir akrabalığı olmayan Ahmet Albayrak’ın sahip olduğu gruba ait. Bu Albayrak grubunun esas işi medya değil. İnşaat, liman işletmeciliği, turizm, tekstil ve imalat sanayii alanlarında yatırımları olan bu sermaye grubu özelleştirmeler (Sümerbank Ereğli Tekstil işletmesi, SEKA Balıkesir işletmesi, Erzurum ve Erzincan şeker fabrikaları, Trabzon limanı) devlet ihaleleri (Levent-Taksim ve Kartal-Kaynarca metro hatları vb.) alarak ihya olmuş olan bu grup, İslamcı sermayenin örgütü MÜSİAD’ın önde gelen üyelerinden biri.

Tüm bu bilgiler Yeni Şafak’ın ekonomi politikalarına muhalefetinin sınıfsal temellerinin ne olduğunu az çok belli ediyor. Yeni Şafak, devlet ihaleleriyle beslenen tüm sermaye kesimleri gibi Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Programı’ndaki bütçe kısıtlamalarından rahatsız. Kısılan (ama asla tamamen kesilmeyen) muslukların yeniden şarıl şarıl para akıtmasını istiyor. Para politikasından da rahatsız. Yüksek faizin dinen caiz olmamasına dair söylemleri sadece bir kılıftan ibaret. Yeni Şafak’ın temsil ettiği KOBİ’ler düşük faizli, ucuz finansmana muhtaç olan göreli olarak daha küçük sermaye grupları. Bu gruplar İslami duyarlılıkları çokmuş gibi gözükse de düşük faiz merakları Müslümanlıktan değil! Düşük faiz sonucunda Türk lirasının değer kaybetmesinden fayda sağlıyorlar çünkü işçiye Türk lirası ile ödeme yapıp yurtdışına dolar ve avro ile ihracat yapıyorlar. Nurettin Nebati dönemini bunun için özlüyorlar.

Din istismarcısı Yeni Şafak dünya malının peşinde!

Yeni Şafak bu tür bir haberi ilk defa yapmıyor. Daha önce de 19 Mart 2021’de Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 17’den yüzde 19’a çıkartma kararının ardından “Bu operasyonu kimin adına çektiniz?” manşetiyle ve isim de vererek dönemin Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ı hedef almışlardı. Nitekim bir gün sonra Naci Ağbal Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile görevden alınmış, dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan ise ancak Aralık ayına kadar kalabilmişti. Ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda Nurettin Nebati ve Merkez Bankası’nın başında Şahap Kavcıoğlu’nun bulunduğu yeni ekonomi yönetimi Yeni Şafak’ın sözcüsü olduğu düşük faize dayalı para politikası izlemiş ülke hiperenflasyona doğru sürüklenmişti. Erdoğan bu politikaları “nas var” diyerek savundu. Böylece kendine sanki bu politikaları temsil ettiği sermaye gruplarının çıkarları öyle gerektirdiği için değil de İslam dini öyle emrettiği için uyguluyormuş havası verdi.

Yeni Şafak’ın ekonomi politikasını manşetten eleştirdikten sonra “Faiz ile Allah’a nasıl şirk koşuluyor?” başlıklı bir haberinde İslamcı bir ekonomi profesörü ile yaptığı röportaj çok tipik. Bu röportajda İslamcı profesör yüksek faizin sermayeyi elinde bulunduran kesimleri yükseltmesinden ve oligarşik bir yapının oluşmasından yakınıyor, Müslümanlığın bununla asla bağdaşmayacağını vurguluyor. Ama ne İslamcı ekonomi profesörü ne de İslamcı sermaye için düşük faiz dolayısıyla Türk lirasının değeri düştüğünde işçinin ucuzlayan emeğini sömürerek elde ettikleri yüksek kârlar bu beyefendilerinin Müslümanlıklarına hiç dokunmuyor. Oligarşik yapıdan bahsediyorlar ama devlet ihalelerini kaparken ne en ufak bir utanma ne de “Acaba kul hakkına giriyor muyuz?” diye bir kaygı emaresi gösteriyorlar. İslamcı profesör sermayenin A’dan B’ye aktarılmasını eleştiriyor ama Nurettin Nebati’nin Erdoğan’ın “nas var” söylemiyle desteklenen düşük faiz politikası sonucunda döviz kuru kontrolden çıkınca icat edilen “Kur Korumalı Mevduat” ile elinde döviz bulunduran para babalarına, kamu kaynaklarından 25 miyar dolardan fazla kaynak aktarılmasının konusunu bile açmıyor!

Erdoğan “nas”ı nasıl unuttu? İngiliz Mehmet’in Orta Vadeli Programı hangi sermaye kesimlerinin çıkarını koruyor?

Yeni Şafak’ın iktidar cephesinden yükselttiği itirazın sınıfsal temelini görmüş bulunuyoruz. Peki Yeni Şafak’ın eleştirdiği ekonomi politikası hangi sınıfsal çıkarlara yaslanıyor? Daha önce “nas var” diyen Erdoğan neden yüksek faiz politikası izleyen İngiliz Mehmet, Cevdet Yılmaz ve Merkez Bankası yönetimine “ehil eller” diyerek ekonomiyi teslim etti? Yeni Şafak İslamcı sermayenin bağrında muhalefet bayrağını kaldırırken, Erdoğan’ın dediğinden çıkmayacak olan damat Albayrak’ın Sabah grubu ve iktidarın küçük ortağı MHP’ye yakın gazeteler neden halen Mehmet Şimşek’in Kıbrıs gezisini övgüyle haberleştirmeye, Orta Vadeli Program’ı savunmaya devam ediyor? Çünkü Erdoğan’ın “ehil eller” dediği kimseler emperyalist sermayenin ve onlarla ortaklık içindeki yerli finans-kapitalin ekonomi üzerindeki elleridir. Erdoğan’ın istibdad rejimini ayakta tutmak ve iktidarını korumak için ekonomiyi çökerten, Merkez Bankası rezervlerini çarçur eden politikası sonucunda hazine, maliye ve Merkez Bankası emperyalist sermayenin ve yerli tekellerin eline düşmüştür.

Uluslararası para babaları yükse faizden yararlanmak için elindeki dövizi Türkiye’ye getirmekte, Merkez Bankası bu ödünç paralarla tekrar rezerv biriktirmektedir. Yüksek faiz KOBİ’leri iflas sınırına getirirken bünyesinde birçok sektörün yanında bankaları da bulunduran (Koç Holding/Yapı Kredi ya da Sabancı Holding/Akbank) gibi tekeller yüksek faizden daha az zarar görmekte hatta ellerindeki finansal güç ile fayda sağlamaktadır. Erdoğan neden İslamcı sermayenin, MÜSİAD’ın, ASKON’un vb. feryatlarına kulak tıkıyor da ona emperyalist sermayenin ve onlarla ortaklık içindeki yerli tekellerin TÜSİAD’ların nazı daha çok geçiyor? Çünkü iktidarın anahtarı paradır. Para da emperyalist finans merkezlerinin ve yerli ortaklarının elindedir. Erdoğan siyasi rakibi İmamoğlu’nu hapse atıp siyasetin dışına atarken Merkez Bankası rezervlerinden harcadığı 50 milyar dolar rezerv, Mehmet Şimşek’in izlediği politika sayesinde birikmiştir. Başka bir ifadeyle Erdoğan, emperyalist sermayeden yüksek faiz karşılığında ve tüyü bitmemiş yetimin hakkını, doğmamış çocukların geleceğini ipotek ederek aldığı parayla siyasi operasyonlarını finanse etmektedir. Parayı veren düdüğü çalmaktadır!

CHP’nin ikiyüzlü ve sahte muhalefeti: CHP neden ihanete uğramış hissediyor!

Yeni Şafak iktidar cephesinin içinden muhalefet bayrağını dalgalandırırken CHP’nin aldığı tutum ise tam tersidir. Özgür Özel de muhalefet cephesinden iktidarın ekonomi politikasını savunan tezahüratlar yapmaktadır! Denecektir ki “iyi de Özgür Özel, mevcut ekonomi politikasını yerden yere vurmuyor mu?” ya da “Mehmet Şimşek’i sahtekarlıkla suçlayan Özgür Özel değil mi?” Evet! Özgür Özel Mehmet Şimşek’i sahtekarlıkla suçladı. Çünkü CHP ve Özgür Özel, Mehmet Şimşek’in “rasyonel politikalara dönüş” diyerek başlattığı ekonomi programını desteklemişti. Şimdi Mehmet Şimşek’in bu politikalardan döndüğünü iddia etmektedir. Eleştirdiği konu Mehmet Şimşek’in yüksek faize ve kemer sıkmaya dayanan, IMF orijinli istikrar programı değildir. Bakın Özgür Özel, Mehmet Şimşek’i nasıl eleştiriyor: “Mehmet Şimşek’in işini iyi yapmasını, rezerv toplamasını, enflasyonu, -enflasyon ne demek, fakirin ekmeğini çalmak demek- enflasyonun düşmesini, doların makul bir seviyede olmasını, Türk parasının değerli olmasını ve insanların geçimi için onlara iyi maaşlar verilmesini istiyorum. Bunun için de ben Mehmet Şimşek başarılı olsun isterim. Ama Mehmet Şimşek sahtekâr çıktı. Topladığı rezervler vardı, neye karşı? Enflasyon düşsün diye, ekonomi zırhlı olsun, korunaklı olsun diye. Bakın onun hatası şu, ilk önce diyeceğimi söyleyeyim. Bu ülkede bir demokraside yapılabilecek en yanlış iş yapıldı. Bütün dünyanın gözünün önünde ülkenin en bilindik siyasi aktörlerinden birine siyasi operasyon çektiler. Bir sonraki Cumhurbaşkanını hapse attılar. Ve bunun borsayı batıracağı, dövizi fırlatacağı ve döviz 100 lira olmasın diye rezervlerin yakılmak zorunda kalınacağı belli. Buna karşı sustu, ‘yapmayın’ demedi.”

Bir dakika! Mehmet Şimşek AKP’li değil de CHP’liydi de biz mi bilmiyorduk? Onu Erdoğan değil de başkası göreve getirdi de bizim mi haberimiz yok? O halde Mehmet Şimşek’in Erdoğan’ın ve mensubu olduğu iktidarın çıkarları doğrultusunda hareket etmesi karşısındaki bu şaşkınlık ve öfke de neyin nesi? İşte CHP’nin iki yüzlülüğünün ortaya çıktığı, maskesinin düştüğü yer de tam burası. Mehmet Şimşek, tam da CHP’nin sırtını dayadığı emperyalist sermayenin, onunla ortaklık içindeki yerli finans-kapital tekellerinin, TÜSİAD’çıların referansı ile görevlendirilmiştir. İlan ettiği program 2023 seçimlerine giderken CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı’nın ekonomi programının tıpkısının aynısıdır. Hayal kırıklığının, ihanete uğramışlık hissinin, sahtekarlık suçlamalarının ve tüm bu öfkenin sebebi budur. Özgür Özel’in başka bir hayal kırıklığı daha var. O da emperyalist sermayenin tüm yaşananlara rağmen halen Erdoğan’a verdiği desteği sürdürmesidir. Özgür Özel “iktidarı şikâyet ettim ama sorun bir niye ettim” diyor, “Japonya’nın en yüksek tirajlı finans gazetesi de Nikkei. Aynı zamanda Financial Times’ın da sahibi. Bir yıl önce satın aldılar. İkisine de anlattım. Ben Türkiye’yi şikâyet etmiyorum, ben Türkiye’deki Mehmet Şimşek denen adamın aslında bir demokrat olmadığını, politikalarının rasyonel olmadığını, Türkiye’deki bir darbe girişimi sırasında biriktirilmiş rezervleri cayır cayır yaktığını, darbeye sessiz kaldığını, kontrolündeki kurumlara güven olmadığını anlatıyorum.”

Özgür Özel

Özgür Özel daha önce de istibdadın İmamoğlu operasyonunun ardından BBC’ye konuşup “terk edilmişlik hissediyoruz” diyerek sitem etmişti. Zavallılık! İktidar İmamoğlu operasyonu için 50 milyar dolar rezervi satarken bunları kim alıp kârını realize etti: Emperyalist para babaları! Erdoğan Suriye’de, Irak’ta, Ukrayna’da izlediği politikalarla kime hizmet ediyor: Amerikan ve İngiliz emperyalizmi! Emperyalistler işlerini gören, kendilerine kâr ettiren bir iktidara karşı neden seni desteklesin? Sen bu iktidar iş göremez hale düştüğünde emperyalizme hizmet için, Mehmet Şimşek’in yarıda bırakacağı işleri tamamlayıp halka kemer sıktırmak için yedekte bekletilen bir stepnesin!

İşçinin muhalefeti! İşçinin çözümü!

İşçi sınıfının ne Yeni Şafak’ın din istismarıyla yüklü eleştirilerinden ne de CHP’nin Batıcı TÜSİAD’çı muhalefetinden bir beklentisi olabilir. İşçi sınıfı düşük faizin bedelini hayat pahalılığı ile yüksek faizin bedelini de işsizlikle ödemektedir. Sermayenin kendi içindeki parsa kapma savaşında işçi sınıfı taraf olmamalı kendi tarafını oluşturmalıdır.

Fabrikalar bankalar devletin, devlet işçinin olmalı!

Kaynaklar kâr ve faiz oranlarına göre değil halkın ihtiyaçları için kamu mülkiyeti ve planlama temelinde tahsis edilmeli!

İflas eden şirketleri kurtarmak için kamu kaynaklarının harcanmasına hayır! Üretim grevi yapan, krizin faturasını işten çıkartmalarla işçiye ödeten işletmeler işçi denetiminde kamulaştırılsın!

İşçi sınıfının çıkarı ne düşük ne yüksek faizdir. Faizsiz düzen sosyalizmdedir!