Türk-İş ve DİSK göreve: Metal işçisiyle dayanışma yetmez genel greve!
Metal sektörün toplu sözleşmelerinde Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş sendikalarının 2 Şubat’ta greve çıkma kararı almasının ardından hükümet grev yasağı ile bir kez daha patron sendikası MESS’in yanında saf tuttu.
Hükümetin grev yasağını, elinde bir koz halinde tutan MESS, sendikaları tekrar görüşmeye çağırdı. 29 Ocak günü Türk-İş’e bağlı Türk Metal, 30 Ocak’ta da DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş sendikaları MESS ile masaya oturacak. Birleşik Metal-İş grev yasağını tanımıyoruz diyerek açık bir tutum almaktadır. Türk Metal sendikası ise bu kararı protesto etmekle yetinmişti ama kendisine bağlı fabrikalarda işçilerin öfke ve kararlılığı söz konusudur. Çelik-İş de grev yasağına karşı çıkmıştır.
Bu tutumlar somut bir eylem planı ile desteklenmediğinde, işçilerin haklı öfkesi, fiili bir grevle yasağı yırtıp atmak için örgütlenmediğinde, başarı şansı yoktur. Bu noktada Birleşik Metal’in somut olarak “2 Şubatta grevdeyiz” diyerek grev yasağını tanımayacağını ilan etmesi, taleplerin kabul edilmemesi halinde üretimin yapılmayacağını açıklaması haklıdır, doğrudur ve örnek olmalıdır. Diğer sendikaların işçileri de sendikalarının aynı yönde kararlar alması için baskı yapmalıdır. 2 Şubat’a kadar fabrikalarda yapılması planlanan eylemlerin giderek yükselen bir tempoyla fiili greve varması için, merkezden talimat beklemeden seferber olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki her sözleşme er ya da geç masada biter. Ancak zafer fabrikalarda ve işçinin üretimden gelen gücünün kullanılmasıyla kazanılır. Emeğin gücüyle kazanılan zaferin masada kâğıda dökülmesi kolaydır. Metal işçisi MESS’le kurulan masadan ne sonuç çıkacağını pasif şekilde beklerse kaybeder. Grev yasağının haksız olduğu, uluslararası emperyalist tekellerin ve yerli ortakların kârlarını koruyan bu kararın, milli güvenlikle alakası olmadığı herkesin malumudur. Bu koşullarda metal işçisinin grevde ısrar etmesi haklı ve meşrudur.
Masaya “grev yasağı” kozuyla oturan MESS’in karşısında sendikalar asla ve asla ellerindeki grev kozunu bırakmamalıdır. Tam tersine bu koz daha da güçlü şekilde masaya getirilmelidir. Bunun için konfederasyonların alacağı tutum son derece belirleyici olacaktır. Adeta iktidar partisinin işçi koluna dönüşen Hak-İş’in “grev yasağını” görmemesi utanç vericidir. DİSK ve Türk-İş yazılı açıklamalarla grev yasağını protesto etmekle yetinmiştir. Bu tepkiler ise tümüyle yetersizdir. Sadece metal işkolunu değil tüm işçi sınıfını ilgilendiren, toplu sözleşme düzenini ve grev hakkını tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen bu yasağa karşı, yazılı açıklamayla yetinmenin izah edilebilir bir yanı yoktur.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay yazılı açıklamasında Türk-İş üyesi Türk Metal Sendikası’nın örgütlü bulunduğu 145 işyerinde 117 bin işçiyle yer aldığı metal sektöründeki grev ertelemesinin işçilerin hak arayışını engelleyemeyeceğini vurgulamaktadır. O halde metal işçisinin bu engelleri aşması için Türk-İş’in tüm olanaklarını seferber etmesi ve en etkili mücadele yöntemini devreye sokması gerekmektedir. Metal işçisinin grevini genel grev ilan ederek büyütmelidir.
DİSK Başkanı Kani Beko yaptığı yazılı açıklamada hükümetin Türkiye tarihinin en büyük grev yasağına imza attığını belirtmiştir. O halde bu “en büyük grev yasağına” karşı en büyük mücadeleyi ortaya koymak DİSK’in görevidir. DİSK, metal işçisinin grevini genel grev ilan ederek desteklemelidir.
Metal işçisinin mücadelesini genel greve kadar varan bir güç ve kararlılıkla desteklemek mevcut durumun mantıksal bir sonucudur. Bir kez daha vurguluyoruz. Tehdit altında olan sadece bu konfederasyonların metal işkolundaki sendikaları değildir. Tüm işçi sınıfının grev hakkıdır. Grev hakkı da grevle kazanılır. Tüm işçi sınıfı tehdit altındaki haklarını er ya da geç genel grevle korumak zorundadır.
Devrimci İşçi Partisi Merkez Komitesi